قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمْزاًۜ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَث۪يراً وَسَبِّـحْ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | dedi di |
|
2 | رَبِّ | Rabbim |
|
3 | اجْعَلْ | o halde ver |
|
4 | لِي | bana |
|
5 | ايَةً | bir alamet |
|
6 | قَالَ | (Allah) dedi ki |
|
7 | ايَتُكَ | senin alametin |
|
8 | أَلَّا |
|
|
9 | تُكَلِّمَ | konuşamamandır |
|
10 | النَّاسَ | insanlarla |
|
11 | ثَلَاثَةَ | üç |
|
12 | أَيَّامٍ | gün |
|
13 | إِلَّا | başka |
|
14 | رَمْزًا | işaretten |
|
15 | وَاذْكُرْ | ve an |
|
16 | رَبَّكَ | Rabbini |
|
17 | كَثِيرًا | çok |
|
18 | وَسَبِّحْ | ve (O’nu) tesbih et |
|
19 | بِالْعَشِيِّ | akşam |
|
20 | وَالْإِبْكَارِ | ve sabah |
|
Zekeriyya İbranice bir isimdir ve Allah’ı çok zikreden anlamına gelir. “vezkur Rabbeke kesiran” ayeti de sanki ismin hakkını verir gibidir. (Esin Durgun)
Rameze رمز :
رَمْزٌ dudakla veya alçak bir ses çıkararak ya da kaşla ve göz kırparak işaret etmektir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de isim formunda 1 ayette geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)
Türkçede kullanılan şekilleri rumuz ve Remzi'dir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. Mekulü’l-kavli رَبِّ ’dir. Nida harfi ve muzâfun ileyh mahzuftur. رَبِّ kelimesinin sonundaki esre, mütekellim zamirinden ivazdır.
Nidanın cevabı اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ ’dir. اجْعَلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت’dir. ل۪ٓي car mecruru mahzuf ikinci mef’ûlun bihe müteallıktır. اٰيَةً birinci mef’ûlun bihtir.
قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمْزاًۜ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. Mekulü’l-kavli اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ’dir. اٰيَتُكَ mübtedadır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اَنْ masdar harfidir. لاَ nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اَنْ ve masdar-ı müevvel, mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. تُكَلِّمَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت’dir. النَّاسَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur
ثَلٰثَةَ zaman zarfı, تُكَلِّمَ fiiline müteallıktır. اَيَّامٍ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اِلَّا istisna edatıdır. رَمْزًا müstesna olup mansubtur.
Remz dudaklarla işaret demektir. Kaşlarla, gözlerle, ellerle, başla işaret etmek anlamına geldiğine dair görüşler de bulunur. Hem birinci hem ikinci babdan gelir. رَمْزًا kelimesinin mansub olması istisna sebebiyledir. اِلَّا edatından önceki cümleden anlaşılan bir sözden istisna olması caizdir. Çünkü onun yerine geçmektedir. Yahut اِلَّا burada لَكِنْ manasındadır ve istisnâ-i munkatıdır. Buna göre masdar olarak nasb edilir ve لَكِنْ اَرْمِزَ رَمْزًا şeklinde takdir edilir. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr)
وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَث۪يراً وَسَبِّـحْ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ۟
Fiil cümlesidir. اذْكُرْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت’dir. رَبَّ mef’ûlun bihtir. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. كَث۪يرًا mef’ûlu mutlaktan naibtir.
وَ atıf harfidir. سَبِّحْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت’dir. بِالْعَشِيِّ car mecruru سَبِّحْ fiiline müteallıktır. الْاِبْكَارِ۟ atıf harfi وَ’la الْعَشِيِّ ’ye matuftur.
سَبِّحْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi سبح ’dir. Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nisbet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
سَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ۟ [Sabah akşam tesbih et.] Sabah akşam namaz kıl. Mücahid şöyle demiştir: Akşam, güneşin zevalinden batana kadar ki süredir. Bir görüşe göre akşam, gündüzün sonudur. Bir görüşe göre akşam, güneşin batmasından gecenin yarısına kadar ki vakittir. اَلْعَشَاءَ akşam yemeğidir. اَلْاِبْكَارُ, tan vaktinden kuşluk vaktine kadar ki süredir. Masdardan isme dönüşmüş ve bir vakit için konulmuştur. Fiili بَكَرَ - يَبْكُرُ - بُكُورًا - بُكْرًا - بَكِيرًا ve اَبْكَرَ - يُبْكِرُ - اِبْكَارًا şeklinde kullanılır. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr)
قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müsbet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümlede îcâz-ı hazif vardır. Nida harfi mahzuftur. Bu hazif mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir.
Nidanın cevabı olan اجْعَلْ ل۪ٓي اٰيَةًۜ cümlesi ise emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
اٰيَةًۜ’deki tenvin tazim ve nev ifade eder.
قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمْزاًۜ
Ayetin ikinci cümlesi şibh-i kemâl-i ittisâl nedeniyle fasılla gelmiştir. Müsbet fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlenin mekulü’l-kavli …اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ cümlesi, isim cümlesi formunda gelmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlenin haberi konumunda olan masdar-ı müevvel, menfi fiil cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. رَمْزًاۜ’in müstesna olduğu, istisna-i munkatıadır.
اٰيَت [alamet], ‘’Karımın hamile olduğunu öğrenebileceğim ve bu nimet bana geldiği vakit şükredebileceğim bir alamet ver’’ anlamındadır. “Bunun alameti, üç gün boyunca işaretten başka bir şekilde insanlarla konuşamamandır.” Sadece insanlarla konuşamaması bir ‘ayet’ olarak tahsis edilmiştir, çünkü böylece onun dilinin Allah’ı zikretme kudretine sahip olduğu halde sadece insanlarla konuşma kudretinin alınmış olduğunu öğrenmesi istenmiştir. Bunun için de [Bununla beraber Rabbini çok an ve akşam-sabah tenzih ve takdis et.] denilmiştir. Yani, insanlarla konuşamadığın günlerde böyle yap denilmek istenmiştir ki bu, çok açık alametlerden biridir. (Keşşâf)
Cenab-ı Hak burada üç gün, Meryem Suresinde ise üç geceyi zikretmiştir. Böylece bu iki ayetin toplamı bu alametin, geceleriyle beraber üç günde olduğuna delalet eder. (Fahreddin er-Râzî)
وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَث۪يراً وَسَبِّـحْ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ۟
Son cümle وَ ’la mekulü’l-kavle atfedilmiştir. وَ ’ın istînâfiyye olduğu da söylenmiştir. Emir üslubunda telebî inşâî isnaddır.
رَبَّكَ izafeti muzâfun ileyhin şanı içindir. …سَبِّحْ cümlesi de aynı formda gelmiştir. Makabline matuftur.
Ayetteki الْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ۟ ifadesi, bütün zamanlardan kinayedir.
الْعَشِيِّ - الْاِبْكَارِ۟ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr ve tıbâk-ı îcab sanatları, اذْكُرْ- سَبِّحْ ve قَالَ - تُكَلِّمَ kelime grupları arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Tefsirlerin çoğu: “'Bu nimet dolayısı ile insanlarla üç gün konuşma. Rabbini tesbih ile vakit geçir.” şeklinde açıklamışlardır. Fakat ayet yani delil olabilmesi için konuşamamak olması gerekir. Nitekim birçok mealde bu mana verilmiştir. (Ayet ve Hadislerle Açıklamalı Kur’an Meali, Mahmut Kısa, Mustafa Yıldız)
Bir görüşe göre tesbihten murat namazdır, çünkü vakte bağlanmıştır. Bir başka görüşe göre tesbihten murat dille, zikirden maksat kalben zikirdir. (Ebüssuûd)
الْعَشِيِّ kelimesi, güneşin ufka doğru inmeye başladığı zamandan ufukta kayboluncaya kadar geçen zamanı ifade etmektedir. الْاِبْكَارِ۟ kelimesi ise bir kimse sabah erkenden bir iş için yola çıktığı zaman söylenen sözdür. (Fahreddin er-Râzî)