Bakara Sûresi 35. Ayet

وَقُلْنَا يَٓا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَداً حَيْثُ شِئْتُمَاۖ وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِم۪ينَ  ...

Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقُلْنَا ve dedik ki ق و ل
2 يَا ادَمُ Adem
3 اسْكُنْ oturun س ك ن
4 أَنْتَ sen
5 وَزَوْجُكَ ve eşin ز و ج
6 الْجَنَّةَ cennette ج ن ن
7 وَكُلَا ve yeyin ا ك ل
8 مِنْهَا ondan
9 رَغَدًا bol bol ر غ د
10 حَيْثُ yerde ح ي ث
11 شِئْتُمَا dilediğiniz ش ي ا
12 وَلَا -mayın
13 تَقْرَبَا yaklaş- ق ر ب
14 هَٰذِهِ şu
15 الشَّجَرَةَ ağaca ش ج ر
16 فَتَكُونَا olursunuz ك و ن
17 مِنَ -den
18 الظَّالِمِينَ zalimler- ظ ل م
 

Adem a.s.’ın zevcesi ilk defa burada sahneye çıkıyor.

Cennet: Dünyada bir yer mi yoksa ahiretteki cennet mi? Farklı görüşler var. Bazıları diyor ki: Bu cennet ahirette bile olsa, hesap görüldükten sonra gideceğimiz cennet değildir. Çünkü o cennetten çıkış yoktur. Farklı bir cennettir.

Ayette geçen ağaç kelimesiyle buğday, incir, elma vs. Nin kastedildiği söylenmiştir. Bu ağaca günah diyenler olmuş. Cinsel ilişkiden kinaye olduğu söylenmiş. Şeytan bu ağacı (Ta-Ha/120) ebediyet ağacı olarak tanımlamış.

İstediğiniz yerden bol bol yiyin: Ahiretteki cennette yemek zevk içindir, acıkma duygusu yok orada.

Hz. Adem eşiyle birlikte nimetleri bol bol olan Cennete yerleştirilmiştir. Yaratılan herşeyin çift çift olması Allah’ın ayetlerindendir. (Zariyat/51) Bu Ayet üzerinde tefekkür edelim.

 Zulüm, bir şeye hakkını vermemek demektir. Her zulümde bu manayı akılda tutmak gerekir.

 
 

: شجر Şecera 

شَجَر sözcüğü gövdesi olan bitkiye denir. (Müfredat)

  Kur’ân’ı Kerim’de 27 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri şecere ve meşceredir. (Kur’ânı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

وَقُلْنَا يَٓا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَاۖ

وَ  atıf harfidir. Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ile matufun aleyh arasında irab bakımından, siga bakımından, cümlelerin haberî veya inşaî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.Matufun irabı her zaman için matufun aleyhe uyar.

Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Fiil cümlesidir. قُلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavl  يَٓا اٰدَمُ ’dur. قُلْنَا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

يَٓا  nida harfidir. اٰدَمُ  münadadır. Müfred alem olup damme üzere mebni mahallen mansubdur. اسْكُنْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

Nidanın cevabıdır.  

اَنْتَ  munfasıl zamir,  اسْكُنْ  fiilindeki gizli faili tekid eder.  زَوْجُكَ  atıf harfi وَ  ‘la  اسْكُنْ  ‘deki faile matuftur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. الْجَنَّةَ  mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

وَ  atıf harfidir. كُلَا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan tesniye elifi fail olarak mahallen merfûdur. Tesniye kelimeler harfle îrablanırlar.

مِنْهَا  car mecruru  كُلَا  fiiline mütealliktir. رَغَدًا  masdardan naib, mef‘ûlu mutlakın sıfatıdır. Takdiri, كلا أكلا رغدا (Bol bol yemek şeklinde yiyin) şeklindedir.

حَيْثُ  mekân zarfı  كُلَا  fiiline mütealliktir.   شِئْتُمَاۖ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

شِئْتُمَاۖ   sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمَا  fail olarak mahallen merfûdur.

حَيْثُ  cümleye muzâf olur. Edattan sonra gelen cümle isim ve fiil cümlesi olabilir. Edat kendisinden önceki bir fiilin mekân zarfı yani mef‘ûlun fihidir. Sonu damme üzere mebni olduğundan mahallen mansubdur. 

 وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِم۪ينَ

وَ  atıf harfidir. لَا  nefiy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَقْرَبَا  fiili نَ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan tesniye elifi fail olarak mahallen merfûdur. Tesniye kelimeler harfle îrablanırlar. 

İşaret ismi  هٰذِهِ  mef‘ûlün bih olarak mahallen mansubdur.  الشَّجَرَةَ  işaret isminden bedel olup fetha ile mansubdur.

فَ  fâ-i sebebiyyedir. Muzariyi gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren harftir. Fâ-i sebebiyyeden önce nefy, talep bulunması gerekir. 

كَانَ  isim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

تَكُونَا  nakıs, نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan tesniye elifi  تَكُونَا ‘nın ismi olarak mahallen merfûdur. Tesniye kelimeler harfle îrablanırlar. مِنَ الظَّالِم۪ينَ  car mecruru kelimesi  تَكُونَا ‘ nin mahzuf haberine müteallik olup cer alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salimler kelimeler harf ile irablanırlar.

Fiili muzarinin başına “ اَنْ ” harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdarı müevvel cümlesi)” denmektedir. 

اَنْ harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra,

2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lamul cuhuddan sonra, 

4) Lamut talilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vavul maiyye (وَ)’ den sonra, 

6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir. 

Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i baz, 3. Bedel-i iştimal. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

ظَّالِم۪ينَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  ظلم  olan fiilin ism-i failidir.

İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَقُلْنَا يَٓا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ

Ayet وَ ’la öncesine atfedilmiştir.

Müsbet fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mekulü’l-kavl cümlesi nida üslubunda talebî inşaî isnaddır.

Nidanın cevabı emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

اَنْتَ tekiddir, اسْكُنْ 'deki gizli zamire atıf yapılması için getirilmiştir. Önce ikisine birlikte hitap edilmemesi, verilen hükümde Âdem'in ön planda olmasındandır, onun üzerine atfedilen ise ona tabidir. (Beyzâvî)

الْجَنَّةَ’deki elif lam takısı ahdi haricidir.  مِنْ  tebidiyye (تَبْعِيضِيَّةً) dir. İbtidaiyye (ابْتِدائِيَّةً) olması da caizdir.
Âdem (as), isminin  Mele’i  âla’da açıkça zikredilmesi ile tekrim edilmiş ve şanı yüceltilmiştir. (Âşûr) 

 وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَاۖ

وَ ’la öncesine atfedilen cümlede atıf sebebi tezayüftür. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

رَغَدًا masdarın sıfatıdır, yani (bolca ve rahat rahat yiyin) demektir. Sıfat dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

حَيْثُ ; müphem mekân ifade eder, yani [cennetin neresinde isterseniz orasında] anlamına gelir. شِئْتُمَاۖ [dilediğiniz] ifadesiyle Cennette o ikisine mutlak manada izin verilmiş, diledikleri şeylerden yiyebilecekleri ifade edilmiş; akıllarına hiçbir yiyecek ya da cennette yiyeceklerle dolu hiçbir bölge takılıp kalmaması murad edilmiş; böylece bütün bu sayısız ağaç içerisinden gidip sadece birinden yeme konusunda mazeretlerinin kalmaması istenmiştir. (Keşşâf)

اسْكُنْ ’daki müfret zamirden كُلَا ’da tesmiye zamire iltifat edilmiştir.

 وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِم۪ينَ

İki inşâ cümlesi birbirine tezat sebebiyle atfedilmiştir. Cümle nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.

وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ [Bu ağaca yaklaşmayın] ifadesinde mübalağa sa­natı vardır. Burada asıl yasaklanan ağacın meyvesinden yemektir. وَلَا تَقْرَبَا fiili ile, ağaca yaklaşmayı yasaklamak, onun meyvesinden yemeği şiddetle nehyetmek içindir. Çünkü bir işe yaklaşmayı yasaklamak, o işi yapmayı aşırı bir şekilde yasaklamak demektir. Nitekim "zinaya yak­laşmayın'' İsra/32. mealindeki ayette de bu mana kastedilmiştir. Çünkü zinaya yaklaşmayı yasaklamak, zina fiiline götüren yolları kesmek demektir. (Safvetü't Tefâsir)

مِنَ الظَّالِم۪ينَ ; Allah’a isyan etmek suretiyle kendilerine zulmedenler anlamına gelir. فَتَكُونَا ifadesi, لَا تَقْرَبَا fiiline nehiy ifadesine atıf olarak meczumdur. Ya da bu nehiy fiilinin cevabı olarak mansubtur. (Keşşâf)

[Şu ağaca yaklaşmayın; sonra zalimlerden olursunuz] ifadesinde birkaç yönden mübalağa vardır: Yasak, yemenin öncüllerinden olması dolayısıyla ağaca yaklaşmaya bağlanmıştır. Bu da haram edilmesini ve ondan uzak durulmasını abartmak içindir ve bir şeye yaklaşmanın insanda aşırı şekilde istek ve eğilim meydana getireceğine ve onu akıl ve şeriatın sınırları dışına çıkaracağına dikkat çekmek içindir. Nitekim bir şeyi sevmen seni kör ve sağır eder, denilmiştir. O sebeple Allah'ın haram kıldığı şeylerin etrafında dolaşmamalıdır; çünkü içine düşmekten korkulur. Ona yaklaşmak zalimlerden olmalarına sebep kılmıştır. O zaman günahları irtikap etmek veya saygınlık ve nimetlerine halel getirmekle şanslarını azaltmış olurlar. Çünkü فَتَكُونَا ’daki فَ ; yasağa yahut cevaba atıf kabul etsen de sebep manasını taşır. Ağaç da ya buğdaydır ya asmadır yahut incirdir. En iyisi kesin bir şey olmadıkça onu tayin etmemektir. Nitekim bu ayette de kesin bir şey yoktur. Zira ondan hangisi kastedildiği belirtilmemiştir. (Beyzâvî)