Âl-i İmrân Sûresi 63. Ayet

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِالْمُفْسِد۪ينَ۟  ...

Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِنْ eğer
2 تَوَلَّوْا dönerlerse و ل ي
3 فَإِنَّ muhakkak ki
4 اللَّهَ Allah
5 عَلِيمٌ bilir ع ل م
6 بِالْمُفْسِدِينَ bozguncuları ف س د
 

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِالْمُفْسِد۪ينَ۟


فَ  atıf harfidir. اِنْ  şart harfi iki muzari fiili cezm eder. تَوَلَّوْا  şart fiili, elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  ٱللَّهَ  lafza-i celâli  إِنَّ ’nin ismidir. عَل۪يمٌ  ise  إِنَّ’nin haberidir.

بِالْمُفْسِد۪ينَ۟  car mecruru  عَل۪يمٌ’e müteallıktır. الْمُفْسِد۪ينَ۟  kelimesinin cer alameti  ى ’dir. Cemi müzekker salimler ى  ile mecrur olurlar.

الْمُفْسِد۪ينَ۟  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.


 

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِالْمُفْسِد۪ينَ۟


Ayet önceki istînâfa  فَ  ile atfedilmiştir. Şart üslubunda gelmiş haberî isnaddır. تَوَلَّوْا şart fiilidir. Cevap, rabıta harfi  فَ ’nin dahil olduğu  اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِالْمُفْسِد۪ينَ۟  cümlesidir. Faide-i haber talebî kelamdır. İsim cümlesi sübut ifade eder.

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması, kalplerde haşyet duyguları uyandırmak ve haberin önemine işaret etmek içindir. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için cümledeki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

Cenab-ı Hakk’ın تَوَلَّوْا  emrine gelince bundan murat, her ne kadar bir yerden başka bir yere geçmek söz konusu olmasa dahi çağrılmış oldukları şeyi belirlemeleri ve onu incelemeye yönelmeleridir. Çünkü bunun aslı تَعَالى lafzından alınmadır. Bu kelime, alçak bir yerden yüksek olan başka bir yere yükselmek anlamını ifade eder. Sonra bu kelime çok kullanıldığı için kendisine çağırılan şeye ve yere yönelme ve teveccüh etmeyi isteme manasına delalet eder olmuştur. (Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir)  

اِنْ  ve  اِنَّ  arasında cinas vardır.

Aslında şartın cevabı hazfolmuştur. فَ  ile başlayan cümle, cevap gibi gözükse de tam olarak cevap değildir. Takdir şöyledir: “Onlara cehennem azabı var. Çünkü Allah fesat çıkaranları iyi bilir.” Bu manadaki bir cümle hazfedilmiştir. Bu hazifler zihnin devreye girmesini ve mananın daha iyi yerleşmesini sağlar. Bu hazif yerine gelen cümle; Allah’ın yüz çevirenlerin işleyeceği kötü amelleri bildiği ve gereğince cezalandırdığı manasını ifade eder. Lazım-melzum alakasıyla mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

Ayette zamir yerine الْمُفْسِد۪ينَ۟ diyerek zahir isim kullanılması; delillerden yüz çevirmenin ve tevhidden yan çizmenin dini bozmak ve nefsi fesada götüren hatta dünyayı fesada veren itikat olduğunu göstermek içindir. (Kādî Beyzâvî)

Onların الْمُفْسِد۪ينَ۟ [bozguncu] olarak vasıflandırılmaları, “Delil ve belgeler açık seçik ortaya koyulduktan sonra yine de tevhidden ve kaçınılmaz haktan yüz çevirmek, âlemi ifsattan başka bir şey değildir.” anlamındadır. (Ebüssuûd)

[Eğer yine yüz çevirirlerse şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir.] Yani ‘’eğer mübâheleden (lanetleşme) yüz çevirirlerse.’’ Bir görüşe göre de anlam şöyledir: Sana iman edip Seni bu konuda tasdik etmekten yüz çevirirlerse Allah onlara vereceği cezayı çok iyi bilmektedir. Çünkü onlar insanları fesada sürüklemekte, yeryüzünde fesat çıkarmaktadırlar. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr - Ebüssuûd - Ruhu’l Beyan)