Mâide Sûresi 62. Ayet

وَتَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ  ...

Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَتَرَىٰ ve görürsün ر ا ي
2 كَثِيرًا çoğunun ك ث ر
3 مِنْهُمْ onlardan
4 يُسَارِعُونَ (birbirleriyle) yarıştıklarını س ر ع
5 فِي
6 الْإِثْمِ günahta ا ث م
7 وَالْعُدْوَانِ ve düşmanlıkta ع د و
8 وَأَكْلِهِمُ ve yemede ا ك ل
9 السُّحْتَ haram س ح ت
10 لَبِئْسَ ne kötüdür ب ا س
11 مَا şey
12 كَانُوا oldukları ك و ن
13 يَعْمَلُونَ yapmakta ع م ل
 

Yahudilerin –hepsi olmasa da– çoğunun müslümanlara karşı yalancılık, haksızlık, düşmanlık gibi menfi davranışlarda, günah işlemede, rüşvet ve benzeri yollarla haram yemede birbirleriyle yarıştıkları; bu yaptıklarının son derece çirkin davranışlar olduğu ifade edilmektedir. Yüce Allah, “… görürsün” hitabıyla bu tutumlarının herkes tarafından gözlemlenebilen bir durum olduğuna işaret etmektedir.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 302

 

وَتَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ


Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  تَرَى  mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri  أنت’dir.

كَث۪يرًا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  مِنْهُمْ  car mecruru  كَث۪يرًا’in mahzuf sıfatına müteallıktır.

يُسَارِعُونَ  cümlesi  كَث۪يرًا’in hali veya ikinci sıfatı olarak mahallen mansubtur. 

يُسَارِعُونَ  fiili  نَ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı  fail olup mahallen merfûdur.

فِي الْاِثْمِ  car mecruru  يُسَارِعُونَ  fiiline müteallıktır.  الْعُدْوَانِ  kelimesi atıf harfi  وَ ‘la  الْاِثْمِ’ya matuftur. 

اَكْلِهِمُ  kelimesi atıf harfi  وَ’la  الْاِثْمِ ’ya matuftur.  السُّحْتَ  kelimesi, masdar olan  اَكْلِهِمُ kelimesinin mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubtur.

Sülasi (üç harfli) fiillerin masdarları aşağıdaki şartlardan biri olduğunda fiil gibi amel ederek fail ve mef’ûl alabilir:

1. Tenvinli olmalıdır.

2. Harfi tarifli (ال) olmalıdır.

3. Masdarın failine muzâf olmalıdır.

4. Masdarın mef’ûlüne muzâf olmalıdır. (Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يُسَارِعُونَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi  سرع’dur. Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar. 


 لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ


لَ  mukadder kasemin cevabına dahil olan harftir.  بِئْسَ  zem anlamı taşıyan camid fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir. 

مَا  harfi,  بِئْسَ  kelimesinin failini tefsir eden (açıklayan) nekre-i mevsufedir. 

كَانَ  isim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  كَانُوا  damme üzere mebni nakıs fiildir.  كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamiri olarak mahallen merfûdur.

يَعْمَلُونَ  fiili  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubtur. 

يَعْمَلُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
 

وَتَرٰى كَث۪يراً مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ


وَ  istînâfiyyedir. Ayet müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  تَرٰى ,كَث۪يرًا  fiilinin mef’ûlüdür.  كَث۪يرًا  için hal veya sıfat olan  يُسَارِعُونَ فِي الْاِثْمِ  cümlesi de muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

فِي الْاِثْمِ  ifadesindeki  ف۪ي  harfinde istiare vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla  الْاِثْمِ  içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü günah, suç hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Bu suç ve günahın kötülük derecesini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.

وَاَكْلِهِمُ  ve  وَالْعُدْوَانِ  kelimeleri  فِي الْاِثْمِ  kelimesine matuftur. Atıf sebebi temâsüldür.

السُّحْتَۜ, masdar olan  اَكْلِ ’nin mef’ûlüdür. Masdar kalıbında olması mef’ûl almasını mümkün kılmıştır.

الْاِثْمِ - الْعُدْوَانِ - السُّحْتَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

مِنْهُمْ ’daki  مِنْ  harfi teb'iz içindir.

اَكْلِهِمُ السُّحْتَ  ifadesi içine sindirmek, kendi ihtiyarı ile kabullenme manasında istiaredir. Sadece Maide Suresi’nde geçmiştir. Haram yemek, haram fiilleri içine sindirmek manasındadır. (42-62. ayetler)

Haram yemek, zikredilen günahlara dahil olduğu halde ayrıca zikredilmesi, onu daha fazla takbih içindir. (Ebüssuûd

Bu fiiller konusunda aceleci olmak ne kadar kötüdür.

يُسَارِعُونَ  fiili acele etmek manasında kullanıldığı için istiare vardır. Sanki onlar bu konuda doğru bir iş yaparmış gibi kötü işlere gidiyorlardı manası kastedilmiştir.

Burada  يُسَارِعُونَ [koşuşma, yarışma] fiilinin, “Rabbinizin mağfiretine ve genişliği gökler ve yer kadar olan cennetine koşun.” (Âl-i İmran Suresi, 133) ayetinde olduğu gibi اِلَى  harfi ile değil de kalplerinde hastalık bulunanların, “Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz!” diyerek onların içinde koşuştuklarını görürsün. (Maide Suresi, 52) ayetinde olduğu gibi  فِي  harfi ile kullanılması, Yahudi ve Hristiyanların dostluklarında karar kıldıklarını, dostlukların bazı mertebelerinden diğer bazı mertebelerine koşmakta olduklarını bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

اَكْلِهِمُ السُّحْتَ  burada rüşvet kastedilmiş olmakla tağlîbdir. Cüz kül alakasıyla mecaz-ı mürseldir. (Medine Balcı Dergâhu’l Kur’an)


لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

 

Ayetin bu son cümlesi kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır. 

Kasemin cevabı بِئۡسَ ’nin dahil olduğu inşâ cümlesidir.  بِئۡسَ  zem fiilidir. Bu zem fiilinin mahsusu mahzuftur. 

Kasem fiilinin ve zemin mahsusunun hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Müşterek ism-i mevsûl,  بِئْسَ ’nin faili konumundadır.  مَا’da tevcih sanatı vardır.

Sıla cümlesi  كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. 

كَان’nin haberinin muzari fiil cümlesi olması, hükmü takviye, hudûs, tecessüm, istimrar ve teceddüt ifade eder.

مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ  cümlesinde geçmiş zamanı ifade eden  كَانُوا  ile  يَعْمَلُونَ  şeklindeki gelecek zamanın birlikte kullanılması sözkonusudur. Bu yaptıklarının sürekli olduğunu bildirir. (Ebüssuûd)