Nisâ Sûresi 1. Ayet

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَث۪يراً وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يباً  ...

Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَا أَيُّهَا ey
2 النَّاسُ insanlar ن و س
3 اتَّقُوا korkun و ق ي
4 رَبَّكُمُ Rabbinizden ر ب ب
5 الَّذِي o ki
6 خَلَقَكُمْ sizi yarattı خ ل ق
7 مِنْ -ten
8 نَفْسٍ bir nefis- ن ف س
9 وَاحِدَةٍ bir tek و ح د
10 وَخَلَقَ ve yarattı خ ل ق
11 مِنْهَا ondan
12 زَوْجَهَا eşini ز و ج
13 وَبَثَّ ve üretti ب ث ث
14 مِنْهُمَا ikisinden
15 رِجَالًا erkekler ر ج ل
16 كَثِيرًا birçok ك ث ر
17 وَنِسَاءً ve kadınlar ن س و
18 وَاتَّقُوا ve sakının و ق ي
19 اللَّهَ Allah’tan
20 الَّذِي o ki
21 تَسَاءَلُونَ birbirinizden dilekte bulunduğunuz س ا ل
22 بِهِ adına
23 وَالْأَرْحَامَ ve akrabalık(bağlarını kırmak)tan ر ح م
24 إِنَّ şüphesiz
25 اللَّهَ Allah
26 كَانَ ك و ن
27 عَلَيْكُمْ sizin üzerinizde
28 رَقِيبًا gözetleyicidir ر ق ب
 

Buradaki prensiplerin hepsi bütün insanlığı ilgilendiren prensipler olması dolayısıyla sure Ey insanlar nidasıyla başlamıştır. Bu hitap kıyamete kadar gelecek bütün insanları kapsar.

Böyle başlayan iki sure vardır. Biri bu, diğeri Hac suresidir. Kur’ân 300. sayfadan ikiye bölünürse bu sure birinci bölümde, Hac suresi de ikinci bölümde dördüncü suredir.

Buradaki takva emriyle ya günahlardan, ya da insan haklarını ihlalden sakınmak kastedilmiştir.

Halaka fiilinin tekrarı iki yaratma arasında fark olduğunu ifade eder.

''Rahimlerden sakınınız'' sözünde 'haklarını ihlal etmekten'' şeklinde bir hazif vardır.

''Tek bir nefisten yaratılma'' tabiri bu ayetin dışında A'raf 7/189 ve Zümer 39/6 ayetlerinde geçer. Bazı alimler burada Adem a.s.’ın, bazıları da Adem a.s.’ın yaratıldığı özün ifade edildiğini düşünmüşler.

Rahimden dolayı akrabalık diye tefsir yapılmış ama ayetin öncesi düşünülürse bütün insanlar arasında bir bağ olduğu da, aynı kökten geldikleri de düşünülebilir. Herkesi akrabamız gibi, evladımız gibi görüp öyle muamele etmeliyiz.

Cinsini öldüren tek mahluğun insan olduğu söylenir. (Savaş gibi durumlar dışında)

Bu surede giriş bölümü tek bir ayettir. Sonra hemen konuya girilmiştir..

 
  Neseve نسو : نِساءٌ  , نِسْوَةٌ  ve نِسْوانٌ kavramları kadınlar demek olup مَرْأةٌ kelimesinin kendi kökünden olmayan çoğullarıdır. Bu bakımdan مَرْاٌ sözcüğünün çoğulu olan قَوْمٌkelimesine benzerler.  (Müfredat)  Kuran’ı Kerim’de isim formunda 59 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres) Türkçede kullanılan şekilleri (hayrun) nisa ve Nisâiyyedir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 
 

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَث۪يراً وَنِسَٓاءًۚ

 

يَٓا  nida harfi,  اَيُّ  münada nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir.  هَا  tenbih harfidir.  النَّاسُ  münadadan bedel veya onun sıfatıdır.

Nidanın cevabı  اتَّقُوا رَبَّكُمُ ‘dur.  اتَّقُوا  fiili  ن ‘un hazfiyle emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

رَبَّكُمْ  kelimesi  اتَّقُوا  fiilinin mef‘ûludur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

 Müfret müzekker has ism-i mevsûl olan  الَّذ۪ي  kelimesi  رَبَّكُمُ ’un sıfatı olup mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  خَلَقَكُمْ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.

خَلَقَكُمْ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  مِنْ نَفْسٍ  car mecruru  خَلَقَكُمْ  fiiline müteallıktır.  وَاحِدَةٍ  kelimesi  نَفْسٍ  kelimesinin sıfatıdır.

خَلَقَ مِنْهَا  cümlesi atıf harfi  وَ ’la sıla cümlesine atfedilmiştir.  خَلَقَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.  مِنْهَا  car mecruru  خَلَقَ  fiiline müteallıktır.  زَوْجَهَا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir  هَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  بَثَّ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.  مِنْهُمَا  car mecruru  بَثَّ  fiiline müteallıktır. 

 رِجَالًا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  كَث۪يرًا  kelimesi  رِجَالًا ‘in sıfatıdır.  نِسَٓاءً  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  رِجَالًا ’e matuftur.

بَثَّ  kelimesinin lügat manası “dağılmak” tır. Ayetteki manası ise tenasül yoluyla çoğaltmaktır. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)


وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  اتَّقُوا  fiili  نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  اللّٰهَ  lafza-i celâli mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

الَّذ۪ي  şeklindeki müfret müzekker has ism-i mevsûlu,  اللّٰهَ  lafza-i celâlinin sıfatı olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  تَسَٓاءَلُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

تَسَٓاءَلُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  بِه۪  car mecruru  تَسَٓاءَلُونَ  fiiline müteallıktır.  الْاَرْحَامَ  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  اللّٰهَ  lafza-i celâline matuftur.

رَحْم ’in çoğulu olan  الْاَرْحَامَ  kelimesi, ceninin ana karnında bulunduğu yer anlamındadır. Buradaki anlamı ise akrabalıktır. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)       


 اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يباً

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  ٱللَّهَ  lafza-i celâli  إِنَّ ’nin ismidir.

اِنَّ’nin haberi  كَانَ’nin dahil olduğu isim cümlesidir.  كَانَ  nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  كَانَ ’nin ismi, müstetir هو zamiri olup mahallen merfûdur.

عَلَيْكُمْ  car mecruru  رَق۪يبًا’e müteallıktır.  رَق۪يبًا  kelimesi  كَانَ’nin haberidir.

رَق۪يبًا  sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.


 

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَث۪يراً وَنِسَٓاءًۚ 

 

Ayet, “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının…” hitabı ile başlamış ve bu konularda kadının ve kadınlığın pek önemli bir yeri bulunmasından dolayı da ilk ayetinden itibaren kadının yaratılışına ve şerefine dikkat çekilmiş, ismine de “Kadınlar Suresi” denilmiştir. (Elmalılı)

İnsanlık unvanıyla başlayan bu genel hitap, Bakara Suresi’nin başındaki ilk genel hitabı hatırlatıyor. O genel hitap günahlardan sakınmak gayesiyle “Rabbinize ibadet ediniz.” (Bakara Suresi, 21) emrini vermiş ve bunu insanların yaratılış delilleri ile aydınlatarak şimdiki zamandan başlangıca doğru götürmüş ve özellikle Hazreti Âdem’in yaratılış bahsini hatırlatmıştı. Burada ise bu hitabı doğrudan doğruya günahlardan sakınma emri takip ediyor. Bunu da özellikle kadınların yaratılışı ile beraber yaratılış delili takip ediyor ki bunda “Ey insanlar! Artık büsbütün sakınma dönemine girmeniz ve aşağıda gelecek tarzda tekliflerin (yükümlülüklerin) zevk ve hikmetinin manevi hazzını anlamanızın sırası geldi ve sakınma konularının en önemlilerinden birisi de kadınlar konusudur.” gibi düzgün ve edebî bir anlatım vardır. Dikkat etmeye değerdir ki Kur’an’da “ey insanlar!” hitabıyla başlayan iki sure vardır; birisi bu sure, diğeri Hac Suresi’dir. Bu sure, Kur’an’ın ilk yarısından dördüncü sure olduğu gibi Hac Suresi de Kur’an’ın ikinci yarısından dördüncü suredir. Bu surenin başında sakınmanın sebebi, yaratılışın başlangıcına dikkat çekmekle belirtilmiş olduğu gibi o surede de yaratılışın sonu ve dönülecek yerin tanıtılmasıyla belirtilmiştir. (Elmalılı)

Ayette berâat-i istihlâl vardır. (Âşûr) Kelama en güzel giriş şekillerinden biri de kelamın konusuyla alakalı bir şeyle başlamaktır. Böylece kelamın maksadına işaret edilmiş olur.

Ayet ibtidaiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda gelen cümle talebî inşâî isnaddır.

Nidanın cevabı olan  اتَّقُوا رَبَّكُمُ  emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

İttikanın [sakınma], ism-i celile (Allah’a) bağlanması, ilâhî mehabeti artırmak ve kalplere Allah korkusunu yerleştirmek suretiyle insanları tekid ve mübalağa ile takva emrine uymaya sevk etmek içindir. (Ebüssuûd)

اَيُّ; nida ile marife kelimeyi birbirine bağlar. Müphem bir harftir, sonraki kelimeyle açıklanır. Böylece ibhamdan sonra beyan gelir. Arkadan gelecek olan emri uyanık ve dikkatli bir şekilde almak için kişiyi hazırlar ve uyarır. 

النَّاسُ kelimesindeki elif lam takısı cins içindir. Fahreddin er-Râzî, istiğrak için olduğunu belirtir.

رَبَّكُمُ  izafeti muzâfun ileyhin şanı içindir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla  رَبْ  isminde tecrîd sanatı vardır.

رَبَّكُمُ  için sıfat konumundaki ism-i mevsûl  الَّذ۪ي ’de tevcih sanatı vardır. Sılası …خَلَقَكُمْ   müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ’deki  من , teb’iz içindir. (Âşûr)

Ayette, malikiyet ve terbiye manalarını ifade eden rubûbiyet (Rabb) unvanının zikredilmesi ve muhatap zamirine izafe edilmesi (Rabbinizden), terğib (teşvik) ve terhib (korkutmak) yoluyla, emri ve emre uymanın lüzumunu tekid içindir. Rabbden sonra ona sıfat olarak  الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ  [Sizi bir tek nefisten yarattı.] cümlesinin zikredilmesi de bu tekid anlamını vurgular. Allah Teâlâ’nın onları bu harika biçimde yaratması, kudretinin her şeye ve ezcümle günahlarından dolayı onları cezalandırmaya da şamil olduğunu bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

Aynı üslupta gelen …وَخَلَقَ مِنْهَا  cümlesi ve  وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَث۪يرًا وَنِسَٓاءًۚ  cümlesi hükümde ortaklık nedeniyle sılaya atfedilmiştir. 

Atıf yoluyla yalnız bir yaratma fiili ile iktifa mümkün iken  خَلَقَ  [yarattı] fiilinin tekrarı, iki yaratma arasında fark olduğunu göstermek içindir. Çünkü:

  • Birinci yaratma, asıldan fer’i üretmek,
  • İkinci yaratma (Âdem’den eşinin yaratılması) ise maddeden inşa yoluyladır.(Ebüssuûd)

 

مِنْ قَبْلِكُمْ  ibaresindeki  مِنْ  ibtidaiyyedir. (Âşûr)

رِجَالًا - نِسَٓاءًۚ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. 

Tek nefis dendikten sonra erkek ve kadın şeklindeki ayrım taksim sanatıdır.

رِجَالًا كَث۪يرًا وَنِسَٓاءًۚ  [Birçok erkek ve kadın] terkiplerinde olduğu gibi çeşitli yerlerde hazif yoluyla îcaz vardır. Bu ayetin takdiri şöyledir;  رِجَالًا كَث۪يرًا وَنِسَٓاءًۚ كثيرة  (Safvetu’t Tefasir)

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ  [Ey insanlar] hitabı ayetin muhatabı olanlara yönelik ise de kıyamete kadar gelecek tüm insanları da tağlîb yoluyla kapsamına almaktadır. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)

وَاحِدَةٍ  kelimesinin müennes  ةٍ ‘si ile gelmesi  نَفْسٍ  kelimesinin müennesliği dolayısıyladır. Nefs kelimesi ise kendisiyle müzekker kast olunsa dahi müennes gelir. (Kurtubî)

“Ey insanlar” ve “Ey iman edenler” hitaplarıyla başlayan ayetler, taşıdıkları mesajlar bakımından benzerlik taşıdıkları gibi ayrıştıkları noktalar da vardır. Her iki hitap da kendinden sonra itikat, ibadet, helal ve haram, cezalar, sosyal hayat gibi konulara yer vermektedir. Ancak “Ey iman edenler” hitabıyla verilen mesajlar Medenî sureler çerçevesinden verildiğinden dolayı hüküm ayetleri ağır basmaktadır. Aile hukuku, cihad, gibi konular “Ey iman edenler” hitabından sonra işlenmektedir. (https://dergipark.org.Enver BAYRAM) 

Ayetteki nida harfi  يَٓا  aslında uzağa seslenmek için konulmuştur. Ancak bazen karşımızdaki muhatabı uzak menzilesinde mütalaa ederek bu edatla ona seslenilir. Bu da ya kendisine hitap edilenin azametinden dolayı şanını yüceltmek için olur ki insana şah damarından daha yakın olan Allah’a münacaat esnasında kulun  يَٓا  nida harfini kullanarak “Ya Rabbi” demesi bu kullanıma güzel örnektir. Ya da çağrılan kişinin gafletine işaret etmek, kötü anlayış sahibi kimseleri uyarmak için olur.

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ (Ey insanlar Rabbinize ibadet edin) ve  يا ايها الغافل اسمع ما ينفعك  (Ey gafil sana faydası olacak şeylere kulak ver) örneklerinde olduğu gibi. “Ey iman edenler” hitabında olduğu gibi. يَٓا edatı münada ile beraber tam bir cümle teşkil eder. Çünkü edat fiilin yerine geçmiştir.  اَيُّ  ise harf-i tarifle marife olana ulaşmak için konulmuştur. Çünkü o haliyle başına  يَٓا ’nın gelmesi imkânsızdır. Aksi takdirde iki harf-i tarif birleşmiş olur. Çünkü ikisi de eşittir.  اَيُّ ’ye münadanın hükmü verilmiş ve açıklayıcı sıfatı olarak nida ile kastedilen şeyin yerine konulmuştur. (Beyzâvî, I, 215-216)

Zemahşerî, insanın kendisine şah damarından daha yakın olan yaratanına seslenişlerinde uzaklık anlamı içeren  يَٓا  edatını kullanmasını, deyim yerindeyse psikolojik bir çıkarımla, dua eden insanın hatalarının şuurunda olmasına ve belki de nefsini kırmasına, böylece dualarının kabulü için bir yol bulmasına bağlar. (Zemahşerî, Keşşâf, I, 96 - Fahreddin Râzî)

 

 وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ 

 

Cümle nidanın cevabına hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Lafza-i celal için sıfat konumundaki  الَّذ۪ي ’nin sılası  تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ  müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Akrabaları kendi ism-i celalinin yanında zikrederek, sıla-ı rahmin katında pek değerli olduğunu göstermiştir. (Ebüssuûd)  

Ebu Hureyre’den Hazreti Peygamberin şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Kendisiyle Allah’a itaat edilip de sevabı akrabayı ziyaret etmenin sevabından daha çabuk verilen hiçbir şey yoktur. Yine kendisiyle Allah’a isyan edilip de ikâbı haddi aşma ve yalan yemin etmenin ikâbından daha çabuk verilen hiçbir amel de yoktur.” (Tirmizi, Kıyame, 57, İV/665 - Fahreddin er-Râzî)

İsm-i mevsûllerde yapıları gereği tevcîh sanatı vardır.    ??

اتَّقُوا - خَلَقَ - الَّذ۪ي  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Cenab-ı Hak birinci hitapta, “Rabbinizden” ikincisinde ise “Allah’tan ittika ediniz.” buyurmuştur. “Rabb” terbiye ve ihsana delalet eden bir lafızdır. “İlah” ise O’nun hâkimiyetine ve heybetine delalet eden bir lafızdır. Binaenaleyh birincisinde terğib ve teşvike, ikincisinde de terhîb ve sakındırmaya binaen insanlara sakınmalarını emretmiştir. Nitekim Cenab-ı Hakk, [Korku ve ümitle Rabblerine dua ederler. (Secde Suresi, 16)] ve [Umarak ve korkarak Bize dua ederler. Enbiya Suresi, 90)] buyurmuştur. Buna göre sanki şöyle denilmek istenmiştir: O, seni büyütmüş, sana ihsanda bulunmuştur. Binaenaleyh O’na muhalefet etmekten sakın; çünkü O, ikâbı şiddetli, azamet ve heybeti yüce olandır. (Fahreddin er-Râzî)


اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يباً

 

Ta’liliye olarak fasılla gelmiştir.  اِنَّ  ve takdim kasrıyla ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Müsnedün ileyhin, bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi teberrük, telezzüz ve haşyet duyguları uyandırma amacına matuftur. Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle, ayetteki lafza-i celâllerde tecrîd sanatı vardır. Cümlede ism-i celîlin (Allah) zamir makamında zahir olarak zikredilmesi tekid içindir. (Ebüssuûd)

كَانَ ’nin  dahil olduğu  اِنَّ ’nin haberi olan  كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يبًا  cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  كَانَ ,عَلَيْكُمْ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. 

Lafza-i celâlin teberrük, telezzüz ve haşyet uyandırmak için yapılan tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır

Ayetin bu son cümlesi mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir. 

[Allah elbette üzerinizde gözcüdür.] Yani Allah işlediğiniz hayır ve şerleri görür. Bu ifade itaat/ibadetlere karşı vaad, günahlara karşı da en etkili şekilde yapılmış bir tehdittir. (Ömer Nesefî, Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr) Lâzım-melzûm alakasıyla mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

الْاَرْحَامَۜ  kelimesinin  lafza-i celâlin fiiline atfedilmesi, onlarla güzel muamelede bulunmanın gerekliliğini tenbih eder. Malum olduğu üzere matuf ve matufun aleyh arasındaki uzaklık ve farklılığı yaklaştırarak yok etmek; yüceltmek, şereflendirmek, iyilik ve şefkati arttırmaya teşvik içindir. (Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)