Âl-i İmrân Sûresi 171. Ayet

يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُؤْمِن۪ينَۚۛ ۟  ...

(Şehitler) Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَسْتَبْشِرُونَ müjdelerler (sevinirler) ب ش ر
2 بِنِعْمَةٍ ni’metini ن ع م
3 مِنَ
4 اللَّهِ Allah’ın
5 وَفَضْلٍ ve lutfunu ف ض ل
6 وَأَنَّ ve muhakkak
7 اللَّهَ Allah’ın
8 لَا
9 يُضِيعُ zayi etmeyeceğini ض ي ع
10 أَجْرَ ecrini ا ج ر
11 الْمُؤْمِنِينَ mü’minlerin ا م ن
 

يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍۙ

 


Fiil cümlesidir.  يَسْتَبْشِرُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و’ı  fail olup mahallen merfûdur.

بِنِعْمَةٍ  car mecruru  يَسْتَبْشِرُونَ  fiiline müteallıktır.  مِنَ اللّٰهِ  car mecruru  نِعْمَةٍ  kelimesinin mahzuf sıfatına müteallıktır.

فَضْلٍ  kelimesi atıf harfi  وَ’la  نِعْمَةٍ’e matuftur.      


وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُؤْمِن۪ينَۚۛ

 

İsim cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  اَنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  اَنَّ  ve masdar-ı müevvel,  نِعْمَةٍ’e matuftur.  اللّٰهَ  lafza-i celâli,  اَنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubtur.

لَا يُض۪يعُ  cümlesi  اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يُض۪يعُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو’dir.

اَجْرَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  الْمُؤْمِن۪ينَ  muzâfun ileyh olup cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الْمُؤْمِن۪ينَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir. 

يُض۪يعُ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındandır. Sülâsîsi  ضيع dir. İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
 

يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُؤْمِن۪ينَۚۛ ۟

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayette  يَسْتَبْشِرُونَ  fiilinin tekrarı tekid içindir. Şehitlerin mükâfatlarının mükemmelliğini bildirmek için gelen tetmîm ıtnâbıdır.

Kelamda kastedilen manadan başkasını çağrıştırmayacak bir fazlalığın mübalağa veya benzeri bir nükteden dolayı getirilmesine “tetmîm” denir. (Ar. Gör. Ömer KaRa, Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

Bedel veya tekid olan cümle, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

بِنِعْمَةٍ  ve  فَضْلٍۙ  kelimelerinin nekre gelişi tazim, nev ve kesret ifade eder. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır. Tekrarında reddü'l-acüz ale's-sadr vardır.

وَ ’la  بِنِعْمَةٍ ’e atfedilen  اَنَّ ’nin dâhil olduğu isim cümlesi, faide-i haber inkaî kelamdır. tekrarda reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

بِنِعْمَةٍ - فَضْلٍۙ  - اَجْرَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Ayetin son cümlesi mesel tarikinde tezyîldir. 

Bir önceki ayette geçen istibşar (sevinç duymak) fiilinin burada da tekrar edilmesi, bunun sadece korku ve üzüntünün olmama sevinci değil bunun yanı sıra bir de değer ve miktarı ölçülemeyecek kadar büyük nimetlerin yani amellerin sevabının da sevinci olduğunu beyan etmek içindir. (Ebüssuûd, Fahreddin er-Râzî.)

Ayet, onların, kardeşlerinin mutluluğundan duydukları sevincin, kendi saadetlerinden duydukları sevinçten daha mükemmel ve fazla olduğuna delalet eder. Çünkü ilk önce zikredilen sevinç, kardeşlerinin durumlarından dolayı hissolunan sevinçtir. Bu da insanın, kardeşlerinin ve kendisine bağlı olanlarının durumlarının iyi olmasından dolayı duyacağı sevincin, kendi durumlarının iyi olmasından ötürü hissedeceği ferahlık ve sevinçten daha mükemmel ve tam olması gerektiğine dair Allah Teâlâ tarafından dikkat çekmedir. (Fahreddin er-Râzî)

اَجْرَ الْمُؤْمِن۪ينَۚۛ۟  izafeti, muzâf ve muzâfun ileyhin şanını bildirir. “Allah onların veya şehitlerin ecrini zayi etmez.” buyurulmayıp [Müminlerin ecrini zayi etmez.] denmesi, idmâc yoluyla şehit olmasa da tüm müminlerin ecir alacağını gösterir. Allah Teâlâ'nın amele karşılık vermesi, “zayi etmez” fiiliyle istiare edilmiştir. Mümin çalışıp karşılığında ücret alan biri gibidir. Allah Teâlâ da adil-i mutlak olarak onun karşılığını verecek, yaptıklarını mükafatsız bırakıp boşa çıkarmayacaktır. Mefhumu muhalifi ile; kâfirlerin yaptıkları boşa çıkar, zayi olup gider, demektir. (Medine Balcı Dergâhu’l Kur’an)

Allah’ın müminlere olan mükâfatını asla zayi etmeyeceği, ibaresinin başındaki اَنَّ edatı إِنَّ olarak da okunmuştur. Buna göre anlam “Allah, müminlerin ecrini (mükâfatını) asla zayi etmez.” şeklinde olur. Bu takdirde istînafî ve arızî bir cümle olarak iman etmemiş insanların amellerinin mükâfatı olmayacağı zımnen belirtilmiş bulunur.

Bu ayetler, pek açık olarak cihadı, şehitliği, taat ve ibadetleri artırmak için büyük bir teşvik ve müminler için felah müjdesidir. (Ebüssuûd)