Bakara Sûresi 59. Ayet

فَبَدَّلَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا قَوْلاً غَيْرَ الَّذ۪ي ق۪يلَ لَهُمْ فَاَنْزَلْنَا عَلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رِجْزاً مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ۟  ...

Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle, o zalimlere gökten bir azap indirdik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَبَدَّلَ fakat değiştirdiler ب د ل
2 الَّذِينَ onlar ki
3 ظَلَمُوا zalimler ظ ل م
4 قَوْلًا bir sözle ق و ل
5 غَيْرَ başka غ ي ر
6 الَّذِي
7 قِيلَ söylenenden ق و ل
8 لَهُمْ kendilerine
9 فَأَنْزَلْنَا biz de indirdik ن ز ل
10 عَلَى üzerine
11 الَّذِينَ
12 ظَلَمُوا zulmedenlerin ظ ل م
13 رِجْزًا bir azab ر ج ز
14 مِنَ -ten
15 السَّمَاءِ gök- س م و
16 بِمَا dolayı
17 كَانُوا yaptıkları ك و ن
18 يَفْسُقُونَ kötülüklerden ف س ق
 

Burada şunu düşünmek gerekir. Peygamber Efendimiz s.a.v. Mekke’yi terk etti, Medine’ye hicret etti, kaç sene Mekke’nin hasreti ile yaşadı. Mekke’nin fethi ile oraya girerken, üstelik ezici bir galibiyetle ve savaşmadan girerken tevazu ile şehre giriyordu. Neredeyse tevazudan yere düşecekti. Allah’ı tesbih ederek şehre giriyordu.

Yahudiler ise o şehre azgınlıkla, etraftaki tarlaları talan ederek giriyorlar. Hinta demeleri o yüzdendir. Etraftaki tarlalara saldırarak talan etmeleri ve azgınlıkla girmelerini ifade eder.

Ricz ve rics kelimeleri pislik manasındadır. Birinin maddi, diğerinin manevi olduğu söylenmiştir.

Ricz; maddi pisliktir, buradaki öyledir. Bununla ilgili bir veba salgınından bahsedilir.

Demek ki Allah’ın kendilerine söylediği sözü başkası ile değiştirdikleri için onlara gökten bir bela inmiş. Yaptıkları fısk sebebiyle.

Fısk büyük günahtır. Bu değiştirdikleri sözü sadece lafzen değiştirmiyorlar, fiilen de değiştiriyorlar, azgınlık yapıyorlar.

Ricz kelimesinin asıl anlamı titremektir. Birbirine yakın adım atıp güçsüzlükten dolayı titreyen deveye, deve titredi denir. (Müfredat)

Ayette bu kelimenin maddi pislik şeklinde (hatta titremeye sebep olan veba salgını) bir azab olduğu anlaşılmaktadır. Ala harfi ise bu azabın zulmü yapan kişiler aleyhinde olduğuna delalet eder. Aslında fasıklık etmeye devam eden (geniş zamanı ifade eden muzari fiili kullanılmıştır) kişiler yaptıkları iş sebebiyle (be harfi ceri ile bağlantı yapılmış) bunu hak etmişlerdir.

 
İsrâiloğulları’na: “ Şehrin kapısından eğilerek ve Allah’a şükrederek girin ve ‘Dileğimiz isyanımızın affıdır’ anlamında ‘hıtta’ deyin” buyrulmuştu. Fakat onlar şehre eğilerek ve Allah’a şükrederek değil, makatları üzerinde sürünerek girdiler. “Hıtta” diyecek yerde de “ kırmızı buğday ” anlamında ”hınta” , “kılın içinde bir tane”  anlamında, ”habbetün fi’ş-şa’re” şeklinde saçma bir söz söyleyerek, Allah’ın emrini alaya aldılar.
(Buhari, Enbiyâ 28, Tefsir 2/5,7/4; Müslim, Tefsir 1).
 

  Ricz kelimesinin asıl anlamı titremektir. Birbirine yakın adım atıp güçsüzlükten dolayı titreyen deveye, deve titredi anlamında bu fiil kullanılır. (Müfredat)

 

فَبَدَّلَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا قَوْلاً غَيْرَ الَّذ۪ي ق۪يلَ لَهُمْ فَاَنْزَلْنَا عَلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رِجْزاً مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوايَفْسُقُونَ۟

فَ  atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Fiil cümlesidir. بَدَّلَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ  fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası ظَلَمُوا ’ dur. Îrabtan mahalli yoktur.

ظَلَمُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. قَوْلًا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. غَيْرَ  kelimesi   قَوْلًا  ‘ nin sıfatı olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. 

Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  ق۪يلَ  ‘ dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

ق۪يلَ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri  هو dir.  لَهُمْ  car mecruru ق۪يلَ  fiiline mütealliktir. اَنْزَلْنَا  atıf harfi  فَ  ile  بَدَّلَ  cümlesine matuftur.

فَ  atıf harfidir.  اَنْزَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl  عَلَى  harf-i ceriyle  اَنْزَلْنَا ’ya mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası ظَلَمُوا  fiilidir.  Îrabtan mahalli yoktur.

ظَلَمُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. رِجْزًا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. مِنَ السَّمَٓاء  car mecruru  اَنْزَلْنَا  fiiline mütealliktir. بِ  harfi ceri sebebiyyedir. مَا  ve masdar-ı müevvel  بِ  harf-i ceriyle  اَنْزَلْنَا  fiiline mütealliktir. 

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur. يَفْسُقُونَ۟  cümlesi  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur. 

يَفْسُقُونَ۟  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

بَدَّلَ  fiili, herhangi bir edat almaksızın tek mef‘ûl alır yani bir mef‘ûle müteaddidir. İkinci bir mef‘ûlü ise ancak  بِ  cer edatıyla alabilir. Burada  بِ  edatıyla alacağı mef‘ûl terk olunmuştur. بِ  harfi olmaksızın aldığı mef‘ûl ise mevcuttur. Yani İsrailoğulları burada  حطّة  yerine bir başka söz (ifade) koydular demektir. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)

بَدَّلَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi, بدل ’ dir. 

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef‘ûlu herhangi bir vasfa nisbet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, birşeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. 

اَنْزَلْنَا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi نزل ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

فَبَدَّلَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا قَوْلًا غَيْرَ الَّذ۪ي ق۪يلَ لَهُمْ

Ayet, فَ harfi ile önceki ayetteki قُلْنَا fiiline atfedilmiştir. Cihet-i camia temasüldür. Müsbet fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

ق۪يلَ - قَوْلًا kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ales-sadr sanatları vardır.

فَاَنْزَلْنَا عَلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رِجْزًا مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ۟

Ayetin ikinci cümlesi de فَ ile öncesine atfedilmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.

ظَلَمُوا fiilinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

الَّذ۪ينَ - الَّذ۪ي - مَا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr ve tevcih sanatı vardır.

رِجْزًا kelimesindeki tenvin nev ve kesret ifade eder.

Ayet-i kerimede فَاَنْزَلْنَا عَلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا buyurulup فَاَنْزَلْنَا عَلَىهمْ buyrulmaması durumun son derece çirkin olduğunu göstermek ve zamir yerine zahir isim kullanarak yerme ve kınama hususunda mübalağa yapmak içindir. فَاَنْزَلْنَا kelimesindeki نَا azamet zamiri ve رِجْزًا kelimesinin nekre olarak gelmesi korkutma ve azabın büyüklüğünü ifade etmek içindir. (Zuhaylî, Safvetü't Tefâsir, Tefsirul Munir)

Zemahşerî de burada الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ifadesinin tekrar edilmesi, onların durumunun son derece çirkin olduğunu ortaya koymak ve üzerlerine inecek olan azabın kendi zulümleri sebebiyle olduğunu bildirmek içindir, demektedir. (Zemahşerî)

رِجْزًا kelimesinin asıl anlamı titremektir. Birbirine yakın adım atıp güçsüzlükten dolayı titreyen deveye  denir. (Müfredat)

Ayette bu kelimenin maddi pislik şeklinde (hatta titremeye sebep olan veba salgını) bir azab olduğu anlaşılmaktadır. عَلَى harfi ise bu azabın zulmü yapan kişiler aleyhinde olduğuna delalet eder. Aslında fasıklık etmeye devam eden (geniş zamanı ifade eden muzari fiili kullanılmıştır) kişiler yaptıkları iş sebebiyle (بِ harfi ceri ile bağlantı yapılmış) bunu hak etmişlerdir.

كَان ’nin haberinin muzari fiil gelmesi bu yaptıklarının yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (hâlidi, Vakafat s. 112) Müsnedin muzari fiil oluşu, hükmü takviye ve teceddüt ifade eder. Ayrıca muzari fiil muhayyileyi canlandırarak, muhatabın konuyu kavramasında etkili olur.

Allahü Teâlâ'nın الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا “zulmedenler” ifadesine gelince, burada Allah onları "zalim" diye nitelendirmiştir. Onlar ya dinî ve dünyevî hususlardaki hayırların eksilmesine gayret ettikleri için, veyahutta kendilerine haksızlık ettikleri için zalim olmuşlardır.  insanın kendisine haksızlık etmesi de zulümdür.

 بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ۟  Zulüm bazan küçük günahları, bazan büyük günahları işlemekten dolayı olur. İşte bu sebepten ötürü, Allahü teâlâ, peygamberlerini:

"Ey Rabbimiz, Biz kendimize zulmettik" رَبَّـنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا (A'raf, 23) âyetinde, zulüm etme vasfı ile nitelemiştir. Bir de yine Allahü teâlâ: "Hiç şüphesiz şirk büyük bir zulümdür" اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظٖيمٌ  (Lokman, 13) buyurmuştur. Şayet zulüm sadece, büyük günah işlemek olsaydı, bu durumda âyette عَظٖيمٌ  lafzının geçmesi gereksiz bir tekrar olurdu. Halbuki "fısk"ın da büyük günahlardan olması gerekir. Buna göre Allahü Teâlâ, onları ilk önce "zulüm" ile tavsif edince, bu zulümlerinin küçük günahlardan dolayı değil de büyük günahlardan dolayı olduğu bilinsin diye ikinci olarak "fâsık" diye vasıflandırmıştır.. (Fahreddin er-Râzî)

O zalimler kapıdan girer girmez, dünya derdine düşerek Allah'ın emrini değiştirmeye ve bozmaya kalkıştılar. فَاَنْزَلْنَا عَلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رِجْزًا مِنَ السَّمَٓاءِ Bunun üzerine biz de sözü değiştiren zâlimlerin başlarına yukarıdan korkunç ve iğrenç bir azap indiriverdik,بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ۟  çünkü fısk içinde yüzüp gidiyorlardı, günah işliyor ve çığırdan çıkıyorlardı. Bunu yapanlar ve bu azaba uğratılanların, Mûsa kavminden bir güruh olduğu anlaşılıyor. Çünkü bütünü için فَبَدَّلُوا  "değiştirdiler" buyurulmayıp, فَبَدَّلَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا "O zulmedenler değiştirdiler" buyurulmuştur ki, içlerinden bir kısmı demek oluyor. Nitekim A'râf sûresinde فَبَدَّلَ الَّذٖينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ (A'râf, 7/162) "minhum" kaydı vardır ki, onlardan bir kısmı demektir. Burada âyet siyak icabı olarak bundan müstağni olmuştur.

Rics, esasen "rics" gibi tiksinilen pis ve murdar şey demek olup, bundan dolayı azap ve ukûbet mânâsına da kullanılmıştır. Tenvin tehvil (korkutmak) içindir. Fısku fücur işlemenin akıbeti işte böyle murdar azaplarla mahvolup gitmektir. (Elmalılı)