وَقَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَالْا۪يمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ اِلٰى يَوْمِ الْبَعْثِۘ فَهٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلٰكِنَّكُمْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَقَالَ | ve dedi(ler) ki |
|
2 | الَّذِينَ | kimseler |
|
3 | أُوتُوا | verilen(ler) |
|
4 | الْعِلْمَ | bilgi |
|
5 | وَالْإِيمَانَ | ve iman |
|
6 | لَقَدْ | andolsun |
|
7 | لَبِثْتُمْ | siz kaldınız |
|
8 | فِي |
|
|
9 | كِتَابِ | yazgısınca |
|
10 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
11 | إِلَىٰ | kadar |
|
12 | يَوْمِ | gününe |
|
13 | الْبَعْثِ | yeniden dirilme |
|
14 | فَهَٰذَا | işte bu |
|
15 | يَوْمُ | günüdür |
|
16 | الْبَعْثِ | dirilme |
|
17 | وَلَٰكِنَّكُمْ | fakat siz |
|
18 | كُنْتُمْ | idiniz |
|
19 | لَا |
|
|
20 | تَعْلَمُونَ | bilmiyor(lar) |
|
Kıyamet koptuğunda günaha saplanmış olanların ancak kısa bir süre kaldıklarını söyleyeceklerinin belirtildiği 55. âyette nerede kaldıklarıyla ilgili bir açıklama bulunmadığı için, burada, dünyada veya kabirlerde geçirdikleri ya da dünyanın sona ermesiyle haşir günü (öldükten sonra dirilme vakti) arasında geçen sürenin kastedilmiş olabileceği (Zemahşerî, III, 208) yorumları yapılmıştır. 56. âyetin “fakat siz onu tanımıyordunuz” şeklinde çevrilen son cümlesi lafza uygun olarak “fakat siz bilmiyordunuz, anlamıyordunuz” şeklinde de tercüme edilebilir; meâlde “siz onu onaylamıyordunuz” tarzındaki izahlar esas alınmıştır (meselâ bk. Fîrûzâbâdî, V, 54). “Siz onu yalanladığınız ve alaya aldığınız için çabucak gelmesini istiyordunuz” tarzındaki yorum da (Şevkânî, IV, 266) bu mânayı desteklemektedir. 58. âyette Kur’an’da insanlar için her türlü örneğin verilmiş olduğu ifade edilirken, Allah’ın varlığı, birliği, Kur’an’ın Allah katından geldiği, insanların öldükten sonra diriltilerek hesaba çekilecekleri hususunda inkârcılara hiçbir mazeret bırakmayacak açıklıkta kanıtlar getirildiği ve uyarılara yer verildiği, bundan sonra inkârcılıkta direnmenin katı bir inattan başka bir şey olmadığı ve Hz. Peygamber’e hiçbir kusur izâfe edilemeyeceği anlatılmış olmaktadır (Râzî, XXV, 137-138).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 328
وَقَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَالْا۪يمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ اِلٰى يَوْمِ الْبَعْثِۘ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası اُو۫تُوا الْعِلْمَ 'dir. Îrabdan mahalli yoktur.
اُو۫تُوا damme üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Zamir olan çoğul و 'ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur. الْعِلْمَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
الْا۪يمَانَ atıf harfi و ‘la makabline matuftur.
Mekulü’l-kavli لَقَدْ لَبِثْتُمْ ‘dur. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattie harfidir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
لَبِثْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olup mahallen merfûdur.
ف۪ي كِتَابِ car mecruru لَبِثْتُمْ fiiline mütealliktir. اللّٰهِ lafza-i celâli muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
اِلٰى يَوْمِ car mecruru لَبِثْتُمْ fiiline mütealliktir. الْبَعْثِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
فَهٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ
İsim cümlesidir. فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
İsm-i işaret هٰذَا mübteda olarak mahallen merfûdur. يَوْمُ mübteda olup lafzen merfûdur. الْبَعْثِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَلٰكِنَّكُمْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
وَ atıf harfidir. لٰكِنَّ istidrak harfidir. اِنَّ gibi ismini nasb haberini ref eder. Bazı müfessirlere göre لٰكِنَّ de اِنَّ gibi cümleyi tekid eder.
İstidrak; düzeltmek, telafi etmek, hatayı tamir etmek, kusuru örtmek gibi anlamlara gelir. Önceki sözden doğan eksikliği, hatayı veya yanlış anlaşılma ihtimalini istisnaya benzer biçimde ortadan kaldıracak bir kısmın getirilmesine istidrak adı verilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كُمْ muttasıl zamiri لٰكِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ cümlesi لٰكِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. كُنْتُمْ sükun üzere mebni nakıs mazi fiildir. تُمْ muttasıl zamiri كَانَ ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. لَا تَعْلَمُونَ fiili, كَانَ ’nin haberi olup mahallen mansubdur.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَعْلَمُونَ fiili نَ ’nun sübutuyla merfû muzari
fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
وَقَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَالْا۪يمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ اِلٰى يَوْمِ الْبَعْثِۘ
Ayet, atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki يقسم المجرمون cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır. Önceki ayetle bu ayet arasında mukabele oluşmuştur.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyh konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ‘nin sılası olan اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَالْا۪يمَانَ , mazi fiil sıygasında gelerek sübuta, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, sonraki habere dikkat çekmek kastı yanında, bahsi geçenleri tazim amacına matuftur.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan لَقَدْ لَبِثْتُمْ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ اِلٰى يَوْمِ الْبَعْثِۘ cümlesinde لَ mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır.
Mahzuf kasem ve قَدْ ile tekid edilmiş cevap olan cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Cümle mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Veciz anlatım kastıyla gelen كِتَابِ اللّٰهِ izafetinde lafza-i celâle muzâf olan كِتَابِ tazim edilmiştir.
ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ ibaresindeki فٖي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. فٖي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla كِتَابِ , içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada فٖي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü كِتَابِ , hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Ancak durumdaki bağlılığı, etkili bir şekilde ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.
İmanın ilme atfı ihtimam içindir. Çünkü imansız ilim ahiret hayatının kurtarıcısı olan hak olan itikada yönlendirmez. (Âşûr)
لَبِثْتُمْ fiili hakiki manada kullanılmıştır. Kabirlerde kaldınız demektir. (Âşûr)
في harfi ta’lil içindir. Bugüne kadar kaldınız demektir. (Âşûr)
فَهٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ
Mekulü’l-kavle matuf olan cümlede هٰذَا mübteda, يَوْمُ الْبَعْثِ haberdir. Atıf sebebi konu birliğidir.
Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidâî kelamdır.
Müsnedün ileyh, işaret edilene dikkatleri çekerek önemini vurgulamak için işaret ismiyle marife olmuştur.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
هٰذَا ile zamana işaret edilerek konunun önemi vurgulanmıştır.
İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
Müsned olan يَوْمُ الْبَعْثِ , veciz anlatım kastıyla izafet formunda gelmiştir.
يَوْمُ الْبَعْثِ (yeniden diriliş günü) ayette tekrarlanarak muhatabın zihninde yer etmesi ve öneminin anlaşılması murad edilmiştir. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
فَهٰذَا ’daki فَ edatı, mahzûf şartın cevabıdır, takdiri şöyledir: Eğer yeniden dirilmeyi inkâr ediyor idiyseniz, işte bu o gündür. Yani inkârınızın batıl olduğu meydana çıkmıştır. (Beyzâvî)
وَلٰكِنَّكُمْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Ayetin son cümlesi de mekulü’l-kavle atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
İstidrak manasındaki لٰكِنَّ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
لٰكِنَّ ’nin haberinin nakıs fiil كَانَ ‘nin dahil olduğu isim cümlesi şeklinde gelmesi sübut ve istimrar ifade eder.
كَانَ ’nin haberi لَا تَعْلَمُونَ şeklinde menfi muzari fiil sıygasında gelerek hükmü takviye teceddüt ve istimrar ifade etmiştir.
Nefy harfinin müsnedün ileyhden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması halinde bu terkip, hükmü takviye ifade eder. Ancak bazı karîneler vasıtasıyla tahsis de ifade edebilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
لٰكِنَّٓا - كُنَّا kelimeleri arasında muharref seci vardır.
الْعِلْمَ - لَا تَعْلَمُونَ kelimeleri arasında iştikak cinası, tıbâk-ı selb ve reddü’l- acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
لَبِثْتُمْ - الْبَعْثِۘ kelimeleri arasında cinas-ı nakıs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.