Nisâ Sûresi 38. Ayet

وَالَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَر۪يناً فَسَٓاءَ قَر۪يناً  ...

Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَالَّذِينَ bunlar
2 يُنْفِقُونَ verirler ن ف ق
3 أَمْوَالَهُمْ mallarını م و ل
4 رِئَاءَ gösteriş için ر ا ي
5 النَّاسِ insanlara ن و س
6 وَلَا
7 يُؤْمِنُونَ inanmazlar ا م ن
8 بِاللَّهِ Allah’a
9 وَلَا
10 بِالْيَوْمِ ve gününe ي و م
11 الْاخِرِ ahiret ا خ ر
12 وَمَنْ kimin
13 يَكُنِ ise ك و ن
14 الشَّيْطَانُ şeytan ش ط ن
15 لَهُ o(nun)
16 قَرِينًا arkadaşı ق ر ن
17 فَسَاءَ ne kötü س و ا
18 قَرِينًا bir arkadaş(ı var)dır ق ر ن
 

Riyazus Salihin, 1621 Nolu Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinledim dedi:

“Kıyamet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehit düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Allah Teâlâ ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Cenâb-ı Hak:

- Peki, bunlara karşılık ne yaptın? buyurur.

- Şehit düşünceye kadar senin uğrunda cihad ettim, diye cevap verir.

- Yalan söylüyorsun. Sen, "babayiğit adam" desinler diye savaştın, o da denildi, buyurur. Sonra emrolunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır. Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur’ân okumuş bir kişi huzura getirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Ona da:

- Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın? diye sorar.

- İlim öğrendim, öğrettim ve senin rızân için Kur’ân okudum, cevabını verir.

- Yalan söylüyorsun. Sen "âlim" desinler diye ilim öğrendin, "ne güzel okuyor" desinler diye Kur’ân okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi, buyurur. Sonra emrolunur o da yüzüstü cehenneme atılır.

(Daha sonra) Allah'ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah  verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve itiraf eder.

- Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın? buyurur.

- Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hiç bir yerden esirgemedim, sadece senin rızânı kazanmak için verdim, harcadım, der.

- Yalan söylüyorsun. Halbuki sen, bütün yaptıklarını "ne cömert adam" desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten söylendi, buyurur. Emrolunur bu da yüzüstü cehenneme atılır.”

Müslim, İmâre 152

 

وَالَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ

 

İsim cümlesidir.  وَ  atıf harfidir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  اَلَّذ۪ينَ , önceki ayetteki  اَلَّذ۪ينَ  ‘ye matuftur.

İsm-i mevsûlun sılası  يُنْفِقُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

يُنْفِقُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اَمْوَالَهُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

رِئَٓاءَ  hal yerinde masdardır. Yani  مرائين  demektir.  النَّاسِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

رِئَٓاءَ النَّاسِ [İnsanlara gösteriş olsun diye] yani Allah rızası için değil de birbirine karşı övünmek için haklarında ‘Ne fedakârlar, ne cömertler!’ denilsin diye. Ayetin Peygamber (sav)’e düşmanlık uğrunda mallarını harcayan Mekke müşrikleri hakkında indiği söylenmiştir. (Keşşâf)

وَ  atıf harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يُؤْمِنُونَ  muzari fiildir.

نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

بِاللّٰهِ  car mecruru  يُؤْمِنُونَ  fiiline müteallıktır.

وَ  atıf harfidir.  لَا  nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.  بِالْيَوْمِ  car mecruru  بِاللّٰهِ ‘ye matuftur.  الْاٰخِرِ  ise  اَلْيَوْمِ ’nin sıfatıdır.      


  وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَر۪يناً فَسَٓاءَ قَر۪يناً

 

وَ  istînâfiyyedir.  مَنْ  şart ismi iki fiili cezmeder. Mübteda olarak mahallen merfûdur.  يَكُنِ  şart fiili olup nakıs meczum muzari fiildir. Aynı zamanda  مَنْ ’in haberidir.

İsim cümlesinin önüne gelir ve ismini ref haberini nasb eder. 

الشَّيْطَانُ  kelimesi  يَكُنِ ’un ismi olup lafzen merfûdur.  لَهُ  car mecruru  mahzuf hale müteallıktır.  قَر۪ينًا  ise  يَكُنِ ’un haberi olup lafzen mansubtur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  سَٓاءَ  zem anlamı taşıyan camid mazi fildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.  قَر۪ينًا  temyiz olup lafzen mansubtur.   

Bu ayet, makabline atıf değil de ibtidaî de olabilir. Bu takdirde cümlenin haber kısmı mahzuftur. (Ebüssuûd)

 

وَالَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ

 

Ayet önceki ayete atfedilmiştir. Bahsi geçen kişilerin ism-i mevsûlle ifade edilmesi tahkir içindir.

Sıla cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Sılaya tezayüf nedeniyle atfedilen  لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ  cümlesi de muzari fiille gelmiştir. Muzari fiiller hudûs, yenilenme ve tecessüm ifade ederler 

Nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid etmiştir.

Cümlede mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde lafza-i celâlin zikri tevcih sanatıdır.

Allah’a imandan sonra ahirete imanın zikri umumdan sonra hususun zikri babında ıtnâb sanatıdır.

 

 وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَر۪يناً فَسَٓاءَ قَر۪يناً

 

وَ  istînâfiyyedir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır.  مَنْ  mübteda, كانِ ‘nin dahil olduğu isim cümlesi, şarttır. 

Âşûr’a göre bu cümle itiraziyyedir.

Cevap cümlesi  فَ  karînesiyle gelen  فَسَٓاءَ قَر۪ينًا  cümlesi olup gayrı talebi inşaî isnaddır. Zem fiili  سَٓاءَ ’nin  الشَّيْطَانُ ‘a ait olan mahsusu  هو  olup mahzuftur.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip şart üslubunda faide-i haber talebî kelamdır. Bu terkip aynı zamanda  مَنْ ’in haberidir.

Riya; görsünler diye bir şey yapmaktır. Kökü: görmek, bakmak manasındaki  راي fiilidir. Ayetten anlaşıldığına göre iman zayıflığından kaynaklanır.

كانِ ‘nin haberi isminin bir cüzü haline gelmiştir, ismin mahiyetinden bir cüz olmuştur.  كانِ ’nin asıl kullanım amacı budur. Burada şeytanın onun her zaman yakın arkadaşı olduğunu, hiç ondan ayrılmadığını ifade eder. Bu cümlede tehekkümî istiare de vardır. Şeytan aslında onun düşmanıdır.

Delaleti tazammuniyesi ile cimriliğin ve riyanın şeytanın vesvesesiyle olduğunu bildirir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)

Bu ifade onlara, şeytanın cehennem ateşinde kendilerine arkadaş kılınacağına yönelik bir tehdit de olabilir. (Keşşâf)

Cenab-ı Allah müslümanlara, muhtaçlara ihsanda bulunmayı emredince, bunu yapmayanların iki kısma ayrıldığını beyan etmiştir: 

Birinci kısım, mal infak etmeye hiç yönelmeyen cimrilerdir. Bunlar, [Onlar, hem cimrilik yapan, hem de insanlara cimriliği emredenlerdir] ayetinde kınanan kimselerdir. 

İkinci kısım ise mallarını ibadet maksadıyla değil de riya ve gösteriş olsun diye infak edenlerdir. İşte bunlar da kınanmıştır. 

Bu iki kısmın yaptığı iş batıl olunca, geriye sadece birinci kısım kalır ki o da, malı iyilik (ihsan) niyetiyle infak etmektir. (Fahreddin er-Râzî)

Demek ki şeytan, bu fiilleri yapan kişilerin arkadaşıdır. Bu, Cenab-ı Hakk’ın [Kim, o Rahman’ı hatırlamaktan yüz çevirirse, biz ona şeytanı musallat ederiz. O zaman o, onun bir arkadaşı olur] (Zuhruf, 36) ayeti gibidir. Ayrıca Allah Teâlâ, onun çok kötü bir arkadaş olduğunu beyan etmiştir. Çünkü şeytan onu naîm, (cennet) evinden saptırmakta, cehennemin çılgın ateşine sürüklemektedir. Bu, Cenab-ı Hakk’ın “İnsanlardan kimi Allah hakkında bir bilgisi olmaksızın münakaşa eder durur ve her azgın şeytanın ardına düşer. (Öyle şeytan ki) aleyhinde şu hüküm yazılmıştır: [Kim bunu dost edinirse şüphesiz bu, onu saptırır ve onu alevli ateşin azabına götürür] (Hacc, 3-4) ayetinde beyan buyurduğu gibidir. Sonra Hak Teâlâ, onları kınamış ve imanı terk etme hususundaki kötü seçimlerini açıklamak üzere şöyle buyurmuştur:

وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ وَكَانَ اللّٰهُ بِهِمْ عَلٖيمًا

(Fahreddin er-Razi)

‘Cimrilik ve gereksiz yere harcama’ demek olan israf, ifrat ve tefrit olmaları hasebiyle çirkinlikte ve kınama ile zemmi mûcib olmada denk sayılırlar. (Ebüssuûd)