وَاٰمِنُوا بِمَٓا اَنْزَلْتُ مُصَدِّقاً لِمَا مَعَكُمْ وَلَا تَكُونُٓوا اَوَّلَ كَافِرٍ بِه۪ۖ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَناً قَل۪يلاًۘ وَاِيَّايَ فَاتَّقُونِ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَامِنُوا | ve inanın |
|
2 | بِمَا | şeye |
|
3 | أَنْزَلْتُ | indirdiğim |
|
4 | مُصَدِّقًا | doğrulayıcı olarak |
|
5 | لِمَا | bulunanı |
|
6 | مَعَكُمْ | sizin yanınızda |
|
7 | وَلَا |
|
|
8 | تَكُونُوا | ve olmayın |
|
9 | أَوَّلَ | ilk |
|
10 | كَافِرٍ | inkar eden |
|
11 | بِهِ | onu |
|
12 | وَلَا |
|
|
13 | تَشْتَرُوا | ve satmayın |
|
14 | بِايَاتِي | benim ayetlerimi |
|
15 | ثَمَنًا | bedele |
|
16 | قَلِيلًا | azıcık |
|
17 | وَإِيَّايَ | ve benden |
|
18 | فَاتَّقُونِ | sakının |
|
وَاٰمِنُوا بِمَٓا اَنْزَلْتُ مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ وَلَا تَكُونُٓوا اَوَّلَ كَافِرٍ بِه۪ۖ
Fiil cümlesidir. Ayet, atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki nidanın cevabına matuftur.
Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اٰمِنُوا fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. مَٓا müşterek ism-i mevsûl بِ harf-i ceriyle اٰمِنُوا fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası اَنْزَلْتُ ‘ dur. Îrabtan mahalli yoktur. Aid zamir mahzuftur. Takdiri, بما أنزلته şeklindedir.
اَنْزَلْتُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir تُ fail olarak mahallen merfûdur.
مُصَدِّقًا kelimesi اَنْزَلْتُ ‘deki zamirin hali olarak fetha ile mansubdur.
لِ harf-i ceri zaiddir. Müşterek ism-i mevsûl مَٓا kelimesi لِ harf-i ceriyle مُصَدِّقً ‘ a mütealliktir. Mekân zarfı مَعَ mahzuf sılaya mütealliktir. Takdiri, للذي وجد معكم (Onunla birlikte bulunan kimseye) şeklindedir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لَا تَكُونُٓوا cümlesi atıf harfi وَ ‘la اٰمِنُوا ‘ya matuftur.
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
تَكُونُٓوا nakıs, نَ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı تَكُونُٓوا ‘nin ismi olarak mahallen merfûdur. اَوَّلَ kelimesi تَكُونُٓوا ‘nin haberi olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. كَافِرٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. بِه۪ car mecruru كَافِرٍ ’ e mütealliktir.
Hal cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal “nasıl” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zil-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harfi cerli veya zarflı isim).(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنْزَلْتُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi نزل ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
كَافِرٍ kelimesi, sülâsi mücerredi كفر olan fiilin ism-i failidir.
مُصَدِّقًا kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i failidir.
İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَنًا قَل۪يلًاۘ وَاِيَّايَ فَاتَّقُونِ
لَا تَشْتَرُوا cümlesi atıf harfi وَ ‘la اٰمِنُوا ‘ ya matuftur.
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır تَشْتَرُوا fiili نَ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. بِاٰيَات۪ي car mecruru, تَشْتَرُوا fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
ثَمَنًا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. قَل۪يلًاۘ kelimesi, ثَمَنًا ‘nin sıfatı olup fetha ile mansubdur.
وَ atıf harfidir. Munfasıl zamir اِيَّايَ takdir edilmiş bir fiilin mukaddem mef‘ûludur. Takdiri, اتقوا şeklindedir.
فَ atıf harfidir. Zaid olması da caizdir. اتَّقُونِ fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki نِ vikayedir. Mütekellim zamiri ي mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapça’da sıfatın asıl adı “na’t” (النَّعَت) dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut” (المَنْعُوتُ) denir. Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir.Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsufuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.
Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.
1- Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar 2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1- Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2- Cümle olan sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَشْتَرُوا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi شري ’dir.
اتَّقُونِ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi وقي ’dir.İftial babının fael fiili و ي ث olursa fael fiili ت harfine çevrilir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
قَل۪يلًا kelimesi sıfat-ı müşebbehedir. Sıfatı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsmi faile benzediği için bu adı almıştır. İsmi failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfatı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsmi fail değişen ve yenileşen vasfa delalet eder. Sıfatı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاٰمِنُوا بِمَٓا اَنْزَلْتُ مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ وَلَا تَكُونُٓوا اَوَّلَ كَافِرٍ بِه۪ۖ
Ayet, önceki ayetteki nidanın cevabına matuftur. Atıf sebebi, temasüldür. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İsm-i mevsûllerde tevcih sanatı vardır.
مُصَدِّقًا - كَافِرٍ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı, اٰمِنُوا - كَافر kelimeleri arasında ise tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
مَا ’ların tekrarında reddü’l-acüz ales-sadr sanatı vardır.
Ayette, مَٓا اَنْزَلْتُ [indirdiğim] ifadesinden murad Kur’an-ı Kerim’dir. مُصَدِّقًا doğrulayıcı olarak ifadesi de mahzuf bir ها zamirini tekit eden bir haldir. Sanki burada اَنْزَلْتُهُ مُصَدِّقًا (Onu tasdik edici olarak indirdim.) buyrulmuştur. لِمَا مَعَكُمْ ifadesiyle de Tevrat kastedilmiştir. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)
Bir görüşe göre بِهِ [onu] ifadesindeki zamir لِّمَا مَعَكُمۡ ifadesine işaret etmektedir. Zira onlar ellerinde olan (Tevrat)ın tasdik ettiği peygamberi inkâr ettikleri zaman, aslında Tevrat’ı da inkâr etmiş olmaktadırlar. (Keşşâf)
اَنْزَلْتُ (indirdim) fiilinin yan manası ikram ettim demektir. Tevrat açıkça söylenmeyip dolaylı şekilde ifade edildiği için kinaye vardır.
وَلَا تَكُونُٓوا اَوَّلَ كَافِرٍ بِه۪ۖ cümlesi düşünmeden hemen inkâr etmeyin manasındadır.
Âşûr bu ifadenin “hemen inanın” manasında olduğunu söylemiştir.
كَافِرٍ ’deki tenvin tahkir ifade eder.
مُصَدِّقًا hal olup ıtnâb babındandır.
Birinci ism-i mevsûlün aid zamirinin, ikinci ism-i mevsûlün sılasının hazfı, îcâz-ı hazif sanatıdır.
وَلَا تَكُونُٓوا اَوَّلَ كَافِرٍ بِه۪ [Onu inkâr edenlerin ilki olarak başı çeken siz olmayın!] Esasen burada bir tariz sanatı vardır. Yani “Onu bilmeniz ve özelliklerini ya da vasıflarını tanıyıp bilmenizden ötürü ona ilk iman etmesi gereken sizlersiniz" ince anlamı yatmaktadır. بِه۪ ’deki zamir de Kur’ an’a racidir. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)
وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَنًا قَل۪يلًاۘ وَاِيَّايَ فَاتَّقُونِ
Öncesine matuf olan cümle, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cihet-i camia, temasüldür.
Allah Teâlâ’ya ait mütekellim zamirinin بِاٰيَات ile izafesi, ayetlere tazim ve teşrif ifade eder.
قَل۪يلًا kelimesi sıfat olarak gelmiştir. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
ثَمَنًا ‘deki tenvin nev ve kıllet içindir. Olumsuz siyaktaki tenkir, umum ifade etttiği için “hiçbir değer” anlamındadır. Sıfat olan قَل۪يلًا de bu anlamı pekiştirmiştir.
وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي (ayetlerimi satmayın) cümlesi, hakiki manasında değil, istiare yoluyla kullanılmıştır. Nitekim daha önce geçen "işte onlar, hidayeti satıp, sapıklığı satın alanlardır. Bakara/16 mealindeki ayette de istiare vardır..
وَاِيَّايَ فَاتَّقُونِ ile وَاِيَّايَ فَارْهَبُونِ arasında mukabele vardır.