قَالَا رَبَّـنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَا | dediler |
|
2 | رَبَّنَا | Rabbimiz |
|
3 | ظَلَمْنَا | biz zulmettik |
|
4 | أَنْفُسَنَا | kendimize |
|
5 | وَإِنْ | ve eğer |
|
6 | لَمْ |
|
|
7 | تَغْفِرْ | bağışlamazsan |
|
8 | لَنَا | bizi |
|
9 | وَتَرْحَمْنَا | ve bize acımazsan |
|
10 | لَنَكُونَنَّ | muhakkak oluruz |
|
11 | مِنَ | -dan |
|
12 | الْخَاسِرِينَ | ziyana uğrayanlar- |
|
Âdem ve Havvâ yasak meyveyi yemeden önce, bir bakıma çocuk gibi saf ve günahtan habersizlerdi; birbirinin cinsel özelliklerine ilgi duymuyorlardı. Fakat şeytanın kışkırtmasına kapılarak yasağı çiğneyince birbirinin mahrem yerlerini gördüler ve hemen yapraklarla kapatmaya gayret ettiler. Şeytanın Âdem ve Havvâ’yı vesveseyle kandırması onun insanlığa ilk kötülüğü, onların yasak meyveyi yemeleri de insanlığın ilk günahı oldu. Âdem ve eşinin, mahrem yerleri açılınca herhangi bir telkin altında kalmadan hemen örtmeye girişmeleri insanda hayâ duygusunun fıtrattan geldiğini, çıplaklığın ve vücudun belli yerlerini teşhir etmenin insandaki doğal ahlâk duygusuna aykırı olduğunu kanıtlar. 12. âyette işaret edildiği gibi İblîs bir günah işlemiş; tövbe edeceği yerde kibre kapılıp günahında ısrar etmiş ve sonuçta alçaltılmıştır. Âdem ve eşi de bir günah işlemişler; fakat tövbe edip pişman olmuşlar ve sonuçta affa mazhar kılınıp yüceltilmişlerdir. Ayrıca bu olaydan sonra İblîs ile melekler, yeryüzünün halifesi olarak nitelenen insanın bir faziletine de şahit olma fırsatı bulmuşlardır. İblîs gibi kötülükte ısrar etmek kulun değerini düşürür, Âdem ve Havvâ gibi kötülükten dönüp pişman olmak, tövbe etmek ise kulun değerini yükseltir. Hz. Peygamber bu ilâhî yasaya işaret ederken “Kim Allah için alçak gönüllü olursa Allah onu yüceltir; kim büyüklük taslarsa onu da alçaltır” (Müsned, III, 76; İbn Mâce, “Zühd”, 16) buyurmuşlardır (Râzî, XIV, 25).
Kaynak :Kuran Yolu Tefsiri
قَالَا رَبَّـنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Fiil cümlesidir. قَالَا fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir olan elif fail olarak mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavli, رَبَّـنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا’dır. قَالَا fiilinin mef’ûlu olarak mahallen mansubtur.
Nida harfi mahzuftur. Münada olan رَبَّ, muzâftır. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Nidanın cevabı ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا’dır.
ظَلَمْنَٓا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَٓا fail olarak mahallen merfûdur.
اَنْفُسَنَا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا cümlesi atıf harfi وَ ’la nidanın cevabına matuftur. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder. لَمۡ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.
تَغْفِرْ meczum muzari fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri أنت’dir.
لَنَا car mecruru تَغْفِرْ fiiline müteallıktır.
وَ atıf harfidir. تَرْحَمْنَا meczum muzari fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri أنت’dir.
Mütekellim zamiri نَٓا mef'ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. نَكُونَنَّ fiilinin sonundaki نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. كان ’nin ismi müstetir olup takdiri نحن ’dur.
نَكُونَنَّ fetha üzere mebni nakıs muzari fiildir.
Tekid nunları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lâmı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
مِنَ الْخَاسِر۪ينَ car mecruru تَكُونَنَّ fiilinin mahzuf haberine müteallıktır. Cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
Şartın cevabı kasemin cevabının delaletiyle mahzuftur.
الْخَاسِر۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan خسر fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَا رَبَّـنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا
Fasılla gelen ayette fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَا fiilinin mekulü’l-kavli nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümlede îcâz-ı hazif vardır. Nida harfi mahzuftur. Nida harfinin hazfi mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir.
Nidanın cevabı olan ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا cümlesi müspet mazi fiil sıygasında lâzım-ı faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Nidanın cevabı, haber cümlesi formunda gelmiş olmasına rağmen anlam itibariyle dua manasındadır. Vaz edildiği anlamın dışında anlam ifade ettiği için muktezâ-i zâhirin hilafına durum oluşmuştur. Bu haber cümlesi, mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
اَنْفُسَنَا ibaresinde tecrîd sanatı vardır.
Bu ayet, küçük günahların da bağışlanmadığı takdirde azap sebebi olacağına delâlet eder. (Ebüssuûd)
Nidanın cevabına matuf olan bu cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Lâzım-ı faide-i haber inkârî kelamdır.
لَمْ تَغْفِرْ şart fiili, menfi muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Aynı üsluptaki تَرْحَمْنَا cümlesi, bu cümleye tezâyüf sebebiyle atfedilmiştir.
تَرْحَمْنَا - ظَلَمْنَٓا kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
…لَنَكُونَنَّ cümlesi mahzuf kasemin cevabıdır. كانَ ’nin dahil olduğu cümle لَ ve nûn-u sakile ile tekid edilmiş isim cümlesidir. Faide-i haber inkârî kelamdır.
Mahzufla birlikte kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Kasemin cevabının delaletiyle, şart cümlesinin cevabı hazfedilmiştir.
Şartın cevabı olan cümlenin kasem lamı ve tekid nunuyla tekid edilmesi, Allah’ın rahmet etmemesi ve günahları affetmemesi durumunda hüsranın kesinlikle gerçekleşeceğini ifade eder. (Âşûr)
Kasem fiilinin, şartın cevabının ve كانَ ’nin haberinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
تَغْفِرْ لَنَا - تَرْحَمْنَا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.