Nisâ Sûresi 93. Ayet

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاؤُ۬هُ جَهَنَّمُ خَالِداً ف۪يهَا وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظ۪يماً  ...

Kim bir mü’mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَنْ her kim
2 يَقْتُلْ öldürürse ق ت ل
3 مُؤْمِنًا bir mü’mini ا م ن
4 مُتَعَمِّدًا kasden ع م د
5 فَجَزَاؤُهُ onun cezası ج ز ي
6 جَهَنَّمُ cehennemdir
7 خَالِدًا sürekli kalacağı خ ل د
8 فِيهَا içinde
9 وَغَضِبَ ve gazabetmiştir غ ض ب
10 اللَّهُ Allah
11 عَلَيْهِ ona
12 وَلَعَنَهُ ve la’net etmiştir ل ع ن
13 وَأَعَدَّ ve hazırlamıştır ع د د
14 لَهُ onun için
15 عَذَابًا bir azab ع ذ ب
16 عَظِيمًا büyük ع ظ م
 

Riyazus Salihin, 1849 Nolu Hadis

İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kıyamet gününde insanlar arasında ilk görülecek hesap, kan dâvalarıdır.”

Buhârî, Diyât 1, Rikak 48; Müslim, Kasâme 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Diyât 8; Nesâî, Tahrîmü’d-dem 2; İbni Mâce, Diyât 1

Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

” Dünyanın yok olup gitmesi, Allah katında bir Müslümanın öldürülmesinden daha önemsizdir.”

(Tirmizi, Diyat 7; Tahrimü’d-dem 2; İbni Mace, Diyat 1).

(Ayet ve hadislerle açıklamalı KUR’ÂN-I KERİM MEALİ

PROF. DR. MEHMET YAŞAR KANDEMİR

 

Amede: عَمْدٌ Bir şeyi kasdetmek ve ona dayanmak. عِمَادٌ kendisine dayanılan. عَمُودٌ çadırın dayandığı tahta direk. çoğulu ise عُمْدٌ ve عَمَدٌ şekillerinde gelir. عُمْدَةٌ Gerek mal olsun, gerek başka bir şey olsun güvenilen her şeydir. تَعَمَّدَ üzüntü, kızgınlık veya hastalıktan dolayı acı çekti demektir. (Müfredat) Kur’ân’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 7 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri tammüden, itimad, mutemet, amudi, amud(a kalkmak) ve umdedir. (Kur’ânı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاؤُ۬هُ جَهَنَّمُ خَالِداً ف۪يهَا


وَ  atıf harfidir.  مَنْ  şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur. يَقْتُلْ  meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir. Aynı zamanda  مَنْ ’in haberidir. 

مُؤْمِنًا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  مُتَعَمِّدًا  kelimesi  يَقْتُلْ ’deki failin hali olup fetha ile mansubtur.

فَ şartın cevabının başına gelen rabıtadır.  جَزَٓاؤُ۬هُ  mübtedadır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  جَهَنَّمُ  haberdir.

خَالِدًا  mukadder fiilin mef’ûlunun hali olup fetha ile mansubtur. Takdiri,  جازاه الله خالدا فيها (Allah onu içinde ebedi kalmak üzere mükâfatlandırır.) şeklindedir.  ف۪يهَا  car mecruru  خَالِدًا ’e müteallıktır.

خَالِدًا  kelimesi, sülâsî mücerred olan  خلد  fiilinin ism-i failidir.

 مُتَعَمِّدًا  sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan  تَفَعَّلَ babının ism-i failidir.


وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظ۪يماً

 

غَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ  mukadder istînafa matuftur.  وَ  atıf harfidir.  غَضِبَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  اللّٰهُ  lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.  عَلَيْهِ  car mecruru  غَضِبَ  fiiline müteallıktır.

وَ  atıf harfidir. لَعَنَهُ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُوَ ’dir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

وَ  atıf harfidir.  اَعَدَّ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.

لَهُ  car mecruru  اَعَدَّ  fiiline müteallıktır.  عَذَابًا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. عَظ۪يمًا  kelimesi  عَذَابًا ’in sıfatıdır.


 

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزَٓاؤُ۬هُ جَهَنَّمُ خَالِداً ف۪يهَا


Ayet önceki ayetteki  مَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ ’e  وَ ’la atfedilmiştir.  مَنْ  şart ismidir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır.

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا  cümlesi  مَنْ ’in haberidir. Cevap cümlesinin  مَنْ ’in haberi olması da caizdir. 

Bu ayetin indiriliş sebebi Mıkyes b. Dababe adındaki bir mürteddir.

(Nisa Suresi, 92) ayetinde yanlışlıkla öldürmenin hükümleri açıklanmıştı. Kasten öldürmenin  dünya ile ilgili hükmü;  Bakara Suresi 178. ayette [Ey iman edenler! öldürülenler hakkında kısas, size farz kılındı.]  açıklanmıştı. Ahiretle ilgili hükmü de şudur: Mümin veya kâfir kim bir mümini kasten, bile bile, hayatına kastederek öldürürse onun cezası cehennemdir. (Elmalılı - Ebüssuûd)

فَ  karinesiyle gelen  cevap  cümlesi …  فَجَزَٓاؤُ۬هُ جَهَنَّمُ, sübut ve kesinlik ifade eden isim cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Ayetteki  فَجَزَٓاؤُ۬هُ جَهَنَّمُ  [Cezası cehennemdir.]  ifadesi, gelecek zaman manasındadır ve “O, cehennem ile cezalandırılacaktır.” demektir. Bu bir vaîd ve tehdittir. (Fahreddin er-Râzî)

خَالِدًا  haldir. Dolayısıyla  cümlede ıtnâb sanatı vardır.

خَالِدًا’dan (ebedilikten) murad, devamlılık değil, fakat uzun zaman orada kalmaktır. (Ebüssuûd - Fahreddin er-Râzî)

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil şart üslubundaki terkip, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

 

 وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظ۪يماً

 

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam   وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ  cümlesi, takdiri  جزاه الله وغضب عليه  [Allah onun cezasını veriri ve ona kızar.] olan, mukadder istînafa matuftur. 

Müsnedün ileyhin bütün kemâl ve celâl sıfatları bünyesinde barındıran  اللّٰهُ  ismiyle gelmesi, kalplere korku salmak, emre itaate zorlamak içindir.

لَعَنَهُ  izafeti, az lafızla çok anlam ifadesi ve muzâfın şanı içindir.

Ayetin son cümlesi de önceki gibi mukadder istînâfa matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.   

Bu ayette azap hakkında kuvvetli bir vurgu vardır. عَذَابًا عَظ۪يمًا’deki tenkir, tahayyül edemeyeceğimiz evsafta bir azap olduğunu ifade eder.

جَهَنَّمُ - عَذَابًا - غَضِبَ - لَعَنَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Cümlelerde fiillerin mazi sıyga ile gelişi kesinlik ifadesi içindir.

Hazırlık beklenen biri için yapılır. Dolayısıyla [büyük bir azabın hazırlanması] ibaresinde tehekküm istiaresi vardır.

Kasten katilin cezası cehennem, gadab-ı ilâhi, lanet-i ilâhi, azim azap şeklinde cem’ ma’a’t-tefrik suretiyle gelmiştir. Müminin ölümünün Allah katındaki önemine dikkat çekmek için üç ayrı ifadeyle cezanın altı çizilmiştir.

[İçinde ebedi kalmak üzere cehennem cezası] buyruğu zaten azabı haber veriyor, devamında gelen [Büyük azabı ona hazırlamıştır.] cümlesi tetmin ıtnâbıdır. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an) 

مَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا  [Kim de bir mümini kasten öldürürse…] ayetinde tehdit etme, uyarma, çakma ve gürleme anlamında müthiş bir şey ve sert bir hitap vardır. Bundan dolayıdır ki bir mümini kasten öldürenin tövbesinin kabul edilmeyeceği İbni Abbas’tan rivayet edilmiştir. Süfyân’ın da şöyle dediği nakledilmiştir: “Ehl-i ilme bu konu sorulduğunda ‘Tövbesinin kabulü söz konusu değil!’ derlerdi.” Bu işi böylesine sıkı tutmaları, onların Allah’ın işi sıkı tutmasındaki sünnetine uymalarıyla açıklanabilir. Yoksa tövbeyle her günah silinir. Delil olarak, şirkin silinmesi sana yeter. (Keşşâf - Fahreddin er-Râzî) 

Bir mümini taammüden öldüren kimsenin cezası içinde ebediyen kalacağı cehennem ateşi, Allah Teâlâ'nın ona gazap ve lanet etmesi; cehennemde ona, kemiyet ve keyfiyeti ifade edilemeyecek derecede büyük bir azap hazırlamasıdır. Bu ayet-i kerime, pek şiddetli tehdit, kuvvetli ceza vaidi (vaidi’l-ekîd) ve çeşitli müeyyideler ihtiva eder. Bu büyük tehdit, rivayet edilen pek ağır hadis tehditleriyle de desteklenir. (Ebüssuûd)