لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | لِيَجْزِيَ | mükafatlandırması için |
|
2 | الَّذِينَ | kimseleri |
|
3 | امَنُوا | inanan(ları) |
|
4 | وَعَمِلُوا | ve yapanları |
|
5 | الصَّالِحَاتِ | iyi işler |
|
6 | أُولَٰئِكَ | işte |
|
7 | لَهُمْ | onlar için vardır |
|
8 | مَغْفِرَةٌ | mağfiret |
|
9 | وَرِزْقٌ | ve rızık |
|
10 | كَرِيمٌ | güzel |
|
“O, Allah’ın iman edip iyi işler yapanları mükâfatlandırması için gelecektir” şeklinde çevrilen yan cümle, 3. âyette geçen “o mutlaka gelecektir” veya “O’nun bilgisi dışında kalamaz” ya da “apaçık bir kitapta kayıtlıdır” ana cümlesine bağlanabilir (İbn Atıyye, IV, 405). Birinci ihtimalde kıyamet vaktinin gelmesinin, ikincisinde Allah’ın her şeyi bilmesinin, üçüncüsünde ise her şeyin bir kitapta kayıtlı olmasının hikmeti açıklanmış olmaktadır. Taberî bunu “Apaçık bir kitapta kayıtlıdır” cümlesine bağlayan bir yorum yapmayı tercih etmiştir (XXII, 61).
Kur'an Yolu Tefsiri Yolu Cilt: 4 Sayfa: 412
لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۜ
لِ harfi, يَجْزِيَ fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte تَأْتِيَنَّكُمْ fiiline mütealliktir.
يَجْزِيَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اٰمَنُوا ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
اٰمَنُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. عَمِلُوا atıf harfi وَ ’la makabline matuftur. الصَّالِحَاتِ mef’ûlun bih olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır.
اٰمَنُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أمن ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
صَّالِحَاتِ kelimesi, sülasi mücerredi صلح olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ
İsim cümlesidir. İşaret ismi اُو۬لٰٓئِكَ mübteda olarak mahallen merfûdur. لَهُمْ مَغْفِرَةٌ cümlesi mübteda اُو۬لٰٓئِكَ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
لَهُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. مَغْفِرَةٌ muahhar mübteda olup lafzen merfûdur. رِزْقٌ atıf harfi وَ ’la makabline matuftur. كَر۪يمٌ kelimesi رِزْقٌ ’nun sıfatı olup lafzen merfûdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۜ
Önceki ayetin devamı olan bu ayette sebep bildiren harf-i cer لِ ’nin gizli أنْ ’le masdar yaptığı لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۜ cümlesi, önceki ayetteki تَأْتِيَنَّكُمْ fiiline mütealliktir. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Bu kelâm, yukarıda geçen “kıyamet hiç şüphesiz size gelecektir” cümlesiyle bildirilen hakikatin illetini ve gelmesini gerektiren gayeyi beyan etmektedir.
لِيَجْزِيَ fiilinin mef’ûlü konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan اٰمَنُوا müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı üslupta gelen عَمِلُوا الصَّالِحَاتِۜ cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle, sıla cümlesine atfedilmiştir.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)
الصَّالِحَاتِ kelimesi, عَمِلُوا fiilinin mef’ûlü olarak mansubdur. Nasb alameti kesradır.
لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۜ - وَالَّذ۪ينَ سَعَوْ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا مُعَاجِز۪ينَ arasında mukabele vardır. Yüce Allah mağfireti ve değerli rızkı güzel amel işleyenler için mükâfat; azabı ve elem verici iğrenç cezayı da suçlulara, karşılık olarak vermiştir. (Sâbûnî, Safvetü't Tefasir)
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Cümle, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin uzağa mahsus ism-i işaretle marife olması, istisna edilenlerin şanının yüceliğini vurgulamak ve onların durumuna gereken önemin verildiğini göstermek içindir.
Mübteda olan işaret ismi اُو۬لٰٓئِكَ ’nin haberi لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ şeklinde isim cümlesi olarak gelmiştir. Haber cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. لَهُمْ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir. مَغْفِرَةٌ , muahhar mübtedadır. Mübtedanın ve ona matuf olan رِزْقٌ ’un nekre gelişi kesret ve tazim ifade eder.
Muahhar mübtedaya matuf olan رِزْقٌ ’un atıf sebebi tezâyüftür.
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ cümlesi, iki atfedilen cümle arasında mu’tarıza ibtidaiyyedir. (Âşûr)
رِزْقٌ için sıfat olan كَر۪يمٌ , mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
كَر۪يمٌ mübalağalı ism-i fail kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Onlar için olan nimetlerin rızık ve mağfiret olarak sayılması taksim sanatıdır.