اِتَّخَذُٓوا اَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | اتَّخَذُوا | yaptılar |
|
2 | أَيْمَانَهُمْ | yeminlerini |
|
3 | جُنَّةً | kalkan |
|
4 | فَصَدُّوا | engel oldular |
|
5 | عَنْ | -ndan |
|
6 | سَبِيلِ | yolu- |
|
7 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
8 | إِنَّهُمْ | elbette onların |
|
9 | سَاءَ | ne kötüdür |
|
10 | مَا | şeyler |
|
11 | كَانُوا | oldukları |
|
12 | يَعْمَلُونَ | yapmış |
|
اِتَّخَذُٓوا اَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ
Fiil cümlesidir. اِتَّخَذُٓوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اِتَّخَذُٓوا değiştirme anlamında kalp fiillerindendir.
Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:
1. Bilmek manasında olanlar.
2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.
3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.
Değiştirme manasına gelen fiiller “etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi” gibi manalara gelir.
Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen اَنَّ ’li ve اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَيْمَانَهُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. جُنَّةً ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. صَدُّوا atıf harfi ف ile اِتَّخَذُٓوا ‘ye matuftur.
صَدُّوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. عَنْ سَب۪يلِ car mecruru صَدُّوا fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. اللّٰهِ lafza-i celâl muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
اِتَّخَذُٓوا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi أخذ ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. هُمْ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. سَٓاءَ مَا cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
سَٓاءَ zem anlamı taşıyan camid fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
مَا harfi, سَٓاءَ kelimesinin failini tefsir eden (açıklayan) nekre-i mevsûfedir. سَٓاءَ fiilinin mahsusu mahzuftur. Takdiri, النفاق- أو عدم الثبات على الإيمان (Nifak veya iman üzere sabit olmaması) şeklindedir. İsm-i mevsûlun sılası كَانُوا’ nun dahil olduğu isim cümlesidir. Îrabdan mahalli yoktur.
كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan و muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur. يَعْمَلُونَ fiili كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur.
يَعْمَلُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
اِتَّخَذُٓوا اَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107)
اَيْمَانَهُمْ izafeti kısa yoldan izah içindir. Ikinci mef’ûl جُنَّةً ’deki nekrelik nev ve tahkir içindir.
اِتَّخَذُٓوا fiili; isteyerek ve kabul ederek yapmaktır.
اِتَّخَذُٓوا اَيْمَانَهُمْ جُنَّةً [yeminlerini kalkan edindiler.] cümlesinde istiare vardır. Çünkü aslında جُنَّةً , kişinin kendisiyle korunup siper edindiği kalkan gibi bir şeydir. Burada Yüce Allah onu müsteâr olarak kullanmıştır. Çünkü onlar mallarını ve canlarını korumak için, müslüman görünüyorlardı. (Safvetü’t Tefâsir)
جُنَّةً اليمين sözünün manası şöyledir; münafıklar, içine girene yer veren, ona sığınanları koruması altına alan İslam’ı zahiren kabul etmişler gibi görünmek suretiyle, içlerinde zıddını (inkârı) taşıdıkları (sözde) imanlarını, korumasına sığındıkları ve sayesinde nüfuz zırhına büründükleri bir kalkan yapmışlardır. (Şerîf er- Râdî, Kur’an Mecazları)
Yeminlerini kendilerine gelecek zararlardan koruyan kalkan gibi yaptılar. Teşbih-i beliğ yoluyla iman kalkana benzetilmiştir. Bu; yeminin kalkan edinmeye benzetilmesidir. اتَّخَذُوا istiare-i tebeiyyedir. (Âşûr)
Aynı üslupta gelen فَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ cümlesi atıf harfi فَ ile makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
سَب۪يلِ اللّٰهِ izafeti, lafza-i celâle muzâf olan سَب۪يلِ için şan ve şeref ifade eder.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
سَب۪يلِ kelimesi din manasında istiaredir. سَب۪يلِ aslında yol demektir. Hedefe ulaştırmak bakımından benzer oldukları için din yola benzetilmiştir. Müşebbeh (müstearun leh) hazf edilmiş müstearun minh kalmıştır.
اِتَّخَذُٓوا - فَصَدُّوا kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
اِتَّخَذُٓوا - صَدُّوا kelimelerinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)
اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اِنَّ ’nin haberi olan سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ cümlesi, gayrı talebî inşaî isnaddır. سَٓاءَ , mazi sıygada, nakıs zem fiilidir. Mahsusunun hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
اِنَّهُمْ سَٓاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ cümlesi muhataba onların hallerinin çok çirkin olduğunu belirtmek için tezyîldir. (Âşûr)
اِنَّ , isim cümlesi, zem fiili ve isnadın tekrarı sebebiyle birden fazla tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
سَٓاءَ zem fiili, yergi maksatlı cümlelerde olur. Cümleye kattığı genel anlam hayret ve mübalağa ifadesidir. Bu kelamda şiddetli bir tehdit vardır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,
سَٓاءَ ‘nin faili konumunda olan müşterek ism-i mevsûl مَا ‘nın sılası olan كَانُوا يَعْمَلُونَ cümlesi, nakıs fiil كَان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَان ’nin haberi olan يَعْمَلُونَ ‘nin, muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi, durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s.103)
كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde كَانَ ’nin Fiili ve Kur'an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)
يَعْمَلُونَ kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)