Bakara Sûresi 176. Ayet

ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ نَزَّلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا فِي الْكِتَابِ لَف۪ي شِقَاقٍ بَع۪يدٍ۟  ...

Bu (azab) da, Allah’ın, Kitab’ı hak olarak indirmiş olması (ve onların bunu inkâr etmesi) sebebiyledir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ذَٰلِكَ işte böyle
2 بِأَنَّ gerçekten
3 اللَّهَ Allah
4 نَزَّلَ indirmiştir ن ز ل
5 الْكِتَابَ Kitabı ك ت ب
6 بِالْحَقِّ hak olarak ح ق ق
7 وَإِنَّ ve elbette
8 الَّذِينَ kimseler
9 اخْتَلَفُوا ayrılığa düşen خ ل ف
10 فِي -ta
11 الْكِتَابِ Kitap- ك ت ب
12 لَفِي içindedirler
13 شِقَاقٍ anlaşmazlık ش ق ق
14 بَعِيدٍ derin bir ب ع د
 

ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ نَزَّلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّۜ

İşaret ismi ذَ ٰ⁠لِكَ mübteda olup mahallen merfûdur. أَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir. ٱللَّهَ lafza-i celâli أَنَّ ’nin ismidir. نَزَّلَ fiili أَنَّ nin haberi olarak mahallen merfûdur. أَنَّ ve masdar-ı müevvel mecrur mahalde olup, بِ harf-i ceriyle birlikte ذَ ٰ⁠لِكَ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. ٱلۡكِتَـٰبَ kelimesi نَزَّلَ fiilinin mef‘ûlü olup fetha ile mansubtur. بِٱلۡحَقِّ car mecruru نَزَّلَ fiiline müteallıktır. 

 

وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا فِي الْكِتَابِ لَف۪ي شِقَاقٍ بَع۪يدٍ۟


وَ atıf harfidir. إِنَّ isim cümlesine dahil olan fiil benzeri harflerdendir. Tekid ifade eder. Mübteda, إِنَّ ’nin ismi olarak mansub olur, haber de إِنَّ ’nin haberi olarak merfû olur. 

ٱلَّذِینَ cemi müzekker has ism-i mevsûlu إِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası ٱخۡتَلَفُوا۟ fiilidir. Îrabtan mahalli yoktur. فِی ٱلۡكِتَـٰبِ car mecruru sılaya müteallıktır.

لَ muzahlakadır. فِی شِقَاقِۭ car mecruru إِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. بَعِیدࣲ kelimesi  شِقَاقِۭ ’in sıfatıdır.
 

ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ نَزَّلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّۜ 


Ayet fasılla gelmiştir. Cümle, sübut ifade eden isim cümlesi formunda olup faide-i haber ibtida-i kelamdır. أَنَّ ve masdar-ı müevvel, بِ  harfi nedeniyle mecrur mahalde olup ذَ ٰ⁠لِكَ nin mahzuf haberine müteallıktır. Haberin mahzuf oluşu, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Masdar-ı müevvel olan cümle faide-i haber inkârî kelamdır. Bu cümlede müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan Allah ismiyle marife oluşu telezzüz ve teberrük içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

ٱلۡحَقِّۗ ’daki tarif, tazim ifade eder.

İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi, mahsûs şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de ‘‘vücudun tahakkuku’’dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)

Müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması, işaret edilenin önemini vurgular ve ona tazim ifade eder. ذَ ٰ⁠لِكَ ile müşarun ileyh en kâmil şekilde ayırt edilir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman müşârun ileyhi bu işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamdan bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan/57, S. 190)

Bu ayetteki ذَ ٰ⁠لِكَ kelimesi ref mahallindedir ve hükme işaret etmektedir. Şöyle demiş gibidir: ‘’Haklarında verilen cehennemliklerden olmak hükmünün sebebi Allah'ın kitabı hakla indirmesidir.’’ (Fahreddin-er  Razi - Tefsiri kebir)

Bu (azap) da, Allah’ın, Kitabı hak olarak indirmiş olması (ve onların bunu inkâr etmesi) sebebiyledir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler.


وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا فِي الْكِتَابِ لَف۪ي شِقَاقٍ بَع۪يدٍ۟


وَ istînâfiyyedir. إِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş cümle, faide-i haber talebî kelamdır. 

Car mecrur إِنَّ , فِی شِقَاقِۭ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. بَعِیدࣲ kelimesi شِقَاقِۭ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi o kimselerin bilinen bir grup olduğuna işaret etmesinin yanında o kişilerin adını anmanın kerih görüldüğünü belirtir. İsm-i mevsûlde tevcih sanatı vardır.

Haberin mahzuf oluşu, îcâz-ı hazif sanatıdır.

شِقَاقِۭ deki tenvin, nev ve kesret ifade eder. Sıfat dolayısıyla cümlede ıtnâb vardır.

ٱلۡكِتَـٰبِ konudaki önemine binaen tekrarlanmıştır. Bu tekrarda ıtnâb, reddü’l-acüz ales-sadr sanatı vardır.

ٱلۡكِتَـٰبِ kelimesindeki tarif ya cins içindir, ihtilafları da Allah'ın kitaplarının bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmelerindendir ya da ahd içindir. Ahd ile ya Tevrat kastedilmiştir ve ondaki ihtilafları da onu tevil ederken doğru yoldan ayrılmaları kastedilmiştir ya da geriye ters bir mana bırakmalarıdır, yani içindekini tahrif etmeleridir. Ya da bu ahd manasıyla işaret Kur'andır, ondaki ihtilafları da sihirdir, uydurma sözdür, bir beşerin öğrettiği kelamdır ve öncekilerin masallarıdır, demeleridir. (Beyzâvî)

Hıristiyanlar Tevrat'ta Hazret-i Îsa'nın niteliklerinin bulunduğunu ileri sürdüler, yahudiler ise onun niteliklerini reddedip inkâr ettiler. (Fahreddin-er Razi -Tefsir-i Kebir)