وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْماً وَلَا هَضْماً
Hedame هضم : هَضْم gevşekilk, yumuşaklık ya da kırılganlığa sahip olan bir şeyi kırmak, ezmek veya eritmektir. هَضْم sözcüğü müstear olarak zulûm ve haksızlık manasında da kullanılmıştır. Son olarak هاضُوم kelimesi yemeği hazmettiren her türlü ilaçtır. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de iki farklı isim türeviyle birlikte 2 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli hazımdır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْماً وَلَا هَضْماً
وَ istînâfiyyedir. مَنْ şart ismi, mübteda olarak mahallen merfûdur.
يَعْمَلْ şart fiili olup mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
يَعْمَلْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’hir. مِنَ teb’ıziyyedir.
مِنَ الصَّالِحَاتِ car mecruru, takdir edilen mahzuf sıfata mütealliktir. Takdiri, شيئا من الصالحات (salihattan bir şey) şeklindedir.
هُوَ مُؤْمِنٌ cümlesi يَعْمَلْ fiilinin hali olarak mahallen mansubdur.
وَ haliyyedir.
Burada hal isim cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) isim cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başına “و ve zamir” veya yalnız “و ” gelir. Bazen “و ” gelmediği de olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. مُؤْمِنٌ mübtedanın haberi olarak lafzen merfûdur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.
Şart ve cevap fiilleri mazi de muzari de gelebilir. Ancak aslolan ikisinin de muzari gelmesidir. Cevap cümlesi ise mazi ve muzari cümleleriyle gelebildiği gibi diğer cümlelerle de gelebilir.
Cevap cümlesi; başına hiçbir edat gelmeyen olumlu mazi ve muzari olarak geldiğinde başına cevap (rabıt ف ’si) gelmez. Ayrıca لَمْ (cahd-ı mutlak) ve لَا (nefyi istikbal) ile menfi olan muzari olarak geldiğinde de umumiyetle başına cevap (rabıt ف ’si) gelmez, bunun haricinde gelen cümle çeşitlerinde ise umumiyetle başına cevap (rabıt ف ’si) gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَا يَخَافُ ظُلْماً وَلَا هَضْماً cümlesi mahzuf mübteda هُوَ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَخَافُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
ظُلْماً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. هَضْما atıf harfi وَ ’la ظُلْماً ’e matuftur.
لَا zaid harftir. لَا nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.
الصَّالِحَاتِ kelimesi sülâsî mücerred olan صلح fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْماً وَلَا هَضْماً
وَ istînâfiyyedir. Müstenefe olan ayet, şart üslubunda gelmiştir. مَنْ, umum ifade eden şart ismidir. Şart isimleri ism-i mevsûller gibi umum ifade eder. (Halidi, Vakafat, s. 112)
Şart cümlesi مَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
من şart edatıdır. Mübteda olarak merfu mahaldedir. يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ cümlesi haberidir.
Müsnedin muzari fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
مِنَ الصَّالِحَاتِ ibaresindeki مِنَ, teb’iziyyedir.
Car mecrur مِنَ الصَّالِحَاتِ, mukadder bir mevsûfun sıfatına müteallıktır. Yani شيئا من الصالحات (salihattan bir şey) demektir.
وَهُوَ مُؤْمِن cümlesi, يَعْمَلْ fiilinin failinin halidir. Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildirmek için kullanılan vasfı ifade eden tetmim ıtnâbı sanatıdır.
فَ karînesiyle gelen لَا يَخَافُ ظُلْماً وَلَا هَضْماً cümlesi cevaptır.
Cümlede takdiri هُوَ olan müsnedün ileyh mahzuftur. Bu takdire göre cümle sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır.
Menfi muzari fiil sıygasındaki لَا يَخَافُ ظُلْماً cümlesi, haber konumundadır.
Müsnedin muzari fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil ayet şart üslubunda gelmiş, faide-i haber talebî kelamdır. Şart cümleleri haberî veya inşâî olabilir.
يَخَافُ fiilinin mef’ûlü olan ظُلْماً ve ona matuf olan هَضْماً ’deki tenvin kıllet ve nev ifade eder. Nefy siyakında nekre, umum ve şumûle işarettir.
هَضْماً ’e dahil olan لَا, tekid ifade eden zaid harftir.
مَنْ ve مِنَ kelimeleri arasında cinas-ı muzari, لَا ’nın tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
ظُلْماً, haksız yere ceza vermek veya taatının mükâfatını vermemektir. هَضْماً ise mükâfatının eksiltilmesi demektir. ألهاضمة eksiltilmiş anlamındadır. Cenab-ı Hakk'ın [Tomurcukları üst üste binmiş, birbirine yapışmış. (Şuara Suresi, 148)] ayeti böyledir. (Fahreddin er-Râzî)
110, 111 ve 112. ayetlerin sonundaki عِلْماً - ظُلْماً - هَضْماً kelimelerinde akıcı, güzel bir seci vardır. (Safvetu’t Tefasir)