Neml Sûresi 39. Ayet

قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ  ...

Cinlerden bir ifrit, ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ki ق و ل
2 عِفْرِيتٌ bir ifrit ع ف ر
3 مِنَ -den
4 الْجِنِّ cinler- ج ن ن
5 أَنَا ben
6 اتِيكَ sana getiririm ا ت ي
7 بِهِ onu
8 قَبْلَ önce ق ب ل
9 أَنْ
10 تَقُومَ sen kalkmadan ق و م
11 مِنْ -dan
12 مَقَامِكَ makamın- ق و م
13 وَإِنِّي gerçekten benim
14 عَلَيْهِ buna
15 لَقَوِيٌّ gücüm yeter ق و ي
16 أَمِينٌ bana güvenilir ا م ن
 

Peygamberin görevi insanlarla savaşarak ganimet elde etmek veya savaş tehdidiyle hediye almak değil, Allah’ın dinini tebliğ etmek, insanların sapkın inançlardan kurtulmalarının yolunu açmak olduğu için Hz. Süleyman, kraliçenin gönderdiği hediyelere iltifat etmemiştir. Ülkenin güvenliği bunu gerekli kıldığı için de teslim ve tâbi olmadıkları takdirde karşı koyamayacakları ordularla üzerlerine gideceğini söyleyerek onları tehdit etmiştir.

Elçiler dönüp durumu kraliçeye anlatınca kraliçe maiyetindeki ileri gelenlerle birlikte Hz. Süleyman’ı ziyaret edip onun dini hakkında bilgi almak üzere harekete geçmiştir. Öte yandan Hz. Süleyman’a bu bilgi ulaşmış (âyet 42), o da kraliçe gelip teslim olmadan önce onun tahtını getirmelerini yanındaki görevlilerden istemiştir.

Bu kıssada bir kadın yöneticinin erkek devlet adamlarından daha basiretli davrandığının ima edilmesi de ilgi çekicidir.

39. âyette geçen ifrît, “güçlü, kuvvetli, yaramaz, ele avuca sığmaz kimse” demektir. Sıfat olarak cinler için kullanıldığı gibi insanlar için de kullanılır (Elmalılı, VI, 3678-3679).

“Kitap ilmine sahip olan biri”nin kimliği hakkında farklı rivayetler vardır. “Bir melek, bir insan, Hızır, Süleyman’ın veziri Âsaf b. Berhiyâ” veya “Süleyman’ın kendisi” denilmiştir. Râzî gerekçelerini de açıklayarak Süleyman’ın kendisi olduğunu söyleyen görüşü tercih etmektedir (XXIV, 197-198).

 


Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 194-195
 

Afera عفر :   عِفْرِيت/ifrit sözcüğü cinlerle ilgili kullanılır. Kötü ruhlu ve habis anlamına gelir. Tıpkı şeytan kelimesinin müstear olarak insan için kullanılması gibi ifritte insan hakkında istiare edilmektedir.

  İbn Kuteybe şöyle demiştir: 'عِفْرِيت sözcüğü sıkı, sağlam bir yapıya sahip olan demektir. Aslı toz ve toprak anlamındaki عَفَرٌ dan gelir.' (Müfredat)

  Kuran’ı Kerim’de  sadece bu ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres)

  Türkçede kullanılan şekli ifrittir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ 

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  عِفْر۪يتٌ  fail olup lafzen merfûdur.

مِنَ الْجِنِّ  car mecruru  عِفْر۪يتٌ’nun mahzuf sıfatına mütealliktir. Mekulü’l-kavli  اَنَا۬ اٰت۪يكَ ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

Munfasıl zamir  اَنَا۬  mübteda olarak mahallen merfûdur.  اٰت۪يكَ  mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. 

اٰت۪يكَ  fiili  ى  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri اَنَا۬’dir. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

بِه۪  car mecruru  اٰت۪يكَ  fiiline mütealliktir.  قَبْلَ  zaman zarfı  اٰت۪يكَ  fiiline mütealliktir. اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  قَبْلَ ’nin muzâfun ileyhi olarak mahallen mecrurdur.

تَقُومَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. مِنْ مَقَامِكَ  car mecruru  تَقُومَ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ

 

Cümle hal olarak mahallen mansubdur.  İsim cümlesidir. وَ  haliyyedir.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  ي  mütekellim zamiri  اِنَّ nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

عَلَيْهِ car mecruru  قَوِيٌّ ’e mütealliktir.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. 

قَوِيٌّ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.  اَم۪ينٌ  kelimesi  اِنَّ ’nin  ikinci haberi olup lafzen merfûdur.

 

قَالَ عِفْر۪يتٌ مِنَ الْجِنِّ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ 

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ  cümlesi, sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.  اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَۚ  cümlesi, isim cümlesinin haberidir.

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki müspet muzari fiil sıygasındaki  تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَ  cümlesi, masdar tevilinde  قَبْلَ ‘nin muzâfun ileyhi olarak mahallen mecrurdur. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

تَقُومَ - مَقَامِكَۚ  kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

عِفْر۪يتٌ - الْجِنِّ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

عِفْر۪يتٌ, şeytan gibi insan hakkında da kullanılır. 

İfrit, kötülük ve pislikte son dereceyi bulmuş ve şeytanlıkta ileri gitmiş, tuttuğunu devirir, kuvvetli, becerikli, ele avuca girmez bir kerata demektir. (Elmalılı Hamdi Yazır)

“Cinlerden bir ifrit dedi...” ifadesine gelince insan hakkında kullanıldığı zaman ifrit, akranlarını ezip geçen, onları zelil kılan kötü adam demektir. Şeytanlar için kullanıldığında ise asi ve habis anlamına gelir. 

“Sen makamından kalkmadan...” ifadesi, “Sen meclisinden kalkmadan” demektir. Bu işin, bir zamana ve bir müddete bağlanabilmesi için bu hususta mutlaka malum olan bir örfün bulunması gerekir. İşte bu sebeple insanlar arasında hükmetme meclisi (zamanı) kastedilmiştir, denildiği gibi; bununla kendisinde insanlara bir hutbenin, hitabenin îrad edileceği bir vaktin kastedildiği de ileri sürülmüştür. Yine bu müddetin, gündüzün yarısına (öğleye) kadar olan bir müddet olduğu da ileri sürülmüştür. (Fahreddin er-Râzî)


وَاِنّ۪ي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ اَم۪ينٌ

 

Ayetin son cümlesi  و la öncesine matuftur. و ’ın hal vav’ı olması da caizdir.

اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنّ, isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

عِفْر۪يتٌ, yapacağı bu olağanüstü şeye muhataplarını inandırmak için sözlerini birden fazla tekidle kuvvetlendirmiştir.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  عَلَيْهِ, ihtimam için amili olan  لَقَوِيٌّ ’a takdim edilmiştir.

اَم۪ينٌ, ikinci haberdir.