Secde Sûresi 13. Ayet

وَلَوْ شِئْنَا لَاٰتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدٰيهَا وَلٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنّ۪ي لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ  ...

Eğer dileseydik, herkese hidayetini verirdik. Fakat benim, “Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım” sözüm gerçekleşecektir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَوْ ve şayet
2 شِئْنَا dileseydik ش ي ا
3 لَاتَيْنَا verirdik ا ت ي
4 كُلَّ her ك ل ل
5 نَفْسٍ nefse ن ف س
6 هُدَاهَا hidayetini ه د ي
7 وَلَٰكِنْ fakat
8 حَقَّ hak oldu ح ق ق
9 الْقَوْلُ söz ق و ل
10 مِنِّي benden
11 لَأَمْلَأَنَّ mutlaka dolduracağım م ل ا
12 جَهَنَّمَ cehennemi
13 مِنَ bir kısmiyle
14 الْجِنَّةِ cinlerden ج ن ن
15 وَالنَّاسِ ve insanlardan ن و س
16 أَجْمَعِينَ tamamen ج م ع
 

Çoğu zaman insanlar peygamberleri yalancılıkla itham etmişlerdir. Hz. Mûsâ böyle bir durumla karşılaşmaktan endişe ettiği için moralinin bozulacağını, bunun da dilinin dolaşmasına sebep olacağını (krş. Tâhâ 20/27), dolayısıyla peygamberlik görevini yerine getirirken rahat konuşamayacağını Allah Teâlâ’ya arzetmiş; ya kendisine yardımcı olmak veya tek başına Firavun’a elçi olarak gitmek üzere kardeşi Hârûn’un görevlendirilmesini niyaz etmiştir. Ayrıca İsrâiloğulları’ndan biriyle kavga eden bir Kıptî’yi öldürmüş olmasından dolayı kendisinin de öldürülmekten korkması böyle bir talepte bulunmasına sebep olmuştur (bu konuda bilgi için ayrıca bk. Kasas 28/15).

 


Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 149-150
 

وَلَوْ شِئْنَا لَاٰتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدٰيهَا

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَوْ  gayr-ı cazim şart harfidir. شِئْنَا  dua manasında sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت dir. Mütekellim zamiri  نَا  mef'ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

لَ  harfi  لَوْ ’in cevabının başına gelen rabıtadır. 

اٰتَيْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

كُلَّ  mef'ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. نَفْسٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

هُدٰيهَا  ikinci mef'ûlü bih olup elif üzere mukadder fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اٰتَيْنَا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  أتي ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder. 

 

 وَلٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنّ۪ي لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ

 

وَ  atıf harfidir. لٰكِنْ  istidrak harfidir. 

İstidrak; düzeltmek, telafi etmek, hatayı tamir etmek, kusuru örtmek gibi anlamlara gelir.Önceki sözden doğan eksikliği, hatayı veya yanlış anlaşılma ihtimalini istisnaya benzer biçimde ortadan kaldıracak bir kısmın getirilmesine istidrak adı verilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

حَقَّ  fetha üzere mebni mazi fiildir. الْقَوْلُ  fail olup lafzen merfûdur. مِنّ۪ي  car mecruru  الْقَوْلُ’ün mahzuf haline mütealliktir.

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. 

اَمْلَـَٔنَّ  fetha üzere mebni muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ’dir.Fiilin sonundaki  نَ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir.

Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu  ن, َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur'an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)   

جَهَنَّمَ  mef'ûlun bih olup gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

مِنَ الْجِنَّةِ  car mecruru  اَمْلَـَٔنَّ  fiiline mütealliktir. النَّاسِ  atıf harfi  وَ ’la makabline matuftur. 

اَجْمَع۪ينَ  kelimesi, الْجِنَّةِ  ve  النَّاسِ ’ın hali olup mahallen mansubdur. Nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile mecrur olurlar.

Hal cümlede failin, mef'ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal “nasıl” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zil-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubtur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَلَوْ شِئْنَا لَاٰتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدٰيهَا وَلٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنّ۪ي

 

وَ ’la önceki ayetteki … وَلَوْ تَرٰٓى  cümlesine atfedilen bu ayet, şart üslubunda haberî isnadtır. Cümleler arasında lafzen mutabakat vardır. Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır.

Şart cümlesi olan  شِئْنَا, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şartın cevabı  لَ  karinesiyle gelen  لَاٰتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدٰيهَا  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.   

Genel olarak  شَٓاءُ  fiilinin mef'ûlü bu cümlede olduğu gibi hazf edilir. Çünkü ibham; ilgi uyandırır, muhatabı dinlemeye teşvik eder. Ancak mef'ûl alışılmadık, garîb birşey olursa bu kuralın dışına çıkılarak zikredilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Nahivciler  لَوْ  edatını, şart gerçekleşmediği için cevabının da gerçekleşmemesini gerektiren bir edattır diye tanımlamaktadırlar. Başka bir deyişle “şart bulunmadığından cevabın da bulunmadığını” ifade eder. (Abdullah Hacibekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler Doktora Tezi)

İstidrak harfinin dahil olduğu  وَلٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنّ۪ي  cümlesi, وَ ’la  شِئْنَا لَاٰتَيْنَا  cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. 

Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107) 

لٰكِنْ  kendisinden sonra gelen cümleye, önceki cümlenin hükmüne muhalif bir hüküm kazandırır. Bu yüzden kendisinden önce, sonradan gelecek cümleye muhalif veya mütenakız bir sözün geçmesi lazımdır. (İtkan, c. 2, s. 474)

الْقَوْلُ  ile kastedilen, Allah'ın şirk ve dalalet ehline vaat ettiği şeylerdir. (Âşûr)


لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ

 

Ayetin son cümlesi mahzuf kasemin cevabıdır. Kasem fiilinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzuf kasem ve cevabından oluşan terkip, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır. Kasemin cevap cümlesi  لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. 

اَجْمَع۪ينَ, manevi tekid harfidir.

İbtidaiyye olan  مِنَ  harfi ceri, Allah tarafından olduğu için şanı büyük olan bu sözün tazimi içindir. (Âşûr)

الْجِنَّةِ - النَّاسِ  kelimeleri arasında tıbâk-ı icab,  كُلَّ - اَجْمَع۪ينَ  ve  نَفْسٍ  - النَّاسِ - الْجِنَّةِ , gruplarındaki kelimeler arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

شِئْنَا مِنّ۪ي  kelimelerinde müfret - cemi arasında güzel bir iltifat sanatı vardır.

Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.) Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu nun, َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Mehmet Altın, Kur'an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)

Ayetteki  اَجْمَع۪ينَ  [bütün]  ifadesi,

a) Tekid olabilir. Açık olan budur.

b) Hal de olabilir yani “toplanmış oldukları halde" manasınadır.

Allah Teâlâ niçin bütün insanları ve cinleri cehennemi dolduracaklarından saymıştır? Biz deriz ki: Buradaki min edatı, cinsin beyanı içindir yani “Başkasından değil, cin ve insan cinsinden doldurulur o cehennem” demek olup bu, meleklere güven vermek içindir. Ayetteki bu ifade, bütün insanların ve cinlerin, oraya girmesini gerektirmeyip tıpkı bir kimsenin, “Kesemi dirhemlerden doldurdum” şeklindeki sözünden, kesenin dışında artık hiç dirhem kalmadığı manasının anlaşılmaması gibidir. (Fahreddin er-Râzî)