يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | يَا أَيُّهَا | ey |
|
2 | الَّذِينَ | kimseler |
|
3 | امَنُوا | inanan(lar) |
|
4 | اتَّقُوا | korkun |
|
5 | اللَّهَ | Allah’tan |
|
6 | حَقَّ | hakkıyla |
|
7 | تُقَاتِهِ | O’na yaraşır biçimde |
|
8 | وَلَا |
|
|
9 | تَمُوتُنَّ | ölmeyin |
|
10 | إِلَّا | dışında |
|
11 | وَأَنْتُمْ | siz |
|
12 | مُسْلِمُونَ | müslümanlar olmak |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
يَٓا nida harfidir. اَيُّ, münada, nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir. هَا tenbih harfidir. ٱلَّذِینَ münadadan sıfat veya bedeldir.
İsm-i mevsûlun sılası ءَامَنُوا۟ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur. ءَامَنُوا۟ damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و’ı fail olup mahallen merfûdur.
Nidanın cevabı اتَّقُوا اللّٰهَ’dir. اتَّقُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اللّٰهَ lafza-i celâli mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
حَقَّ kelimesi mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubtur. تُقَاتِه۪ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir ه۪ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَمُوتُنَّ fiilinin sonundaki نَّ, tekid ifade eden نَ ‘u sakiledir.
Tekid نَ ’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
اِلَّا hasr edatıdır. وَ haliyyedir. Munfasıl zamir اَنْتُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. مُسْلِمُونَ haber olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
اتَّقُوا fiili, iftiâl babındandır, bu babı anlamları ile düşünürsek:
Mutavaat: İlahi emir ve yasaklara gönülden boyun eğin, nefisleriniz istemese de ona boyun eğdirin.
Edinmek: Tedarik edin, takvayı oluşturacak bilgileri elde edin. “Allah’tan ancak alimler hakkıyla korkar.”
Müşareket: Takva üzere yaşamak adına her gün nefsi hesaba çekip onu karşınıza alın, diğer insanların da muttaki olması için çalışın.
İstek: Takva iki cihan huzuru, sıhhati, afiyeti ve necatının kaynağı olduğunu bilip gayretle ve istekle ona sarılın.
Göstermek: Hayata geçirip eserlerini üzerinizde gösterin.
Gayret: Rabbinizin mağfiretine ve cennetine koşun, icabet edip bütün takatınızı bu yolda sarf edin.
Mübalağa: Himmetinizi, takva konusunda yüce tutun. Asla gevşemeyin, ciddi, samimi, sadık müminler olun.
Tadiye: (Geçişlilik, sirayet) Takva sahibi olun, takva sahipleriyle beraber olun, iyi örnek teşkil edin, takvayı öncelikle ruh ve bedeninizde sonra da bütün müminler arasında yaygınlaştırın. Tebliğ edin, tebliğ edecek fertler, cemaatler yetiştirin. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)
تُؤَدَةٌ kelimesi اِتَّأَدَ fiilinden geldiği gibi [aynı vezindeki] تَقَاة kelimesi de اِتَّقَى fiilinden gelmiştir. (Keşşâf)َ
حَقَّ تُقَاتِه۪ mef’ûlü mutlaktan naibdir. Gerçek takvayı bütün boyutlarıyla yaşamak, gönüldeki varlığının zahire, bütün hayata, hatta ölüme tesiri istenmektedir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Nidanın cevabı اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
یَـٰۤأَیُّهَا ٱلَّذِینَ ءَامَنُوا۟ şeklindeki nida üslubu Kur’an-ı Kerim’de iman edenlere önemli bir konunun bildirileceğini haber verir. Çeşitli tekid türlerini barındırmaktadır. İlk olarak tekid unsurlarından oluşmuş bir nida harfi göze çarpar. Uzaktaki bir şahıs için kullanılan nida harfi gelmiştir, oysa Allah Teâlâ nida ettiği her varlığa çok yakındır. Bu nida harfinin gelmesi söylenecek şeylerin Allah katında bir mekânı olduğu konusunda uyarmak içindir. Sonra أَیّ harfi gelmiştir. Bu harf nida ile akabindeki elif-lamlı kelimeyi birbirine bağlar. Müphem bir harftir, takip eden kelimeyle açıklanır. Böylece ibhamdan sonra beyan gelir. Arkadan gelecek olan konu için kişiyi hazırlar ve uyarır. Sonra yine bir tenbih harfi olan هَا gelir.
İsm-i mevsûller muhakkak herkesin bildiği bir grup varsa kullanılır. Burada bu iman edenler Peygamber Efendimiz ve sahabe tarafından bilinen insanlardı. Böyle bir grup yoksa ism-i mevsûl gelmez. (Muhammed Ebu Musa, Min Esrâri’t Ta’bîri’l Kur’anî, s. 43)
İsm-i mevsûllerde tevcih sanatı vardır. Mevsûlün irabdan mahalli olmayan sılası اٰمَنُوا, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
حَقَّ تُقَاتِه۪ mef’ûlü mutlaktan naibtir.
ِحَقَّ تُقَاتِه۪ [hakkıyla sakınma] ifadesi, sakınılması gereken ve sakınılmaya layık anlamında olup farzları yerine getirmek ve haramlardan kaçınmak demektir. Bu ifadenin benzeri [Gücünüz yettiğince Allah’tan sakının. (Teğâbun Suresi, 16)] ayetidir. Bununla “takvada, gücünüz yettiği hiçbir şeyi bırakmayacak şekilde titiz davranın” manası murad edilmiştir. Yine “kul, dilini korumadıkça Allah’tan hakkıyla sakınmış olmaz” da denmiştir. (Keşşâf - Ebüssuûd - Fahreddin er-Râzî,Tefsir-i Kebir - Âşûr)
Rivayet olunduğuna göre Abdullah b. Mesud (ra) diyor ki:”Hakkıyla takva, her hususta O’na itaat etmek, hiç isyan etmemek; O’nu her zaman anmak, hiçbir zaman unutmamak; her halükârda şükretmek, hiçbir nimete nankörlük etmemektir.” (Ebüssuûd)
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olmasına rağmen Allah isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Nehiy üslubunda talebî inşâî isnad olan وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ cümlesi وَ’la makabline atfedilmiştir.
وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ cümlesi ise وَ’la gelmiş haldir. Sübut ifade eden isim cümlesi formunda gelmiş, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Bu hal cümlesi ve sahibu’l-hal olan nehiy cümlesinin faili arasında, لَا ve اِلَّا sebebiyle kasr oluşmuştur. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır.
Ayetteki hitap müminler için olduğuna göre murad olan mana, ölünceye kadar İslam’da sebatın zaruretidir.
Bu nehyin ölüme tevcih edilmesi; yani “وَلَا تَمُوتُنَّ [hiçbir halde ölmeyin], اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ [ancak Müslümanlar olarak can verin] anlamında bir ifade kullanılması, nehiy manasını daha da güçlendirmek içindir. Bir de bu ifade tarzında ölüm ötesine de bir uyarı vardır. (Ebüssuûd)
Hal cümlesi müstesnadır. Bu cümle var olan anlamın dışında hayat boyu islam dininden ayrılmanın nefyi için kullanıldığından lüzum alakasıyla mecaz-ı mürseldir. (Âşûr)
اٰمَنُوا - مُسْلِمُونَ ve اتَّقُوا - تُقَاتِه۪ kelime grupları arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
حَقَّ - تُقَاتِه۪ - مُسْلِمُونَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
“Ey iman edenler” lafzının tekrarı, iman vasfının güzelliğini, sorumluluğunu hatırlatmak, nidayla kendine muhatap alma gibi faydalara binaendir.