وَلَقَدْ جِئْنَاهُمْ بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلٰى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَقَدْ | gerçekten |
|
2 | جِئْنَاهُمْ | onlara getirdik |
|
3 | بِكِتَابٍ | bir Kitap |
|
4 | فَصَّلْنَاهُ | açıkladığımız |
|
5 | عَلَىٰ | göre |
|
6 | عِلْمٍ | bilgiye |
|
7 | هُدًى | yol gösterici |
|
8 | وَرَحْمَةً | ve rahmet olan |
|
9 | لِقَوْمٍ | bir toplum için |
|
10 | يُؤْمِنُونَ | inanan |
|
Allah inkârcıları habersiz cezalandıracak değildir; aksine insanları dünya hayatında bilgilendiren, başlarına gelecekleri ayrıntılarıyla bildirmek suretiyle onları aydınlatan, bu özellikleriyle inananlar zümresi için bir kurtuluş ve rahmet vesilesi olan bir kitap indirmiştir. Âyetteki “alâ ilmin” kaydı bu kitabın ilâhî ilme dayandığını, bu sebeple onda yer alan ayrıntılı bilgilerin, haberlerin yanlışlık ihtimali taşımaktan uzak olduğunu vurgular. Âyette Allah’ın inkârcıları cezalandırmadan önce, gönderdiği bir kitapla onları başlarına gelecekler hususunda ayrıntılı bir şekilde bilgilendirmesi, bilginin bir yükümlülük ve sorumluluk şartı olduğunu gösterir. Nitekim bu husustaki bilgisizliğin geçerli bir delil ve dolayısıyla mazeret olduğuna başka bir yerde işaret edilmiştir (Nisâ 4/165).
Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 532
وَلَقَدْ جِئْنَاهُمْ بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلٰى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
وَ atıf harfidir. لَ mukadder kasemin cevabına gelen muvattie harfidir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
جِئْنَاهُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
بِكِتَابٍ car mecruru جِئْنَاهُمْ fiiline müteallıktır.
فَصَّلْنَاهُ cümlesi كِتَابٍ ‘ın sıfatı olarak mahallen mecrurdur.
فَصَّلْنَاهُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
عَلٰى عِلْمٍ car mecruru فَصَّلْنَاهُ ‘deki zamirin mahzuf haline müteallıktır. Takdiri; مشتملا على علم (İlmi kapsayarak) şeklindedir.
Veya فَصَّلْنَاهُ’deki failin mahzuf haline müteallıktır. Takdiri; ونحن عالمون (Biz biliriz.) şeklindedir.
هُدًى hal olup elif üzere mukadder fetha ile mansubtur. Muzâf hazfedilmiştir. Takdiri; ذا هدى (Hidayet sahibi) şeklindedir.
رَحْمَةً kelimesi atıf harfi وَ ’la هُدًى ‘e matuftur.
لِقَوْمٍ car mecruru هُدًى وَرَحْمَةً ‘e müteallıktır.
يُؤْمِنُونَ fiili قَوْمٍ kelimesinin sıfatı olarak mahallen mecrurdur. يُؤْمِنُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı na’t (النَّعَتُ)dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut (المَنْعُوتُ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat,
2. Sebebi sıfat.
Hakiki Sıfat:
1. Müfred olan sıfatlar,
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred Olan Sıfatlar:
Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsufuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle Olan Sıfatlar: Üçe ayrılır.
1. İsim cümlesi olan sıfatlar,
2. Fiil cümlesi olan sıfatlar,
3. Şibhi cümle olan sıfatlar:
Burada sıfat, fiil cümlesi olan sıfat şeklinde gelmiştir.
Not: Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُؤْمِنُونَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’âl babındadır. Sülâsîsi أمن’dır.
İf’âl babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
فَصَّلْنَاهُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi فصل ‘dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
وَلَقَدْ جِئْنَاهُمْ بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلٰى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
وَ istînafiyyedir. لَ mahzuf kasemin cevabına gelen harftir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Cevap cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
فَصَّلْنَاهُ cümlesi بِكِتَابٍ için sıfattır. هُدًى وَرَحْمَةً kelimeleri فَصَّلْنَاهُ’nun mef’ûlünden haldir. Muzari fiil sıygasındaki يُؤْمِنُونَ cümlesi de لِقَوْمٍ için sıfattır. Cümlede sıfat ve hal dolayısıyla ıtnâb sanatı vardır.
بِكِتَابٍ ve عِلْمٍ kelimelerindeki tenvin, kesret ve tazim ifade eder. Âşûr, buradaki kitabın nekreliğinin tazim ve nev için olduğunu belirtir.
عَلٰى عِلْمٍ tabirinde istiare vardır.
هُدًى - رَحْمَةً - يُؤْمِنُونَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Teslim olmak yani müslüman olmak, iman etmeden önce olur. Önce İslam nedir, neler yapılmasını gerektirir öğrenilir, bunlar aklen kabul edilir, sonra iman kalbe yerleşir.
Allahü teâlâ, cennetliklerin, cehennemliklerin ve A'râf'takilerin durumlarını izah edip, sonra da, bu münazaraları işitmek, mükellefi sakınmaya ve tedbirli olmaya sevkedip, onu tefekkür ve istidlalde bulunmaya davet edecek bir üslûb ile bu üç grup arasında cereyan eden sözleri açıklamış, bu kerim kitabın şerefini ve taşıdığı faydaların sınırını beyan etmiş ve "Gerçekten, biz onlara öyle bir kitap getirmişizdir ki..." buyurmuştur. Bu, Kur'ân-ı Kerim'dir. فَصَّلْنَاهُ عَلٰى عِلْمٍ tabirinin manası, "doğruya ulaştırıp, hata ve yanılmalardan emin kılacak bir şekilde, onu birbirinden temyiz ettik, iyiden iyiye faslettik açıkladık..." demektir. (Fahreddin er-Râzî)