A'râf Sûresi 134. Ayet

وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُوا يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَۚ لَئِنْ كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ  ...

Üzerlerine azap çökünce, “Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et. Eğer azabı üzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle birlikte elbette göndereceğiz” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَمَّا ne zaman ki
2 وَقَعَ çökünce و ق ع
3 عَلَيْهِمُ üzerlerine
4 الرِّجْزُ azab ر ج ز
5 قَالُوا dediler ق و ل
6 يَا مُوسَى Musa
7 ادْعُ du’a et د ع و
8 لَنَا bizim için
9 رَبَّكَ Rabbine ر ب ب
10 بِمَا üzerine
11 عَهِدَ verdiği söz ع ه د
12 عِنْدَكَ sana ع ن د
13 لَئِنْ eğer
14 كَشَفْتَ kaldırırsan ك ش ف
15 عَنَّا bizden
16 الرِّجْزَ azabı ر ج ز
17 لَنُؤْمِنَنَّ muhakkak inanacağız ا م ن
18 لَكَ sana
19 وَلَنُرْسِلَنَّ ve mutlaka göndereceğiz ر س ل
20 مَعَكَ seninle beraber
21 بَنِي oğullarını ب ن ي
22 إِسْرَائِيلَ İsrail
 

Ricz kelimesi genellikle “azap” anlamında kullanılır. Bazı müfessirler, veba hastalığının Arapça’daki isimlerinden birinin de ricz olduğunu dikkate alarak, Mısırlılar’ın böyle bir hastalıkla da cezalandırılmış olabileceğini belirtirler (İbn Atıyye, VII, 144). İbn Âşûr, Tevrat’ın Çıkış kitabının 12. babında verilen bilgileri de hatırlatarak aynı görüşe katılır (IX, 71). Râzî’ye göre ise dil kuralları dikkate alındığında ricz kelimesinden bir önceki âyette sıralanan belâları anlamak daha uygun olur (XIV, 219).

 Yukarıda özetlenen Tevrat’taki bilgiler arasında Firavun’un ve Mısırlılar’ın Hz. Mûsâ’ya inanacaklarına dair bir vaadlerinden söz edilmezken (bk. Çıkış, 12/31-32) bu âyette onların, İsrâiloğulları’nın Mûsâ ile birlikte Mısır’dan ayrılmalarına izin vermeleri yanında böyle bir iman vaadi de yer almaktadır.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 578

 

وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُوا يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَۚ

 

وَ  istînâfiyyedir.  لَمَّا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.

وَقَعَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَقَعَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. عَلَيْهِمُ  car mecruru  وَقَعَ  fiiline müteallıktır.  الرِّجْزُ  fail olup lafzen merfûdur.

Şartın cevabı  قَالُوا يَا مُوسَى’dır.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  يَا مُوسٰٓى ’dır.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

يَا  nida harfi,  مُوسٰٓى  münadadır. Müfred alem olup elif üzere mukadder damme ile gelmiştir, mahallen mansubtur.

Nidanın cevabı  ادْعُ لَنَا رَبَّكَ’dir.  ادْعُ  illet harfinin hazfıyla mebni emir fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri  أنت ’dir.

لَنَا  car mecruru  ادْعُ  fiiline müteallıktır.  رَبَّكَ  mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olup mahallen mecrurdur.

مَٓا  müşterek ism-i mevsûlu,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  ادْعُ  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  عَهِدَ عِنْدَكَۚ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

عَهِدَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.  عِنْدَ  mekân zarfı, عَهِدَ  fiiline müteallıktır.

Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


لَئِنْ كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ

 

لَ  mukadder kasemin cevabına gelen muvattie harfidir.  إِنْ  şart harfi iki muzari fiili cezm eder.

كَشَفْتَ  şart fiili olup sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تَ  fail olarak mahallen merfûdur.

عَنَّا  car mecruru  كَشَفْتَ  fiiline müteallıktır.  الرِّجْزَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.

نُؤْمِنَنَّ  fiilinin sonundaki  نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Fetha üzere mebni muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur. 

Tekid nun’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

لَكَ  car mecruru  نُؤْمِنَنَّ  fiiline müteallıktır.

وَ  atıf harfidir.  لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.

نُرْسِلَنَّ  fiilinin sonundaki  نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Fetha üzere mebni muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

مَعَ  mekân zarfı,  نُرْسِلَنَّ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

بَن۪ٓي  mef’ûlun bih olup cemi müzekker salim kelimelere mülhak olduğu için nasb alameti  ى ’dir.  اِسْرَٓاء۪يلَ  muzâfun ileyh olup gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.

Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsarif kısma girer. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُوا يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَۚ

 

وَ  istînâfiyye,  لَمَّا  şartiyyedir.  لَمَّا  cümleye muzâf olan şart manalı zaman zarfıdır. Cümle, şart üslubunda haberî isnaddır. Muzafun ileyh olan şart cümlesi ...وَقَعَ, müsbet mazi fiil cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cevap cümlesi ...قَالُوا۟, faide-i haber ibtidaî kelam olan fiil cümlesidir.  قَالُوا۟  fiilinin mekulü’l-kavli ise nida üslubunda talebî inşaî isnaddır. 

Nidanın cevabı olan …ادْعُ لَنَا رَبَّكَ, emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

رَبَّكَ  izafeti, muzâfun ileyhin şanı içindir.

ادْعُ  fiiline müeallık olan mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَٓا’nın sılası  عَهِدَ عِنْدَكَۚ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûlde müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır.

عَلَيْهِمُ - لَنَا kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

Bil ki “لرِّجْزُ” kelimesinin manasını, Bakara Suresindeki (Bakara Suresi, 59) ayetinin tefsirinde anlatmıştık. Bu, azap manasında kullanılan bir isimdir. Sonra alimler, bu رِجْز (azap, pislik) kelimesi ile ne murad edildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları bunun, onların başına gelen o beş çeşit azap olduğunu söylemişlerdir. Said b. Cübeyr ise رِجْز’in, taun (veba) manasında olduğunu, taunun da onların başına gelen bir azap olup bu hastalık sebebiyle bir tek günde yetmiş bin insanın öldüğünü, defnedilmeden bırakıldıklarını söylemiştir. Bil ki birinci görüş daha kuvvetlidir. Çünkü ayette  رِجْز  kelimesi elif-lam almış müfred bir kelimedir. Binaenaleyh bunun, daha önce zikredilmiş, bilinen bir azap manasına hamledilmesi gerekir. Burada daha önce bahsedilmiş malum azap ise zikredilmiş olan o beş çeşit beladır. Bunların dışındaki mana ise şüphelidir. Bundan dolayı bu lafzı, bilinen manaya hamletmek, şüpheli bir manaya hamletmekten daha evladır.(Fahreddin er-Râzî) 

الرِّجْزُ; azap demektir. Başındaki tarif ahd içindir. Yani  الطُّوفانَ  ile başlayıp  آياتٍ مُفَصَّلاتٍ ‘a kadar zikredilen azaplar demektir. الرِّجْزُ ; aynı zamandan taun hastalığının bir ismidir. (Âşûr)


لَئِنْ كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.  لَ  mahzuf kasem fiili için gelen lam-ı muvattıa,  ئِنْ  şart harfidir. Kasem fiilinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Şart cümlesi olan  كَشَفْتَ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Tekid nunu ve mahzuf kasemin cevabının başına dahil olan lamı ile tekid edilmiş  لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ  cümlesi, kasemin cevabıdır. Şartın cevabı, kasemin cevabının delaletiyle  mahzuftur. 

Mahzuf kasem ve cevabından oluşan terkip, kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır.

Şart ve mahzuf cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber inkârî kelamdır.

Kasem fiilinin ve şartın cevabının hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Aynı üslupla gelen  وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَن۪ٓي  cümlesi, kasemin cevabına matuftur. Atıf sebebi temâsüldür.

لَنُرْسِلَنَّ - اِسْرَٓائ۪لَۚ   ve   عَهِدَ - عِنْدَكَۚ  kelime grupları arasında cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

الرِّجْزَ  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Kur’an’da toplam 9 kere geçen bela, musibet anlamındaki  الرِّجْزُ  kelimesi, Araf suresinde 134-135-162. ayetlerde toplam 4 kere bu ayette ise 2 kere geçmiştir. Ayette bu kelimeler arasında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

الرِّجْزُ  kelimesinin asıl anlamı titremektir. Birbirine yakın adım atıp güçsüzlükten dolayı titreyen deveye, deve titredi denir. (Müfredat)  عَلَيْ  harfi ise bu azabın zulmü yapan kişiler aleyhinde olduğuna delalet eder. Meallerde ‘azap’ olarak çevrilen  الرِّجْزُ   kelimesinin asıl anlamı titremektir. Azabın şiddetli ve sarsıcı olacağı anlaşılmaktadır.

الرِّجْس   ve  الرِّجْزُ   kelimeleri birbirine hem mana hem de lafız olarak yakın olup, aralarında cinas vardır.  الرِّجْزُ; iğrenç, berbat, tabiat itibarıyla herhangi korkunç bir şey demektir. الرِّجْزُ; titremektir. Deve birbirine yakın adımlar atıp güçsüzlükten titrediğinde bu fiil kullanılır. Recez vezni de kısa kısa cüzler olduğu için titremeye benzetilmiş. Çünkü cüzleri birbirine yakındır ve okunurken dil titrer. (Müfredat) İkisi de Kur’an’da manevi bela anlamında kullanılmıştır.