وَاِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَاَمْناًۜ وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ اِبْرٰه۪يمَ مُصَلًّىۜ وَعَهِدْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ اَنْ طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّٓائِف۪ينَ وَالْعَاكِف۪ينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِذْ | hani |
|
2 | جَعَلْنَا | biz kıldık |
|
3 | الْبَيْتَ | Beyt’i (Ka’be’yi) |
|
4 | مَثَابَةً | toplanma yeri |
|
5 | لِلنَّاسِ | insanlara |
|
6 | وَأَمْنًا | ve güven yeri |
|
7 | وَاتَّخِذُوا | siz de edinin |
|
8 | مِنْ | -ından |
|
9 | مَقَامِ | makam- |
|
10 | إِبْرَاهِيمَ | İbrahim’in |
|
11 | مُصَلًّى | bir namaz yeri |
|
12 | وَعَهِدْنَا | ve emretmiştik |
|
13 | إِلَىٰ |
|
|
14 | إِبْرَاهِيمَ | İbrahim’e |
|
15 | وَإِسْمَاعِيلَ | ve İsma’il’e |
|
16 | أَنْ |
|
|
17 | طَهِّرَا | temizlemesini |
|
18 | بَيْتِيَ | ev’imi |
|
19 | لِلطَّائِفِينَ | tavaf edenler için |
|
20 | وَالْعَاكِفِينَ | ibadete kapananlar |
|
21 | وَالرُّكَّعِ | ve rüku edenler |
|
22 | السُّجُودِ | secde edenler |
|
Tahera طهر :
طَهَرَ fiili kadının hayız kanı kesildi demektir. Mastarları طَهارَةٌ ve طُهْرًا şeklinde gelir. Kuran-ı Kerim'de bu kelime genel olarak şu iki manada kullanılmaktadır: Bedenin temizlenmesi(maddi temizlik) ve nefsin temizlenmesi (manevi temizlik).
Tâhir ismi kirden ya da pislikten uzak, lekesiz manasına gelir.
طَهَّرَ temizledi/arındırdı manasındadır.
تَطَهَّرَ ise temizlendi arındırıldı ve kendini temizledi/arındırdı demektir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 31 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres)
Türkçede kullanılan şekilleri tahâret ve Tâhir'dir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَاِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَاَمْناًۜ
و atıf harfidir. اِذْ Zaman zarfı, takdiri اذكر olan mahzuf fiile müteallıktır. جَعَلْنَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. جَعَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur. الْبَيْتَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. مَثَابَةً kelimesi جَعَلْنَا fiilinin ikinci mef’ûludur. لِلنَّاسِ car mecruru مَثَابَةً ’nin mahzuf sıfatına müteallıktır. اَمْناً kelimesi atıf harfi وَ ile makabline matuftur.
الْبَيْتَ [Ev] kelimesi, genel olarak Kâbe’nin ismi olarak kullanılır; yıldız manasına gelen necm kelimesinin daha çok ülker yıldızının ismi olarak kullanılması gibi. (Keşşâf)
وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ اِبْرٰه۪يمَ مُصَلًّىۜ
وَ istinâfiyyedir. اتَّخِذُوا fiili نَ’un hazfiyle mebni emir fiildir. مِنْ مَقَامِ car mecruru mahzuf mukaddem ikinci mef’ûlun bihe müteallıktır. اِبْرٰه۪يمَ muzâfun ileyhtir. Gayrı munsarif olduğu için esre almamıştır. مُصَلًّى elif üzere mukadder fetha ile mansubtur.
وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ اِبْرٰه۪يمَ مُصَلًّىۜ [İbrahim’in makamından namazgâh edinin.] ifadesinde قول [söylemek] iradesi mevcut olup, “İbrahim’in makamından, üzerinde namaz kılabileceğiniz bir mekân edinin, dedik” anlamındadır. Bu emir, vaciplik değil tercih ve mübahlık ifade etmektedir. (Keşşâf)
مَقَامِ اِبْرٰه۪يمَ [Makam-ı İbrahim] : Fetha ile yazılan مَقَامِ kelimesi kıyam yeri anlamına, ötre ile yazılan مُقَامِ kelimesi ise hem ikamet yeri hem de bizzat ikamet anlamına gelir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
وَعَهِدْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ اَنْ طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّٓائِف۪ينَ وَالْعَاكِف۪ينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. عَهِدْنَٓا sükun üzere mebni mazi fiildir. Fiile bitişen muttasıl zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ car mecruru عَهِدْنَٓا fiiline müteallıktır. اِسْمٰع۪يلَ kelimesi اِبْرٰه۪يمَ’e matuftur. اَنْ tefsir harfi veya masdariyyedir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, mahzuf بِ harfi ceriyle birlikte عَهِدْنَٓا fiiline müteallıktır. طَهِّرَا fiili نَ ’un hazfiyle emir fiildir. بَيْتِيَ mef’ûlun bihtir. لِلطَّٓائِف۪ينَ car mecruru طَهِّرَا fiiline müteallıktır. لطَّٓائِف۪ينَ’nin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar. الْعَاكِف۪ينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ ifadesi لِلطَّٓائِف۪ينَ’ye matuftur.
وَاِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَاَمْناًۜ
Ayet temasül nedeniyle önceki ayete atfedilmiştir. Cümlede îcâz-ı hazif vardır. Muzâfun ileyh olan cümle müsbet fiil sıygasında, faide-i haber ibtidâî kelamdır.
الْبَيْتَ (ev) ifadesinden Kâbe kastedilmiştir. Başında elif-lâm takısı bulunan الْبَيْتَ kelimesi Kâbe’nin ismidir. Kur’ân’da bu isim birçok şekilde zikredilmiştir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
الْبَيْتَ ; bir veya birkaç kişinin bir amaç için mesken edindiği yerin cins adıdır. (Âşûr)
İsimlerin başında olan ال çoğunlukla ahd içindir. Bir kavim veya topluluk tarafından bir isim, başındaki ال ile birlikte çoğunlukla bir ferd için kullanıldığında artık o ferd için özel isim olur. Daha sonra da bu o ferdin asıl manası olur. Yıldız manasındaki النَّجْمُ kelimesinin Süreyya için, ev manasındaki الْبَيْتَ kelimesinin Kabe için, الكِتابِ kelimesinin Kur’ân için özel isim olarak kullanılması buna örnektir. Zaman içinde kullanmaya olan ihtiyacın azalması (الصَّعِقِ kelimesinin Hüveylid bin Nufeyl için özel isim olması) veya الشَّمْسِ gibi bir cinse münhasır olması sebebiyle kelimenin asıl manası unutulabilir. (Âşûr)
Ayette geçen الْبَيْتَ ile Cenâb-ı Allah, Beytu'l Haram'ı kastetmiş; ahd veya cins için olan elif lam bulunduğu için "Beyt" kelimesini mutlak olarak zikretmekle yetinmiştir. Muhataplar, Allah'ın bununla cinsi kastetmediğini bildiği için, bu ifade onlarca bilinen bir manaya dönüşmüş olur ki, bu da o Beyt'ten kastedilenin Kâbe olmasıdır. (Fahreddin er-Râzî)
Netice olarak bu kelimenin başındaki الْ ahdi ilmi, yani huduridir.
مَثَابَةً kelimesi ثَوَّبَ kelimesinden türemiş bir mekân ismidir. Bir şeyin aslına, ideal haline dönmesi ثَوب kelimesiyle ifade edilir. تاب de dönmek demektir. Benzer harfler vardır. Sadece ilk harfler farklıdır ama onların da mahreçleri yakındır. ثَوب ; insanın bilinçli olarak yaptıklarının karşılığını alması için dönmesi; مَثَابَةً , çölde açılmış kuyuların etrafında insanların su içmek için oturdukları yer demektir. Kâbe de insanların manevi susuzluklarını giderdikleri daimi bir merkez ve emniyet yeri yapılmıştır.
اَمْناًۜ kelimesi masdardır, mecaz-ı mürsel yoluyla ism-i fail yerine kullanılmıştır. Böylece mübalağalı bir ifade olmuştur. Bu kelime nekre olarak gelmiştir. Bu güvenliğin bilinemeyecek kadar önemli bir güvenlik olduğunu vurgulayabilir. Öyle bir emniyet ki, onların aklına gelmeyecek kadar kapsamlı bir emniyettir.
وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ اِبْرٰه۪يمَ مُصَلًّىۜ
Cümlede îcâz-ı hazif vardır. اتَّخِذُوا emir fiili mahzuf قَالَ fiilinin mekulü’l-kavlidir. Mahzufla birlikte cümle جَعَلْنَا fiiline matuftur.
مَقَامِ اِبْرٰه۪يمَ izafetinde مَقَام şeref kazanmıştır.
مِنْ harfi tebyîd anlamındadır. Kısım, baziyet bildirir.
Hitap müslümanlara yöneliktir. İki cümlenin arasında itiraz cümlesi olarak gelmiştir. Ayetteki üç ihtimali birleştirmek için istitrâd (yani aslî konunun hemen ardından ilintili başka bir konuya geçiş yapma; parantez açma) tarzı üzere getirilmiştir. (Âşûr)
اتَّخَذُوا fiili hem mazi hem de emir sigasıdır. Mazi sigasında kabul edilirse sadece İbrahim as zamanında olan bir olayı ifade eder. Emir sigasında kabul edilirse bu mananın yanında müslümanlar için bir hüküm ifade eder. 9. mukaddimede işaret ettiğimiz gibi Kur’ânda geçen lafızlar için bütün ihtimaller düşünülerek tefsir edilmelidir. (Âşûr)
Rivayete göre Hz. Peygamber aleyhisselâm makām-ı İbrâhim’in bulunduğu yere geldiği zaman Hz. Ömer “Burayı namaz yeri edinsek mi?” demiş, bunun üzerine âyet inmiştir. Hz. Ömer, “Üç konuda Rabbim bana muvafakat etti (yani benim isteğim Allah’ın hükmü ile aynı oldu): İçki yasağı, örtü âyeti ve makām-ı İbrâhim” buyurmuştur. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
وَعَهِدْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ اَنْ طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّٓائِف۪ينَ وَالْعَاكِف۪ينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
وَ istînâfiyyedir. Müsbet mazi fiil sıygasıyla gelmiş, faide-i haber ibtidai kelamdır.
Tefsiriyye harfi اَنْ ’den sonra gelen cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İbhamdan sonra izah şeklinde bir itnab vardır.
Müşrikler, Mescid-i Haram'ı, arındırılması gerekenlerden arındırmadıkları için inşa etmeye de ehil olmadıklarından bu cümlenin maksadı tarizdir. (Âşûr)
بَيْتِيَ izafetinde, Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan بَيْتِ şeref kazanmıştır.
Ayetin bu cümlesinde taksim sanatı vardır. Ahid, İbrahim ve İsmail ile yapılmıştır.
Bu sanatta önce zikredilen leff’te nefis, daha sonra zikredilecek şeylere bir nevi hazırlanmış olur. Böylece zikredilen hükümler nefiste daha iyi yerleşir. Dolayısıyla belâgattaki amaç olan en iyi etki sağlanmış olur.
لِلطَّٓائِف۪ينَ - الْعَاكِف۪ينَ kelimeleri arasında muvazene sanatı, الْعَاكِف۪ينَ - الرُّكَّعِ - مُصَلًّىۜ - السُّجُودِ ve اِبْرٰه۪يمَ - اِسْمٰع۪يلَ kelime grupları arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
بَيْتَ kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
بَيْتِيَ [evim] kelimesi de izafetle gelmiş, böylece Kâbe'nin şerefi ifade edilmiştir.
عَاكِف۪, kendini ibadete adadı demektir. İtikaf, kelimesi buradan gelir. Rüku ve secdeyi çok yapanlar ibaresiyle namaz kastedilmiş olabilir. Araya و harfi gelmediği için tek bir şeyin farklı yönlerini ifade ettiği düşünülebilir.
Önce tavaf (sadece Kâbe’de yapılır) sonra itikaf (dünyanın her yerinde ve her zaman yapılabilir bir ibadet olmasına rağmen daha ziyade Ramazan-ı şerifte yapılır) sonra rüku ve secde sayılmıştır. Daha az yapılandan daha çok ve sık yapılana göre bir sıralama vardır. Yani tedrîc sanatı vardır. Ayette, tavaf ve itikaf arasında و olmasına rağmen rüku ve secde arasında و yoktur. Çünkü bunlar namazın içinde ardarda yapılır, birbirinden müstakil değildir.
Bir görüşe göre "evimi temiz tutun" ifadesinin anlamı “Orayı temiz tutmaya devam edin.” şeklindedir. Dolayısıyla emrin maksadı devamdır. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
Beytin Allah'a izafe edilmesi, "Beytimi" buyrulması ona şeref kazandırmak içindir. اَنْ طَهِّرَا buyrulmak suretiyle temizleme emrinin, İbrâhîm ile İsmail'in her ikisine birden yöneltilmesi, Hacc sûresinde ise bu emrin yalnız İbrâhîm'e tahsis edilmesi bir çelişki değildir. Çünkü Hacc suresindeki emir, Beyt'in bina edilmesinden önce vuku olmuştur. (Ebüssuûd)