قُلْ هَلُمَّ شُهَدَٓاءَكُمُ الَّذ۪ينَ يَشْهَدُونَ اَنَّ اللّٰهَ حَرَّمَ هٰذَاۚ فَاِنْ شَهِدُوا فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْۚ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ وَهُمْ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قُلْ | de ki |
|
2 | هَلُمَّ | haydi getirin |
|
3 | شُهَدَاءَكُمُ | tanrılarınızı |
|
4 | الَّذِينَ | o ki |
|
5 | يَشْهَدُونَ | şahidlik edecek |
|
6 | أَنَّ |
|
|
7 | اللَّهَ | Allah’ın |
|
8 | حَرَّمَ | yasakladığına |
|
9 | هَٰذَا | bunu |
|
10 | فَإِنْ | eğer |
|
11 | شَهِدُوا | şahidlik ederlerse |
|
12 | فَلَا |
|
|
13 | تَشْهَدْ | sen şahidlik etme |
|
14 | مَعَهُمْ | onlarla beraber |
|
15 | وَلَا | ve |
|
16 | تَتَّبِعْ | uyma |
|
17 | أَهْوَاءَ | keyiflerine |
|
18 | الَّذِينَ | kimselerin |
|
19 | كَذَّبُوا | yalanlayan(ların) |
|
20 | بِايَاتِنَا | ayetlerimizi |
|
21 | وَالَّذِينَ | ve kimselerin |
|
22 | لَا |
|
|
23 | يُؤْمِنُونَ | ve inanmayanların |
|
24 | بِالْاخِرَةِ | ahirete |
|
25 | وَهُمْ | ve onlar |
|
26 | بِرَبِّهِمْ | Rablerine |
|
27 | يَعْدِلُونَ | eş tutmaktadırlar |
|
Müşrikler, haram olduğunu ileri sürdükleri şeylerden herhangi biri için “Allah şunu yasak etti” diyebilecek herhangi bir tanık gösteremezler; tanık diye ortaya çıkardıklarına da asla itibar edilemez. Eşyada asıl olan mubahlıktır; eğer bir şeyin haram olduğu ileri sürülüyorsa bunun Allah tarafından haram kılındığının kanıtlanması gerekir. Burada, müşriklerin, daha önceki âyetlerde belirtilen bazı hayvanlarla ilgili hüküm ve kanaatlerinin asılsız olduğu, bunların Allah’ın hükümleri olmadığı belirtilmektedir.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 484
قُلْ هَلُمَّ شُهَدَٓاءَكُمُ الَّذ۪ينَ يَشْهَدُونَ اَنَّ اللّٰهَ حَرَّمَ هٰذَاۚ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri أنت’dir.
Mekulü’l-kavli, هَلُمَّ شُهَدَٓاءَكُمُ ‘dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
هَلُمَّ emir isim fiildir. أحضروا (getirin) manasındadır. Faili müstetir olup takdiri أنتم ’dir.
شُهَدَٓاءَكُمُ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir كُمُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Buradaki هَلُمَّ ifadesi emir manasında isim fiil olup هَاتُوا (getirin) anlamında kullanılmıştır. İsim fiilde Hicazlılara göre müfred ve cemi, müzekker ve müennes birdir. Benî Temim ise bunların müennesini ve cemisini de kullanır. (Sinan Yıldız, Vehbe ez-Zuhaylî’nin et-Tefsiru’l Münir Adlı Tefsirinde Belâğat İlmi Uygulamaları)
الَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûlu, شُهَدَٓاءَكُمُ ’un sıfatı olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası يَشْهَدُونَ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
يَشْهَدُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اَنَّ ve masdar-ı müevvel, mahzuf ب harf-i ceriyle birlikte يَشْهَدُونَ fiiline müteallıktır.
اَنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli, اَنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubtur.
حَرَّمَ fiili اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. حَرَّمَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
İşaret ismi هٰذَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
فَاِنْ شَهِدُوا فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْۚ
فَ atıf harfidir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder. شَهِدُوا şart fiili olup damme üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَشْهَدْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. مَعَهُمْ mekân zarfı, تَشْهَدْ fiiline müteallıktır.
Muttasıl zamir هُمْۚ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ وَهُمْ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ۟
وَ atıf harfidir. لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَتَّبِعْ meczum muzari fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri أنت ’dir.
اَهْوَٓاءَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا’dır. Îrabtan mahalli yoktur.
كَذَّبُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِاٰيَاتِنَٓا car mecruru كَذَّبُوا fiiline müteallıktır. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ, birinci ism-i mevsûle matuf olup mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يُؤْمِنُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِالْاٰخِرَةِ car mecruru يُؤْمِنُونَ fiiline müteallıktır.
وَ atıf harfidir. Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. بِرَبِّهِمْ car mecruru يَعْدِلُونَ۟ fiiline müteallıktır.
يَعْدِلُونَ۟ fiili mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. يَعْدِلُونَ۟ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
تَتَّبِعْ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi تبع ’dır.
Bu bab fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar.
كَذَّبُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi كذب ’dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef’ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef’ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
قُلْ هَلُمَّ شُهَدَٓاءَكُمُ الَّذ۪ينَ يَشْهَدُونَ اَنَّ اللّٰهَ حَرَّمَ هٰذَاۚ
Fasılla gelen ayet istînâfiyyedir. İlk cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. هَلُمَّ isim-fiildir. أحضروا (getirin) manasındadır.
قُلْ fiilinin atıfsız olarak tekrarı, işitmeyi sağlamak ve diyalog tarzı içindir. (Âşûr)
هَلُمَّ; gelin, getirin demektir. Ayetteki bu kelime, bir şeye çağırmayı ve davet etmeyi ifade eder. هَلُمَّ ,هيهات ,هي vb. kelimeler fiil isimdir. Bunların çekimi yoktur. Fiil manasındadırlar. Fiilden daha kuvvetli mana ifade ederler. Mebnidirler, cinsiyet ayrımı da yoktur. (Ebüssuûd)
Bu emir taciz (aciz bırakmak) için gelmiştir.
شُهَدَٓاءَكُمُ ’un sıfatı konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ’nin sılası يَشْهَدُونَ, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûlde müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır.
شُهَدَٓاءَ lafzının muhatap zamirine izafeti onların acziyetini daha kuvvetle ifade etmek içindir. Çünkü doğrunun gereği onları bilen şahitlerin olmasıdır. Bu şahitler hakkı tasdik etmeye çağrıldıklarında hazır olurlar. (Âşûr)
Onların şahitleri, sözlerini tuttukları liderleridir. Liderlerin çağrılmalarının sebepleri; hüccetin onlar aleyhine sabit olması, önderlerle onlara uyanlar arasındaki irtibatın kesilmesi ve onların dalalette olduklarının ortaya çıkması, onların sözlerinin bir dayanağı olmadığının anlaşılması içindir. İşte bundan dolayı “şahitleriniz” buyrulmuştur. (Ebüssuûd)
Tekid ve masdar harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi اَنَّ اللّٰهَ حَرَّمَ هٰذَاۚ, faide-i haber inkârî kelamdır. اَنَّ ve masdar-ı müevvel, takdir edilen ب harfi ile birlikte يَشْهَدُونَ fiiline müteallıktır.
اَنَّ ’nin isminin lafza-i celâlle gelmesi teberrük, telezzüz ve emre itaate teşvik kastıyladır.
فَاِنْ شَهِدُوا فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْۚ
Cümle فَ ile istînâfa atfedilmiştir. Şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesi شَهِدُوا müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Rabıta harfi فَ ile gelen cevap cümlesi فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْۚ, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.
فَلَا تَشْهَدْ nehiy cümlesii, müşriklerin yalancılığından kinaye olarak gelmiştir. Kinayenin karînesi zahirdir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)
شَهِدُوا - شُهَدَٓاءَكُمُ - يَشْهَدُونَ - تَشْهَدْ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
لَا تَشْهَدْ - شَهِدُوا kelimeleri arasında tıbâk-ı selb sanatı vardır.
وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ وَهُمْ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ۟
Şartın cevabına matuf cümle nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. اَهْوَٓاءَ ’nin muzâfun ileyhi olan mecrur mahaldeki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ‘nin sılası كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا, mazi fiil sıygasında gelerek sübuta, temekkün ve istikrara işaret etmiştir. (Âşûr, Mümtehine Suresi, 6)
وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا, izhar makamında muzmar ifadedir. Onların Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve ayetlerden yüz çevirmeleri sadece اَهْوَٓاءَ lafzıyla ifade edilmiştir.
Cümledeki ikinci ism-i mevsûl وَ ’la birinciye atfedilmiştir. Atıf sebebi temâsüldür. Menfi muzari fiil sıygasında gelen sılası لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Mevsûllerde, müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır.
بِاٰيَاتِنَٓا izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan اٰيَاتِ şan ve şeref kazanmıştır.
كَذَّبُوا - يُؤْمِنُونَ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb sanatı vardır.
Ayetin son cümlesi makabline matuftur. İsim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsim cümlesi menfi muzari fiil cümlesine atfedilmiştir.
İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır.
Şayet hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Mesela, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kastediliyorsa aralarında atıf yapılabilir (Sevinç Resul, Arapçada Cümle Yapısı 2010, s. 190-191)
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
رَبِّهِمْ izafeti önemine binaen amiline takdim edilmiştir. Bu izafet, muzâfun ileyhi tahkir manasını taşır.
Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve istimrar ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.