قَدْ فَرَضَ اللّٰهُ لَـكُمْ تَحِلَّةَ اَيْمَانِكُمْۚ وَاللّٰهُ مَوْلٰيكُمْۚ وَهُوَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَدْ | andolsun |
|
2 | فَرَضَ | meşru’ kılmıştır |
|
3 | اللَّهُ | Allah |
|
4 | لَكُمْ | size |
|
5 | تَحِلَّةَ | çözmeyi |
|
6 | أَيْمَانِكُمْ | yeminlerinizi |
|
7 | وَاللَّهُ | ve Allah |
|
8 | مَوْلَاكُمْ | sizin sahibinizdir |
|
9 | وَهُوَ | ve O |
|
10 | الْعَلِيمُ | bilendir |
|
11 | الْحَكِيمُ | hüküm ve hikmet sahibidir |
|
قَدْ فَرَضَ اللّٰهُ لَـكُمْ تَحِلَّةَ اَيْمَانِكُمْۚ
Fiil cümlesidir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
فَرَضَ fetha üzere mebni mazi fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur. لَـكُمْ car mecruru فَرَضَ fiiline mütealliktir. تَحِلَّةَ mef'ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır.
اَيْمَانِكُمْ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَاللّٰهُ مَوْلٰيكُمْۚ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. Haliyye olması da caizdir. اللّٰهُ lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur. مَوْلٰي haber olup ى üzere mukadder damme ile merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَهُوَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. الْعَل۪يمُ haber olup lafzen merfûdur. الْحَك۪يمُ ikinci haber olup lafzen merfûdur.
الْحَك۪يمُ - الْعَل۪يمُ kelimeleri sıfat-ı müşebbehe kalıbıdır. Sıfat-ı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)قَدْ فَرَضَ اللّٰهُ لَـكُمْ تَحِلَّةَ اَيْمَانِكُمْۚ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Tahkik harfi قَدْ ile tekid edilmiş, mazi fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. فَرَضَ fiiline müteallik olan car mecrur لَـكُمْ , durumun onlara has olduğunu vurgulamak için mef’ûle takdim edilmiştir.
Mef’ûl olan تَحِلَّةَ اَيْمَانِكُمْۚ , izafet formunda gelerek az sözle çok anlam ifade etmiştir.
Allah size farz kıldı.” Buradaki farz kelimesi, Râzî tefsirinde “Sahibu’n-Nazm”dan nakledildiği gibi bazen “Farz kılmak” bazen de Nur Suresi’nin başındaki فَرَضْنَاهَا gibi beyan manasına gelir.
فَرَضَ kelimesi عَلَي ile kullanıldığı zaman şüphesiz ‘farz kılmak’ manasından başka bir anlama ihtimali yoktur. Lakin buradaki gibi لَـ ile getirildiğinde yukarıda zikredilen iki manaya da ihtimali vardır. (Elmalılı Hamdi Yazır)
وَاللّٰهُ مَوْلٰيكُمْۚ
وَ , istînâfiyyedir. Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. اللّٰهُ mübteda, مَوْلٰيكُمْ haberdir.
Müsnedin izafetle marife olması, veciz anlatımın (az sözle çok mana ifade etme) yanında tazim ifade eder.
İsim cümlesi sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve muhabbet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı, hükmün illetini belirtmek için zamir makamında zahir ismin tekrarlanmasında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
وَهُوَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ
Cümle atıf harfi وَ ‘la makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ isimleri marife gelmiştir. Müsnedin الْ takısıyla marife gelişi, bu vasfın mübtedada kemâl derecede olduğunu ifade eder.
Allah Teâlâ’ya ait bu iki vasfın aralarında وَ olmadan gelmesi, bu vasıfların ikisinin birden O’nda mevcudiyetini gösterir.
الْحَك۪يمُ - الْعَل۪يمُ sıfatlarının ayetin konusuyla olan uyumu teşâbüh-i etrâf sanatı, iki kelimenin arasındaki vezin uyumu muvazene sanatı, iki sıfatın birbiriyle uyumu mürâât-ı nazîr sanatıdır. Her ikisi de mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Bu cümle semada ve arzdaki uluhiyetin delilidir, çünkü hikmet ve ilim uluhiyetin burhanlarıdır. Fasılalar en kapalı konulardır. Çünkü alimlerimizin zikrettiği üzere hepsi de teşâbüh-i etrâf konusu üzere tesis edilmiştir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s. 365)