وَاِذَا لَقُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قَالُٓوا اٰمَنَّاۚ وَاِذَا خَلَا بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ قَالُٓوا اَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ لِيُحَٓاجُّوكُمْ بِه۪ عِنْدَ رَبِّكُمْۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِذَا | zaman |
|
2 | لَقُوا | rastladıkları |
|
3 | الَّذِينَ | kimselerle |
|
4 | امَنُوا | inanan |
|
5 | قَالُوا | derler |
|
6 | امَنَّا | inandık |
|
7 | وَإِذَا | zaman |
|
8 | خَلَا | yalnız kaldıkları |
|
9 | بَعْضُهُمْ | onların bazısı |
|
10 | إِلَىٰ | -na |
|
11 | بَعْضٍ | bazısı- |
|
12 | قَالُوا | derler |
|
13 | أَتُحَدِّثُونَهُمْ | onlara haber mi veriyorsunuz |
|
14 | بِمَا | şeyleri |
|
15 | فَتَحَ | açtığı |
|
16 | اللَّهُ | Allah’ın |
|
17 | عَلَيْكُمْ | size |
|
18 | لِيُحَاجُّوكُمْ | sizin aleyhinizde delil olarak kullansınlar |
|
19 | بِهِ | onu |
|
20 | عِنْدَ | katında |
|
21 | رَبِّكُمْ | Rabbiniz |
|
22 | أَفَلَا |
|
|
23 | تَعْقِلُونَ | Aklınızı kullanmıyor musunuz? |
|
وَاِذَا لَقُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قَالُٓوا اٰمَنَّاۚ
وَ atıf harfidir. اِذَا şart manalı, cümleye muzâf olan, cezm etmeyen zaman zarfıdır.Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir. اِذَا zaman zarfı, قَالُٓوا ‘nun cevabına mütealliktir. لَقُوا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
(إِذَا): Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir.
(إِذَا) dan sonraki şart cümlesinin, fiili, mazi veya muzâri manalı olur. Cevabı ise umûmiyetle muzâri olur, mazi de olsa muzâri manası verilir:
a) (إِذَا) fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.
b) (إِذَا) nın cevap cümlesi, iki muzâri fiili cezmedenlerin cevap cümleleri gibi mâzi, muzâri, emir, istikbâl, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına (ف) ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzâri fiili cezmedenlerinkiyle aynıdır.
c) Sükûn üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَقُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ ı fail olup mahallen merfûdur. Mahallen meczumdur. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ mef‘ûlün bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اٰمَنُوا ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.
اٰمَنُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavl اٰمَنَّا ’ dır. قَالُٓوا fiilinin mef’ûlü bihi olarak mahallen mansubdur.
فَ karînesi olmadan gelen قَالُوا cümlesi şartın cevabıdır.
قَالُٓوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اٰمَنَّا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
اٰمَنَّا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أمن ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَاِذَا خَلَا بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ قَالُٓوا اَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ لِيُحَٓاجُّوكُمْ بِه۪ عِنْدَ رَبِّكُمْۜ
وَ atıf harfidir. اِذَا şart manalı, cümleye muzaf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir. خَلَا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
خَلَا elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. بَعْضُهُمْ fail olup damme ile merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اِلٰى بَعْضٍ car mecruru خَلَا fiiline mütealliktir.
فَ karînesi olmadan gelen قَالُوا cümlesi şartın cevabıdır.
قَالُٓوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavl اَتُحَدِّثُونَهُمْ ‘dir. قَالُٓوا fiilinin mef’ûlü bihi olarak mahallen mansubdur.
Hemze istifham harfidir. تُحَدِّثُونَهُمْ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. مَا müşterek ism-i mevsûl بِ harf-i ceriyle تُحَدِّثُونَهُمْ fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası فَتَحَ اللّٰهُ ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.
فَتَحَ fetha üzere mebni mazi fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâl fail olup damme ile merfûdur. عَلَيْكُمْ car mecruru فَتَحَ fiiline mütealliktir.
لِ harfi, يُحَٓاجُّوكُمْ fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte تُحَدِّثُونَهُمْ fiiline mütealliktir. يُحَٓاجُّوكُمْ fiili نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
بِه۪ car mecruru يُحَٓاجُّوكُمْ fiiline mütealliktir. عِنْدَ mekân zarfı تحدّثون fiiline mütealliktir. رَبِّ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يُحَٓاجُّوكُمْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi, حجج ’dir.
Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar. Müşareket (İşteşlik – ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir. (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تُحَدِّثُونَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi, حدث ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
اَنْ harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra,
2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lamul cuhuddan sonra,
4) Lamut talilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vavul maiyye (وَ)’ den sonra,
6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَفَلَا تَعْقِلُونَ
Hemze istifham harfidir. فَ atıf harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَعْقِلُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
وَاِذَا لَقُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قَالُٓوا اٰمَنَّاۚ
وَ istînâfiyye veya atıftır. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. اِذَا şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Müteallakı, şartın cevap cümlesidir. لَقُوا şart fiili, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Şartın cevabı قَالُٓوا fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İman edenlerin ism-i mevsûlle belirtilmesi, bilinen kişiler olmalarının yanında onlara tazim ifade eder. İsm-i mevsûllerde tevcih sanatı vardır.
وَاِذَا خَلَا بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ قَالُٓوا اَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ لِيُحَٓاجُّوكُمْ بِه۪ عِنْدَ رَبِّكُمْۜ
Ayetin ikinci şart cümlesi öncekine matuf, şart üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır. اِذَا şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Müteallakı, şartın cevap cümlesidir. خَلَا şart fiili, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Şartın cevabı قَالُٓوا fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالُٓوا fiilinin mekulü’l-kavli ise, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Bu soru cümlesi, soru anlamından çıkarak Yahudilerden münafık olanların olmayanları kınaması anlamına gelmesi sebebiyle mecaz-ı mürsel mürekkeptir. Ayrıca cevabını bildikleri istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
اَفَلَا تَعْقِلُونَ
İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Temasül nedeniyle önceki cümleye matuftur.
Bu soru cümlesi de, soru anlamından çıkarak kınama manası kazanması sebebiyle mecaz-ı mürsel mürekkeptir. Yine, soranın cevabını bildiği istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır. Müsnedin muzari fiil olması hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzarinin tecessüm özelliği olayı göz önünde canlandırmayı sağlar.
Yahudiler müminlerle karşılaştıklarında, içlerinden münafık olanları; ‘’inandık! yani sizin hak üzere olduğunuza ve Muhammed’in müjdelenen peygamber olduğuna iman ettik!’’ diyorlar; (birbirleriyle) yani münafık olmayanları, münafık olanlarla baş başa kaldıklarında ise; Allah’ın Tevrat’ta size açtığı bilgileri (Muhammed’in sıfatı ile ilgili size beyan ettiği şeyleri), Rabbinizin kitabındaki ifadeler olarak aleyhinizde kanıt göstersinler diye mi onlara anlatıyorsunuz?! Hâlâ, aklınızı başınıza almayacak mısınız siz?! diye onları kınıyorlar. (Keşşâf)
İki farklı grubu belirten بَعْضٍ kelimeleri arasında tam cinas, اٰمَنُوا - اٰمَنَّاۚ kelimelerinde iştikak cinası, قَالُٓوا kelimesinin ve bütün bu kelime gruplarının tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
اللّٰهُ - رَبِّ kelimeleri arasında murâât-ı nazîr sanatı, لَقُوا - خَلَا kelimeleri arasında ise tıbâk-ı hafî sanatı vardır.