Mâide Sûresi 53. Ayet

وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ اِنَّهُمْ لَمَعَكُمْۜ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَاَصْبَحُوا خَاسِر۪ينَ  ...

(O zaman) iman edenler derler ki: “Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle Allah’a yemin edenler şunlar mı?” Bunların çabaları boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler olmuşlardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَقُولُ ve derler ق و ل
2 الَّذِينَ kimseler
3 امَنُوا inanan(lar) ا م ن
4 أَهَٰؤُلَاءِ bunlar mı o
5 الَّذِينَ kimseler
6 أَقْسَمُوا yemin edenler ق س م
7 بِاللَّهِ Allah’a
8 جَهْدَ güçlü ج ه د
9 أَيْمَانِهِمْ yeminleriyle ي م ن
10 إِنَّهُمْ kesinlikle
11 لَمَعَكُمْ sizinle beraber olduklarına
12 حَبِطَتْ boşa çıkmıştır ح ب ط
13 أَعْمَالُهُمْ bütün çabaları ع م ل
14 فَأَصْبَحُوا olmuşlardır ص ب ح
15 خَاسِرِينَ kaybedenlerden خ س ر
 

O zaman münafıkların bu ikiyüzlü hallerini gören müminler hayrete düşerek ya yahudilere hitaben veya kendi aralarında “Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleriyle Allah’a yemin edenler bunlar mıydı!” diye sormaya başlarlar. Bu, hayret ifade eden bir sorudur. Kuvvetli ihtimalle münafıklar her iki tarafa da yani hem yahudilere hem de müslümanlara yardım ve destek sözü vermişler ve bunu yeminle pekiştirmişlerdi. “Şayet siz çıkarılacak olursanız, bilin ki biz de sizinle beraber çıkarız, sizin hakkınızda (onlarla olmayın diyen) kimseye asla itaat etmeyiz. Eğer size savaş açılırsa muhakkak yardımınıza koşarız” (Haşr 59/11) diyerek yahudilere teminat vermişlerdi. Bununla beraber her fırsatta Hz. Peygamber’e iman ettiklerini ve müminlerle beraber olduklarını da söylüyorlardı (bk. Bakara 2/14; Nisâ 4/141; Münâfikun 63/1). Fakat samimiyetten yoksun oldukları için mümin görünerek kıldıkları namazlar, tuttukları oruçlar, verdikleri zekâtlar ve yaptıkları diğer ameller boşa gitti ve sonuçsuz kaldı.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 295

 

وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ اِنَّهُمْ لَمَعَكُمْۜ


Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  يَقُولُ  merfû muzari fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ, fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  اٰمَنُٓوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

اٰمَنُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ ’dir.  يَقُولُ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

Hemze istifham içindir. İsm-i işaret olan  هٰٓؤُ۬لَٓاءِ  mübteda olarak mahallen merfûdur.

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ, haber olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  اَقْسَمُوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

اَقْسَمُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

بِاللّٰهِ  car mecrurunun müteallakı  اَقْسَمُوا’dur.  جَهْدَ  hal konumunda masdardır. Yani  جاهدين  manasındadır.  اَيْمَانِ  hem muzâfun ileyh hem muzâf olarak lafzen mecrurdur. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

إِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  هُمْ  muttasıl zamiri  إِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.  مَعَ  mekân zarfı,  اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır.

Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اٰمَنُٓوا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.

İf’al babındandır. Sülâsîsi  أمن ’dir. İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder. 


حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَاَصْبَحُوا خَاسِر۪ينَ

 

Fiil cümlesidir.  حَبِطَتْ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir.  اَعْمَالُهُمْ  faildir. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

فَ  atıf harfidir.  اَصْبَحُوا  damme üzere mebni nakıs mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ‘ı اَصْبَحُوا ’nun ismidir.  كَانَ  gibi isim cümlesinin başına gelir, ismini ref haberini nasb eder.

خَاسِر۪ينَ  kelimesi  اَصْبَحُوا ’nun haberidir.

خَاسِر۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  خسر  fiilinin ism-i failidir.
 
 

وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ اِنَّهُمْ لَمَعَكُمْۜ 


Bu ibtidaî (evveliyatı ile bağlantılı olmayan) kelâm, zikredilen taifenin kötü akıbetini ortaya koyar. Ayetin başındaki وَ  harfi, bir kıraate göre mevcut değildir.

Buna göre bu cümle, geçmişten doğan “O zaman müminler ne diyecekler?” sorusuna cevaptır. (Ebüssuûd)

Müstenefe olan ayetin bu cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi, sonradan gelen habere dikkat çekmenin yanında bu kişileri tazim ifade eder.

اٰمَنُٓوا  merfû mahaldeki ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılasıdır. Mevsûlde tevcih sanatı vardır.  يَقُولُونَ  fiilinin mekulü’l- kavli olan  اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ  cümlesi istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen kınama amacı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Müsnedün ileyhin ism-i işaretle gelmesi işaret edileni tahkir amacına matuftur. 

Ayetteki ikinci mevsûl haber konumundadır. müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ  cümlesi mevsûlün sılasıdır.

جَهْدَ  hal konumunda masdardır. اَيْمَانِهِمْۙ’e muzâf olmuştur.  جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ; mef’ûlu mutlaktan naib olarak gelmiştir. اَقْسَمُوا  fiili dolayısıyla mansub olarak gelmiştir. Tekid ifade eden bir masdardır. أقسموا إقسام جهد (Bütün güçlerini verdikleri bir yeminle yemin ettiler.) demektir.

اِنَّ ’nin dahil olduğu اِنَّهُمْ لَمَعَكُمْۜ  cümlesi kasemin cevabıdır. Faide-i haber inkârî kelamdır.

اَقْسَمُوا - اَيْمَانِهِمْۙ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr,  الَّذ۪ينَ ’nin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

 

حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَاَصْبَحُوا خَاسِر۪ينَ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümlede mütekellim Allah Teâlâ’dır. 

Bu istînafî cümle, onların dostluk iddialarının sevinçli ve kederli günlerinde kendileri ile beraber olacaklarına dair ettikleri yeminlerin geçersizliğini, beyan etmek üzere doğrudan doğruya Allah Teâlâ tarafından ifade buyurulmuştur. (Ebüssuûd)

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Aynı üsluptaki müteakip cümle  فَ  ile bu cümleye atfedilmiştir. Atıf sebebi tezâyüftür.

Fiiller mazi sıygada gelerek sübuta, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. (Âşûr, Mümtehine/6, Vakafat 107)

حَبِطَتْ - اخَاسِر۪ينَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ  işaret ismi, münafıkları tahkir, uzaklık ve neticelerinin kötü olacağını haber vermek için gelmiştir.

حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ [Amelleri boşa gitti.] ifadesinde sebep olan ameller zikredilmiş,  bu amellerin sevabı kastedilmiştir. Sebep alakasıyla mecaz-ı mürsel vardır. 

اَعْمَالُهُمْ  şeklindeki izafet hem muzâfı hem de muzâfun ileyhi tahkir için gelmiştir. Yani kendileri de amelleri de kabule şayan değildir.

فَاَصْبَحُوا خَاسِر۪ينَ  ibaresinde kevn-i lâhik alakası ile mecaz-ı mürsel vardır. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)