Nisâ Sûresi 65. Ayet

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً  ...

Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَلَا hayır
2 وَرَبِّكَ Rabin hakkı için ر ب ب
3 لَا olmazlar
4 يُؤْمِنُونَ inanmış ا م ن
5 حَتَّىٰ
6 يُحَكِّمُوكَ seni hakem yaparak ح ك م
7 فِيمَا işlerde
8 شَجَرَ çekişmeli ش ج ر
9 بَيْنَهُمْ aralarında çıkan ب ي ن
10 ثُمَّ sonra da
11 لَا
12 يَجِدُوا bulunmadan و ج د
13 فِي içlerinde
14 أَنْفُسِهِمْ kendilerinin ن ف س
15 حَرَجًا bir burukluk ح ر ج
16 مِمَّا
17 قَضَيْتَ senin verdiğin hükme ق ض ي
18 وَيُسَلِّمُوا ve teslim olmadıkça س ل م
19 تَسْلِيمًا tam bir teslimiyetle س ل م
 

Zübeyr b. Avvâm ile bahçe komşusu arasında su yüzünden bir anlaşmazlık çıkmıştı. Hz. Peygamber’e başvurdular; o da “Zübeyr! Bahçeni suladıktan sonra suyu sal ki komşun da sulasın” buyurdu. Komşu (bu hükmün din kuralı koyma değil, sulhetme mahiyetinde olduğunu düşünmüş olmalı ki) Hz. Peygamber’e, Zübeyr’in tarafını tuttuğunu ima etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber şikâyetçinin tutumundan hoşnut olmadı ve bu defa Zübeyr’e normal hakkını kullanmasını söyledi. Medineli komşunun bu davranışı sebebiyle 65. âyet nâzil oldu (Müslim, “Fezâ’il”, 129). Buna göre gerçek iman sahiplerinin iki temel vasfı olmalıdır: a) Aralarında bir anlaşmazlık çıktığında Rasûlullah’ı hakem kılmak, onun hükmüne başvurmak. b) Hz. Peygamber bir hüküm verince bunu benimsemek, onun âdil olduğuna inanmak, itiraza kalkışmamak. Allah’ın dininin hükmü demek olan Rasûlullah’ın hükmüne başvurmak ve bunu gönülden benimsemek iman alâmeti olmakla beraber insanların beşeriyet icabı menfaatlerine uygun gördükleri ve istedikleri hükmü elde edememeleri karşısında üzüntü duymaları da küfür veya nifak alâmeti değildir; yeter ki, verilen hükmün haklı ve âdil olduğuna inansınlar!

Kaynak : Kur’ân Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 90-91

 

“Sakın ,sizden birini, kendisine benden bir emir veya yasak ulaştığı zaman,koltuğuna oturup da ‘ben Kur’ân’dan başkasını bilmem;Allah’ın kitabında ne gördüysek ona uyarız’derken bulmayayım.”

(Ebu Dâvud,Sünnet 5; Tirmizi, ilim 10)

“Haberiniz olsun,koltuğuna kurulmuş bir adamın,kendisine benden bir hadis ulaştığında , ‘Sizinle bizim aramızda Allah’ın kitabı vardır;onda haram bulduğumuzu haram sayar , onda helal bulduğumuzu helal biliriz’ demesi yakındır. Şurası muhakkak ki , Rasûlullah’ın haram kıldığı şey de , Allah’ın haram kıldığı şey gibidir.”

(Tirmizi ilim 10)

(Ayet ve hadislerle açıklamalı KUR’ÂN-I KERİM MEALİ

PROF. DR. MEHMET YAŞAR KANDEMİR)

 

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً

 

فَ  istînâfiyyedir. Nefy harfi  لَا  olumsuzluğu tekid etmek içindir. 

وَ  kasem harfidir.  رَبِّكَ  mahzuf mukadder fiile müteallıktır. Takdiri, أقسم (Yemin ederim.) şeklindedir. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يُؤْمِنُونَ  fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

حَتّٰى  gaye bildiren cer harfidir.  يُحَكِّمُو  muzari fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek anlamını masdara çevirmiştir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde  يُؤْمِنُونَ  fiiline müteallıktır.  يُحَكِّمُو  fiili  ن’un hazfıyla mansub muzaridir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  ف۪ي  harf-i ceriyle birlikte  يُحَكِّمُو   fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

شَجَرَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو dir.  بَيْنَ  mekân zarfı,  شَجَرَ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَجِدُوا  fiili  يُحَكِّمُو  fiiline matuftur.  يَجِدُوا  fiili  ن’un hazfıyla mansub muzaridir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ  car mecruru mahzuf ikinci mef’ûlun bihe müteallıktır. Muttasıl zamir  هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  حَرَجًا  birinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

مَا  müşterek ism-i mevsûlu  مِنْ  harf-i ceri ile birlikte  حَرَجًا’ın mahzuf sıfatına müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  قَضَيْتَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

قَضَيْتَ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تَ  fail olarak mahallen merfûdur.

وَ  atıf harfidir.  يُسَلِّمُوا  fiili  ن’un hazfıyla mansub muzaridir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  تَسْل۪يمًا  mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubtur.

يُسَلِّمُوا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.

Tef’il babındandır. Sülâsîsi  سلم ’dir. Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef’ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef’ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً

 

فَ  istînâfiyyedir. Kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnad olan cümlede  لَا  zaiddir. Kasemi tekid için gelmiştir. Takdiri,  أقسم  (Yemin ederim) olan kasem fiilinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.  رَبِّكَ  muksemun aleyhtir.

فَلَا وَرَبِّكَ  ifadesinde Hz. Peygambere ait  كَ  zamirinin,  رَبِّ  ismine  izafeti  Hz. Peygambere  tazim ifade eder.

Buradaki  لَا  zaiddir. Yemin etmeye bile gerek yok demektir. (Âşûr)

Kasemin cevabı olan  لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan cümle  ثُمَّ  ile …يُحَكِّمُوكَ  cümlesine atfedilmiştir.

Mecrur mahaldeki ism-i mevsûlün sılası mazi fiil sıygasında gelmiştir. Mevsûllerde tecrîd sanatı vardır.

شَجَرَ  kelimesinde istiare vardır. Dalların birbiri içine girip sıkışma manası; kavga, münakaşa, çatışma için kullanılmıştır. Aklî bir olay, hissi bir şeye benzetilerek muhatabın etkilenmesi amaçlanmıştır. 

شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ  [aralarında çıkan anlaşmazlıklarda] demektir yani işler sarpa sarınca. Ağaç [شَجَرَ ] kelimesi de dalları iç içe geçip karıştığından dolayı bu kökten gelmektedir. ً حَرَجًا  darlık anlamındadır yani Senin verdiğin karardan dolayı gönülleri huzursuzluk duymayarak, tedirginlik hissetmeyerek… Kuşku anlamına geldiği de söylenmiştir çünkü kuşku duyan kişi, gerçek kendisine net bir şekilde görününceye kadar durumu konusunda tedirgin ve kararsızlık içindedir. (Keşşâf)

Yine  يُحَكِّمُوكَ  cümlesine matuf olan müspet muzari fiil cümlesi  وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا, mef’ûlü mutlakla tekid edilmiş faide-i haber talebî kelamdır.

يُحَكِّمُو -  قَضَيْتَ  arasında mürâât-ı nazîr vardır.

يُسَلِّمُوا - تَسْل۪يمًا  kelimeleri arasında ıtnâb, iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ  ibaresinde istiare vardır. Bilindiği gibi ف۪ٓي  harfi zarfiyet manası taşır. Nefisler, içine girilmeye müsait bir şeye benzetilmiştir. 

تَسْل۪يمًا  [tam bir teslimiyetle] ifadesi fiil bizzat tekrar edilmiş gibi يُسَلِّمُوا  (teslimiyet göstermedikçe) fiilini pekiştirmektedir. Âdeta şöyle buyrulmuştur: Dışlarıyla ve içleriyle hiçbir kuşku taşımayan bir itaatkârlıkla onun hükmüne boyun eğmedikçe… (Keşşâf)