Nisâ Sûresi 159. Ayet

وَاِنْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪ قَبْلَ مَوْتِه۪ۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَه۪يداًۚ  ...

Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa’ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü, o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِنْ ve andolsun
2 مِنْ her biri
3 أَهْلِ ehlinin ا ه ل
4 الْكِتَابِ Kitap ك ت ب
5 إِلَّا ancak
6 لَيُؤْمِنَنَّ mutlaka inanacaktır ا م ن
7 بِهِ ona
8 قَبْلَ önce ق ب ل
9 مَوْتِهِ ölümünden م و ت
10 وَيَوْمَ günü de ي و م
11 الْقِيَامَةِ kıyamet ق و م
12 يَكُونُ O olacaktır ك و ن
13 عَلَيْهِمْ onların aleyhine
14 شَهِيدًا şahid ش ه د
 

Peygamber Efendimiz (sav) ahir zamanda İsa (as) gökten ineceğini, Ehl-i kitaptan ona inanmamış kimse kalmayacağını şöyle ifade buyurmuştur:

“Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki , yakında Meryem oğlu İsa (as) , adil bir hakem olarak gökten yere inecek , haçı kıracak (Hristiyanlığın hükümsüz olduğunu ilan edecek) , domuzu öldürme emrini verecek, zimmilerden cizyeyi kaldıracak (din olarak sadece İslamiyet kalacak); mal da o kadar çoğalacak ki, onu kimse kabul etmeyecek.”

( Buhari, Büyû’102, Mezalim 31,  Enbiyâ 49; Müslim, İman 242).

(Ayet ve hadislerle açıklamalı KUR’ÂN-I KERİM MEALİ

PROF. DR. MEHMET YAŞAR KANDEMİR)

 

وَاِنْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪ قَبْلَ مَوْتِه۪ۚ 

 

وَ  istînâfiyyedir.  اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  مِنْ اَهْلِ  car mecruru mahzuf mübtedanın mahzuf sıfatına müteallıktır. Takdiri,  ما أحد من أهل الكتاب (Ehli kitaptan kimse yoktur ki…) şeklindedir.

الْكِتَابِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

اِلَّا  hasr edatıdır.  لَ  kasemin başına gelen tekid harfidir.  يُؤْمِنَنَّ  fiilinin sonundaki  نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Kasem ve cevabı ref mahallinde mahzuf mübtedanın haberidir.

Tekid nun’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lâmı, ummak, 

teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

بِه۪  car mecruru  يُؤْمِنَنَّ  fiiline müteallıktır.  قَبْلَ  zaman zarfı,  يُؤْمِنَنَّ  fiiline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır.  مَوْتِه۪  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَه۪يداًۚ

 

وَ  istînâfiyyedir.  يَوْمَ  zaman zarfı, شَه۪يدًا ’e müteallıktır.  الْقِيٰمَةِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

یَكُونُ  nakıs muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  يَكُونُ ’nun ismi müstetir  هو  zamiridir.

عَلَيْهِمْ  car mecruru  شَه۪يدًا ’e müteallıktır.  شَه۪يدًا  kelimesi  يَكُونُ ’nun haberi olup lafzen mansubtur.


 

وَاِنْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪ قَبْلَ مَوْتِه۪ۚ 

 

وَ  istînâfiyye , اِنْ  nehiy harfidir.  مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ  mahzuf mübtedanın sıfatına müteallıktır. Takdiri,  ما أحد من أهل الكتاب  [Ehli kitaptan kimse yoktur ki…] şeklindedir. Mübtedanın hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.  لَيُؤْمِنَنَّ  mübtedanın haberidir. 

Müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade eder. 

لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪  [Ona muhakkak iman edecektir.] ifadesi, mahzuf bir mevsûfun sıfatı olarak gelmiş yemin cümlesidir. Takdiri,  ما أحد من أهل الكتاب  اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪  (Ehl-i Kitap’tan hiçbir fert yoktur ki (ölmezden evvel) ona kesinlikle iman edecek olmasın.) (Keşşâf)

Lam-ı muzahlaka, nûn-u sakile ve kasrla tekid edilmiş cümle, faide-i haber inkâr î kelamdır.

اِنْ  ve  اِلَّا  ile oluşan kasr, mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır.

قَبْلَ مَوْتِه۪ۚ ‘ deki zamir Hz. İsa’ya (a.s.) veya önceki cümlede geçen ehli kitaba ait olabilir. Tenâzu ve tevcih sanatı vardır. 

بِه۪’deki zamirin İsa’ya (a.s.) ait olması en kuvvetli yorumdur.

بِه۪ [Ona]’daki zamirin Allah’a ait olduğu ya da Hazreti Muhammed’e (s.a.) ait olduğu söylenmiştir. (Keşşâf)

Ölümlerinden önce İsa’ya inanacaklarını bildirmenin faydası tehdittir. Ve yakında ölüm geldiğinde ona mutlaka inanacaklarını fakat bunun onlara bir yararı olmayacağını bilsinler. Böylece imanın fayda vereceği bir zamanda bir an evvel inanmaya teşebbüse etmeleri gerektiğini hatırlatmakta ve onları uyarmaktadır. Bununla ayrıca bahanelerinin kaldırılması da amaçlanmıştır. (Keşşâf)


 وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَه۪يداًۚ

 

وَ  istînâfiyyedir. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Zaman zarfı  يَوْمَ الْقِيٰمَةِ, önemine binaen müteallakı olan شَه۪يدًا ’e takdim edilmiştir. 

كان’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Kıyamet gününde İsa (a.s.) Ehl-i Kitap aleyhinde: Yahudilere karşı kendisini tekzip ettiklerine; Hristiyanlara karşı da ona -hâşâ summe hâşâ- Allah’ın oğlu dediklerine şahadet edecektir. (Ebüssuûd)