Fussilet Sûresi 29. Ayet

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا رَبَّـنَٓا اَرِنَا الَّذَيْنِ اَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ اَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ الْاَسْفَل۪ينَ  ...

(Ateşe giren) inkârcılar şöyle derler: “Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster de onları ayaklarımızın altına alalım ki en aşağılıklardan olsunlar.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَالَ ve dediler ki ق و ل
2 الَّذِينَ kimseler
3 كَفَرُوا inkar eden(ler) ك ف ر
4 رَبَّنَا Rabbimiz ر ب ب
5 أَرِنَا bize göster ر ا ي
6 اللَّذَيْنِ
7 أَضَلَّانَا bizi saptıran ض ل ل
8 مِنَ
9 الْجِنِّ cin ج ن ن
10 وَالْإِنْسِ ve insanları ا ن س
11 نَجْعَلْهُمَا onları alalım ج ع ل
12 تَحْتَ altına ت ح ت
13 أَقْدَامِنَا ayaklarımızın ق د م
14 لِيَكُونَا olsunlar ك و ن
15 مِنَ -dan
16 الْأَسْفَلِينَ alçaklar- س ف ل
 

Kur’an, En‘âm sûresinde (6/112) saptırıcı güçler olarak iki tür varlıktan söz ederek bunları “cin ve insan şeytanları” şeklinde anar; Nâs sûresinde (114/4-6), insanların kalplerine vesvese veren (olumsuz veya asılsız duygu, düşünce fitleyen) iki şer kaynağının bulunduğuna dikkat çeker; Mâide (5/30), Yûsuf (12/53) ve Kaf (50/16) sûrelerinde de nefsin saptırıcı etkisine işaret eder. Böylece insan, dıştan kendi türünden olan kötü insanların saptırıcı etkileri, içten de şeytan denilen görülmez güçler ile kendi nefsinin yanıltma ve aldatmaları yüzünden doğru yoldan uzaklaştığı, inkâr ve günah yoluna saptığı için âhirette de yüce Allah’tan âyette belirtilen dilekte bulunacaktır. Bir yoruma göre inkârcıların bu husustaki duasıyla ilgili ifadenin anlamı şöyledir: Ey Rabbimiz! Gerek insanlardan gerekse görülmez varlıklardan olup da dünyada bizi yoldan saptırmış olanları göster bize; onları ayaklarımızın altına alıp öyle tepeleyelim ki bizimkinden daha aşağıdaki cehennem katlarına insinler; cehennemin en alt tabakasındaki en şiddetli azabı boylasınlar (Taberî, XXIV, 114).

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 705
 

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا رَبَّـنَٓا اَرِنَا الَّذَيْنِ اَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ اَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ الْاَسْفَل۪ينَ

 

وَ  istînâfiyyedir. Fiil cümlesidir. قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ  fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  كَفَرُوا ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur. 

كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l kavli, nida ve cevabıdır.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.  

Nida harfi mahzuftur. Münada olan  رَبَّ  muzâftır. Mütekellim zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazfedilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. 

Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. 

Mebni münada merfû üzere mebni, mahallen mansub olur. 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harf-i tarifli isim. Burada münada müfred alem olarak geldiği için mebni münadaya girer ve merfû üzere mebni, mahallen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Nidanın cevabı  اَرِنَا الَّذَيْنِ اَضَلَّانَا ‘dir. 

اَرِنَا  illet harfinin hazfıyla mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir. Mütekellim zamir  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

الَّذَيْنِ  tesniye müzekker ism-i mevsûl ikinci mef’ûlü bih olup nasb alameti  ى ‘dir. Tesniye kelimeler harfle îrablanırlar. İsm-i mevsûlun sılası  اَضَلَّانَا ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

اَضَلَّانَا  fetha üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan tesniye elifi fail olarak mahallen merfûdur. Mütekellim zamir  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

مِنَ الْجِنِّ  car mecruru  اَضَلَّانَا ‘daki failin mahzuf haline mütealliktir.  الْاِنْسِ  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. 

نَجْعَلْهُمَا  cümlesi  فَ  karînesi olmadan gelen mukadder şartın cevabıdır. Takdiri, إن ترنا اللذين.. نجعلهما.. (Eğer bize onları gösterirsen onları …. yaparız.) şeklindedir. 

نَجْعَلْهُمَا  meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur. Muttasıl zamir  هُمَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

تَحْتَ  mekân zarfı, mahzuf ikinci mef’ûlün bihe mütealliktir. اَقْدَامِنَا  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لِ  harfi,  يَكُونَا  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel, لِ  harf-i ceriyle birlikte  نَجْعَلْهُمَا  fiiline mütealliktir.  يَكُونَا  fiili  نَ ‘un hazfıyla nakıs, mansub muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

Zamir olan tesniye elifi  يَكُونَا ‘nın ismi olarak mahallen merfûdur. مِنَ الْاَسْفَل۪ينَ  car mecruru  يَكُونَا ‘nın mahzuf haberine mütealliktir.

 

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا رَبَّـنَٓا اَرِنَا الَّذَيْنِ اَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ


وَ , istînâfiyyedir. Müspet mazi fiil cümlesi olup faide-i haber ibtidai kelamdır.

Fail konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan  كَفَرُوا , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, tahkir kastının yanında sonraki habere dikkat çekmek içindir. Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife kılınması, onların adını yahut sıfatlarını açıkça söylemekten imtina edilmesi sebebiyle olabilir.

قَالَ  fiilinin mekulü’l- kavli olan  رَبَّـنَٓا اَرِنَا الَّذَيْنِ اَضَلَّانَا  cümlesi, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Nida fiili mahzuftur.

Kâfirlerin nida harfini hazf edip Rabb ismiyle dua etmeleri onların, Allah’a yakın olmak ve Allah’ın rububiyet sıfatına sığınmak istediklerine işaret eder.

İstînâfiyye olarak fasılla gelen nidanın cevap cümlesi  اَرِنَا الَّذَيْنِ اَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümle emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

رَبَّنا أرِنا اللَّذَيْنِ أضَلّانا  sözünü diyenler,  أضَلّانا (Bizi saptıranlar) sözünden de anlaşılacağı gibi, müşriklerin genelidir. (Âşûr)

Emir fiil aslen; makam bakımından yukarıda olan bir kişinin, makam bakımından daha alt seviyede olan birinden henüz husule gelmemiş bir fiilin yapılmasını istemek için vaz edilmiştir(ki buna isti'lâ yoluyla denir). Vücûb ifade eder. Eğer emir alt seviyede olan birinden daha üst seviyede olan birine yönelik olursa buna “dua” denir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

Mef’ûl konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذَيْنِ ’nin sılası olan  اَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

جِنِّ  - اِنْسِ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

الَّذ۪ينَ ‘nin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.


نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ اَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ الْاَسْفَل۪ينَ

 

فَ  karinesi olmadan gelen mukadder şartın cevap cümlesi  نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ اَقْدَامِنَا  cümlesi  talebin cevabı olarak meczum muzari sıygada gelmiş hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Takdiri … إن ترنا اللذين (O kimseleri bize gösterirsen) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. 

أرِنا  fiili  عَيِّنْ لَنا  manasındadır. Onlardan intikam almak istemelerinden kinayedir. Bu yüzden talebin cevabı olan  نَجْعَلْهُما  cezm olmuştur. Takdiri: إنْ تُرِناهُما نَجْعَلْهُما تَحْتَ أقْدامِنا (O ikisini bize göstersen ayaklarımızın altına alsak) şeklindedir. (Âşûr)

Sebep bildiren harf-i cer lam-ı ta’lilin gizli  أنْ ’le masdar yaptığı  لِيَكُونَا مِنَ الْاَسْفَل۪ينَ  cümlesi, كَان ’nin dahil olduğu, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  مِنَ الْاَسْفَل۪ينَ  car mecruru  يَكُونَا ’nın mahzuf haberine mütealliktir. 

Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde  نَجْعَلْهُمَا  fiiline mütealliktir. 

كَفَرُوا - اَضَلَّانَا  ve  اَسْفَل۪ينَ -  تَحْتَ  gruplarındaki kelimeler arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Sayfadaki ayetlerin son kelimelerinin, istisnasız hepsinin fasılalarındaki  و- نَ  , ي - نَ  harfleriyle oluşan ahenk, diğer sayfalarda olduğu gibi son derece dikkat çekicidir. Bu fasılalarda lüzum ma la yelzem sanatı vardır.