فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقاً بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّداً وَحَصُوراً وَنَبِياًّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَنَادَتْهُ | ona seslendiler |
|
2 | الْمَلَائِكَةُ | melekler |
|
3 | وَهُوَ | ve O (Zekeriyya) |
|
4 | قَائِمٌ | durup |
|
5 | يُصَلِّي | namaz kılarken |
|
6 | فِي |
|
|
7 | الْمِحْرَابِ | mabedde |
|
8 | أَنَّ | şüphesiz |
|
9 | اللَّهَ | Allah |
|
10 | يُبَشِّرُكَ | sana müjdeler |
|
11 | بِيَحْيَىٰ | Yahya’yı |
|
12 | مُصَدِّقًا | doğrulayıcı |
|
13 | بِكَلِمَةٍ | bir kelimeyi |
|
14 | مِنَ | -tan |
|
15 | اللَّهِ | Allah- |
|
16 | وَسَيِّدًا | ve efendi |
|
17 | وَحَصُورًا | ve nefsine hakim |
|
18 | وَنَبِيًّا | ve bir peygamber olacak |
|
19 | مِنَ | -den |
|
20 | الصَّالِحِينَ | iyiler- |
|
Ayet “ ف” ile başlıyor… Hemen duasının kabul olduğu müjdesi geliyor. Detaylar mühim, duasını ediyor ve namaza duruyor. Bu bize çok istediğimiz birşey için nasıl dua edeceğimizi de öğretiyor aslında. Duanı et ve namaza dur…
Kıyamda olduğumuz zamanlar, Allahın bizimle konuştuğu zamanlardır. Allah’a yine Allah’ın sözleri ile bağlı olduğumuz yerdir kıyam. Sadece namaz kılarken demiyor, namaz kılarken ayakta olduğu sırada geliyor müjde, meleklerle...
Bazen insan “ben acaba iyi, Allah tarafından sevilen bir kul değil miyim ki duam kabul olmuyor” şeklinde karamsarlığa kapılıp, haksızca yargılayabilir kendini. Bu noktada Hz. Yakup’u ya da Hz. Musa’nın annesini hatırlamalı... Her ikisi de evladını yitiriyor... Her ikisi de dua ediyor... Kaldı ki Hz. Yakup bir peygamber... Yıllar yıllar sonra kabul oluyor duası ve kavuşuyor gözünün nuru Yusuf’una... Artık genç bir adam olmuş Yusuf... Oysa Hz. Musa’nın annesi 24 saat geçmeden kavuşuyor yavrusuna, kucağına sarmalayıp emziriyor yavrusunu...
فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقاً بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّداً وَحَصُوراً وَنَبِياًّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Fiil cümlesidir. فَ atıf harfidir. نَادَتْهُ mahzuf elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. الْمَلٰٓئِكَةُ faildir.
هُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّ۪ي cümlesi نَادَتْهُ ’deki mef’ûlun zamirinden veya الْمَلٰٓئِكَةُ’in hali olarak mahallen mansubtur. Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. قَٓائِمٌ haberdir.
يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِ cümlesi هُوَ’nin ikinci haberi olarak mahallen merfûdur. يُصَلّ۪ي fiili ی üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri و ’dir.
فِي الْمِحْرَابِ car mecruru يُصَلّ۪ي fiiline müteallıktır.
اَنَّ harfi, اِنَّ gibi ismini nasb haberini ref eder. İsim cümlesinin manasını masdara çevirir ve tekid eder. اَنَّ ve masdar-ı müevvel, mahzuf harfi ceriyle birlikte نَادَتْهُ fiiline müteallıktır. Takdiri; نادته الملائكة بأنّ الله يبشّرك şeklindedir.
اللّٰهَ lafza-i celâli, اَنَّ’nin ismidir. يُبَشِّرُ fiili أَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
بِيَحْيٰى car mecruru يُبَشِّرُ fiiline müteallıktır. Muzâf hazfedilmiştir. Takdiri; بولادة يحيى şeklindedir. مُصَدِّقًا kelimesi يَحْيٰى ’nın hali olup fetha ile mansubtur. بِكَلِمَةٍ car mecruru ism-i fail olan مُصَدِّقًا ’a müteallıktır. مِنَ اللّٰهِ car mecruru كَلِمَةٍ ’in mahzuf sıfatına müteallıktır.
سَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا kelimeleri atıf harfi وَ ’la مُصَدِّقًا’a matuftur. مِنَ الصَّالِح۪ينَ car mecruru نَبِيًّا’in mahzuf sıfatına müteallıktır. الصَّالِح۪ينَ ‘nin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
İmam Mâtüridî şöyle demiştir: Bir görüşe göre Yahya, Allah Teâlâ’nın Hayy isminden türemiş bir isimdir. Allah Teâlâ bir lütuf olarak ona bu ismi vermiştir.
Bir rivayete göre din ve insanlık, ilim ve hikmet yahut güzel ahlâk onunla ihya olduğu için bu isim kendisine verilmiştir. Abdullah b. Abbas şöyle demiştir: Annesinin kısırlığı onun sayesinde hayat bulduğu [yani kısırlığı ortadan kalktığı] için bu ismi almıştır. Hüseyin b. Fazl el-Becelî şöyle demiştir: Allah Teâlâ onu itaatle ihya ettiği ve asla günah işlemediği ve günah işlemeye de kalkışmadığı için bu ismi almıştır.
Bir görüşe göre kendisine iman edenlerin kalbini ihya ettiği için bu ismi almıştır.
Kuşeyrî şöyle demiştir: Hz. Yahya, kalbi Allah ile yaşadığı için bu ismi almıştır.
Yahya kelimesi kalbedilmeye çalışılsa edilmez (harflerinin yerleri değiştirilmez), olduğu gibidir, başı sonuna sonu başına benzer. Yahya (as) da aynıdır; başta da sonda da zahirde de batında da yahyadır (yaşayandır). (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr)
سَيِّدًا [Efendi.] ismi de Hz. Yahya’ya ait bir niteliktir. Yani kavmine iyi huy ve sıfatlarda üstünlük sağlayan ve bu özelliği sayesinde onların reisliğini hak eden demektir. Mücahid şöyle demiştir: Seyyid, Allah Teâlâ’ya karşı cömert olandır. Katâde şöyle demiştir: Seyyid, hilim ve takva sahibi kişidir. İkrime şöyle demiştir: Seyyid, öfkesine yenik düşmeyen kişidir. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr)فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقاً بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّداً وَحَصُوراً وَنَبِياًّ مِنَ الصَّالِح۪ينَ
Ayet, atıf harfi فَ ile önceki ayete atfedilmiştir. İlk cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. وَ ’la gelen هُوَ قَٓائِمٌ يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِۙ cümlesi نَادَتْهُ ’daki هُ zamirinin halidir. يُصَلّ۪ي فِي الْمِحْرَابِۙ cümlesi ikinci haber veya kıyam eden kimseden haldir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.
Tekid ve masdar harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu masdar-ı müevvel, takdir edilen بِۙ harf-i ceriyle birlikte نَادَتْهُ fiiline müteallıktır. Masdar tevilindeki cümle faide-i haber talebî kelamdır.
Bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlin müsnedün ileyh olarak gelmesi, telezzüz ve teberrük içindir.
Müsnedin يُبَشِّرُكَ şeklinde muzari fiil sıygasıyla gelmesi, hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Hal ve sıfat dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
يَحْيٰى ’nın kelimeyi tasdik edici, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamber olma özelliklerinin sayılması taksim sanatıdır.
يَحْيٰى yaşayan demektir. Muzari fiildir. Kevn-i lâhik alakasıyla mecaz-ı mürsel sanatı kullanılmıştır. Daha peygamber olmamış bir çocuktan gelecekteki haliyle bahsedilmiştir.
بِكَلِمَةٍ sözüyle de Hz. İsa müjdelenmiştir. Çünkü o, Allah’tan bir kelime ile var olmuştur.
مُصَدِّقًا - سَيِّدًا - حَصُورًا- الصَّالِح۪ينَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Allah lafızlarında ıtnâb ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatları vardır.
فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ [Melekler ona seslendi.] Burada seslenen Cebrail’dir. Meleklerin reisi olduğundan, onun şanını tazim için topluluk ismi zikredilmiştir. (Safvetü’t Tefasir)
سَيِّدًا [Efendi] Bu da Hz. Yahya’ya ait bir niteliktir. Yani kavmine iyi huy ve sıfatlarda üstünlük sağlayan ve bu özelliği sayesinde onların reisliğini hak eden demektir. نَبِيًّا [Peygamber olarak] ifadesi zamanı gelince kendisine vahyedilen bir kişi olarak anlamındadır. Bu kelime yükseklik anlamındaki نبو kökünden gelir. Hemzelenirse haber anlamındaki نبئ kökünden gelir. Yani Allah’tan haber veren demek olur. نبي sözlükte geniş ve açık yol anlamına da gelir. Peygamberler, Allah’a giden yollardır. مِنَ الصَّالِح۪ينَ [Ve salihlerden olarak] ifadesi peygamberlerden biri olarak anlamındadır. Salah bütün hayırlarla birlikte bulunan bir meziyettir. Salih olan Allah’ın mahlukatının haklarını verendir. Bir görüşe göre salih kişi kendisinde fesatlık bulunmayan kişidir. Bir görüşe göre [salihlerdendi] demek peygamberlerdendi demektir. Çünkü Allah Teâlâ peygamberlere salihler demiştir. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr)
وهُوَ قائِمٌ cümlesi hal cümlesisidir. Zikredilmesindeki maksat namazda yapılan duaya icabetin hızlı olduğunu beyan etmektedir. (Âşûr)