وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَا |
|
|
2 | تَكُونُوا | olmayın |
|
3 | كَالَّذِينَ | gibi |
|
4 | تَفَرَّقُوا | bölünüp |
|
5 | وَاخْتَلَفُوا | ve ihtilaf edenler |
|
6 | مِنْ | -dan |
|
7 | بَعْدِ | sonra |
|
8 | مَا |
|
|
9 | جَاءَهُمُ | kendilerine geldikten |
|
10 | الْبَيِّنَاتُ | açık deliller |
|
11 | وَأُولَٰئِكَ | işte onlar |
|
12 | لَهُمْ | (evet) onlar için vardır |
|
13 | عَذَابٌ | bir azab |
|
14 | عَظِيمٌ | büyük |
|
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ
Fiil cümlesidir. لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَكُونُٓوا fiili, ن’un hazfiyle meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı تَكُونُوا ’nin ismi olup mahallen merfûdur.
كَ harfi cerdir. مثل (gibi) manasındadır. Cemi müzekker has ism-i mevsûl, mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası تَفَرَّقُوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur. كَالَّذ۪ينَ hazfedilmiş تَكُونُو ’nün haberi olup mahallen merfudur.
تَفَرَّقُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
وَ atıf harfidir. مِنْ بَعْدِ car mecruru اخْتَلَفُوا fiiline müteallıktır.
مَا ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde مِنْ بَعْدِ ’nin muzâfun ileyhidir. جَٓاءَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir هُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. الْبَيِّنَاتُ kelimesi faildir.
وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. İşaret ismi اُو۬لٰٓئِكَ mübteda olarak mahallen merfûdur. لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ cümlesi mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
لَهُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. عَذَابٌ muahhar mübtedadır. عَظ۪يمٌۙ ise عَذَابٌ kelimesinin sıfatıdır.وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ
Ayet … وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ cümlesine matuftur. Nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.
كان’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda gelen ayette كان’nin haberinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
كَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا (Ayrılıp anlaşmazlığa düşenleri) dinde anlaşmazlığa düşmüş olan bütün eski ümmetleri kapsayacak şekilde genel bir manada yorumlamak caizdir. (Ebüssuûd)
مَا ve الَّذ۪ينَ ismi mevsullerinde tevcih sanatı vardır.
Mecrur mahaldeki ism-i mevsûl كَالَّذ۪ينَ , bu mahzuf habere müteallıktır. Mevsûlün îrabdan mahalli olmayan sılası تَفَرَّقُوا, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Sılaya matuf olan, mazi fiil sıygasındaki اخْتَلَفُوا cümlesi de faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Son cümlede جَٓاءَ’nin mef’ûlü, önemine binaen takdim edilmiştir.
وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ
İstînâf cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelam olan ve sübut ifade eden isim cümlesi formunda gelmiştir.
Mübteda olan işaret isminin haberi de isim cümlesidir.
Müsnedün ileyhin işaret ismiyle gelmesi, bu kişilere tahkir ifade eder.
Haber olan cümlede, îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. لَهُمْ, mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Muahhar mübteda olan عَذَابٌ’un sıfatı olan عَظ۪يمٌۙ dolayısıyla cümlede ıtnâb vardır.
Zikredilen sıfatları taşımaları yüzünden onlar için pek büyük bir azap vardır. Bu ilâhî kelam, dinde tefrikaya düşenler için apaçık, kesin ve ağır bir vaid; onlara benzeyenlere de şiddetli bir tehdit içerir. (Ebüssuûd)
لَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا [Ayrılanlar gibi olmayın] buradaki nehiy sadece tebliğ cemaatine ait olmayıp bütün Müslümanları içerisine almaktadır. Çünkü cümle, cemi ve muhatap sıygasıyla gelmiştir. َِّكَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا [Ayrılanlar gibi] ifadesindeki ism-i mevsûl zem içindir. Ehl-i kitap ve müşriklere tariz ve telmihtir. Ayrıca idmâc sanatıdır. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)