اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْۚ فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِلَّا | hariç |
|
2 | الَّذِينَ | kimseler |
|
3 | تَابُوا | tevbe eden(ler) |
|
4 | مِنْ |
|
|
5 | قَبْلِ | önce |
|
6 | أَنْ |
|
|
7 | تَقْدِرُوا | ele geçirmenizden |
|
8 | عَلَيْهِمْ | onları |
|
9 | فَاعْلَمُوا | bilin ki |
|
10 | أَنَّ | muhakkak |
|
11 | اللَّهَ | Allah |
|
12 | غَفُورٌ | bağışlayandır |
|
13 | رَحِيمٌ | esirgeyendir |
|
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْۚ
اِلَّا istisna harfidir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl olan الَّذ۪ينَ , müstesna olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası تَابُوا۟ cümlesidir. Îrabtan mahalli yoktur.
تَابُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. مِنْ قَبْلِ car mecruru تَابُوا fiiline müteallıktır.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, قَبۡلِ ’nin muzâfun ileyhi olarak mahallen mecrurdur. تَقْدِرُوا fiili, نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
عَلَيْهِمْ car mecruru تَقْدِرُوا fiiline müteallıktır.
فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
فَ ta’liliyyedir. اعْلَمُٓوا fiili نَ ’un hazfi ile mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اَنَّ ve masdar-ı müevvel, اعْلَمُٓوا fiilinin iki mef’ûlu yerinde olup mahallen mansubtur.
اَنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
اللّٰهَ lafza-i celâli اَنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubtur. غَفُورٌ haberdir. رَح۪يمٌ۟ ise ikinci haberdir.اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْۚ
Ayet önceki ayette sayılanlardan istisna edilenleri bildirmektedir.
Müstesna olan has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sıla cümlesi تَابُوا , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsm-i mevsûlde tevcih sanatı vardır.
Masdar harfi اَنْ ve تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْۚ cümlesi, masdar tevilinde olup muzafun ileyh konumundadır.
فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
فَ ta’liliyedir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. اَنَّ şeklindeki masdar ve tekid harfinin dahil olduğu isim cümlesi اعْلَمُٓوا fiilinin mef’ûlü yerindedir. İsim cümlesi sübut ifade eder.
Masdar-ı müevvel cümlesinde müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması telezzüz ve teberrük içindir.
فَاعْلَمُٓوا ifadesi muhatap zamiriyle gelerek muhataplar bilmeyen menzilesine konmuş, böylece bu affın büyüklüğü gösterilmek istenmiştir. (Âşûr)
Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması sebebiyle cümledeki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
Allah'ın غَفُورٌ ve رَح۪يمٌ sıfatlarının tenvinli gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder.
Haber olan iki vasfın aralarında و olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir.
غَفُورٌ - رَح۪يمٌ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf sanatıdır.
Mesel tarikinde tezyîl olan bu cümle ıtnâb babındandır. Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Öncesinde konusu geçen meselin vuku bulmasından bağımsız olarak, ara vermeden başka bir ifadeye yer verilmesidir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
Bu son cümle lâzım-melzûm alakasıyla mecaz-ı mürseldir. Yani vazgeçer tövbe ederseniz Allah’ın mağfiretine kavuşursunuz demektir.