Mâide Sûresi 9. Ayet

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ  ...

Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, "Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vardır" diye vaatte bulunmuştur.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَعَدَ va’detmiştir و ع د
2 اللَّهُ Allah
3 الَّذِينَ kimselere
4 امَنُوا inanan(lara) ا م ن
5 وَعَمِلُوا ve yapanlara ع م ل
6 الصَّالِحَاتِ iyi işler ص ل ح
7 لَهُمْ onlarındır
8 مَغْفِرَةٌ bağışlama غ ف ر
9 وَأَجْرٌ ve mükafat ا ج ر
10 عَظِيمٌ büyük ع ظ م
 

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ


Fiil cümlesidir.  وَعَدَ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  اللّٰهُ  lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  اٰمَنُوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

اٰمَنُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و’ı fail olup mahallen merfûdur.

وَ  atıf harfidir.  عَمِلُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و’ı fail olup mahallen merfûdur.  الصَّالِحَاتِ  mef’ûlun bihtir. Cemi müennes salim olduğu için nasb alameti kesradır.

وَعَدَ  fiilinin ikinci mef’ûlun bihi hazfedilmiştir. Takdiri;  الجنّة  şeklindedir.


 لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ


 لَهُمْ  car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  مَغْفِرَةٌ  muahhar mübtedadır.

اَجْرٌ  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  مَغْفِرَةٌ’e matuftur.  عَظ۪يمٌ  kelimesi  اَجْرٌ ’un sıfatıdır.


 

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ


İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Allah Teâlâ’nın müttakilere olan takva emrini, onları itaate teşvik eden vaadi takip etmiştir ve sonrasında müttakilerin zıddı olan kâfirleri korkutmaya yönelinmiştir. Bu yüzden cümle istinafî beyaniyye olan müstenef bir cümledir. (Âşûr)

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük, haşyet uyandırmak ve emre uyulmasını sağlamak içindir.

Has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’de tevcih sanatı vardır. Sılası olan  اٰمَنُوا, mazi fiil cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Aynı üsluptaki  عَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ  cümlesi sılaya tezâyüf sebebiyle atfedilmiştir.

İman edenlerin ism-i mevsûlle ifade edilmesi bahsi geçenleri tazim ve sonraki konuya dikkatleri çekmek içindir.

اٰمَنُوا - عَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ  arasında mürâât-ı nazîr vardır. Ameller şeklindeki mevsuf mahzuftur.

 

  لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ

 

Ayetin son cümlesi beyanî istînaf veya tefsiriye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Sübut ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlede takdim-tehir ve îcaz-ı hazif sanatları vardır. 

لَهُمْ  mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Muahhar mübteda olan  مَغْفِرَةٌ’un tenvinle gelişi tazim, nev ve kesret ifade eder. 

لَهُمْ مَغْفِرَةٌ  cümlesi  وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا  cümlesini açıklar. Bu yüzden mef’ûlu zikredilmemiştir. Takdiri; وعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وعَمِلُوا الصّالِحاتِ مَغْفِرَةً وأجْرًا عَظِيمًا لَهم (Allah, iman edip salih ameller işleyenlere  mağfiret ve büyük mükâfat olarak vaatte bulundu.) şeklindedir. Ancak mağfiretin sübutu için bu nazımdan sübut ve takrire delalet eden isim cümlesine dönülmüştür. (Âşûr)

Müsnedün ileyhe tezâyüf sebebiyle atfedilen  اَجْرٌ ’daki tenvin de kesret, nev ve tazim ifade eder.  عَظ۪يمٌ  sıfatı, اَجْر ‘in tasavvur edilemez evsafta olduğu anlamını destekler.

Sıfat dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Ayrıca cümlede cem’ sanatı vardır: Allah, iman edip salih amel işleyenlere mağfiret ve büyük ecir vadetmiştir.