A'râf Sûresi 59. Ayet

لَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ  ...

Andolsun, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَقَدْ andolsun
2 أَرْسَلْنَا gönderdik ر س ل
3 نُوحًا Nuh’u
4 إِلَىٰ
5 قَوْمِهِ kavmine ق و م
6 فَقَالَ dedi ki ق و ل
7 يَا قَوْمِ kavmim ق و م
8 اعْبُدُوا kulluk edin ع ب د
9 اللَّهَ Allah’a
10 مَا yoktur
11 لَكُمْ sizin
12 مِنْ hiçbir
13 إِلَٰهٍ tanrınız ا ل ه
14 غَيْرُهُ O’ndan başka غ ي ر
15 إِنِّي doğrusu ben
16 أَخَافُ korkuyorum خ و ف
17 عَلَيْكُمْ size
18 عَذَابَ azabın(ın inmesin)den ع ذ ب
19 يَوْمٍ bir günün ي و م
20 عَظِيمٍ büyük ع ظ م
 

Sûrenin başlarında Hz. Âdem hakkında bilgi verilmişti. 59-93. âyetlerdeyse Hz. Nûh ile daha sonraki bazı peygamberlerin kendi toplumlarıyla ilişkileri ve dinlerini tebliğ çabaları özetlenmekte; ardından değerlendirme mahiyetinde bazı açıklamalar yapıldıktan sonra 103-156. âyetlerde Hz. Mûsâ’nın tebliğ faaliyetleri, kendi kavmiyle ilişkileri, Firavun ve yandaşlarına karşı verdiği mücadeleye geniş olarak yer verilmekte; daha sonra yine İsrâiloğulları’nın dinî, ahlâkî ve sosyal hayatlarıyla ilgili karakteristik özellikleri anlatılmaktadır.

 Kur’ân-ı Kerîm’de geçmiş peygamberler hakkında bilgiler verilirken olayların –tarihî bakımdan önem taşısa bile– dinî çerçeve dışındaki ayrıntılarına girilmediği, esas itibariyle bu olayların ibret alınacak yönlerinin öne çıkarıldığı görülmektedir. Bu suretle Hz. Muhammed’in davetine muhatap olan kişilerin ve toplumların eski yanlışları tekrar etmemeleri istenmiş; aksi halde Allah’ın, inkârcılık ve kötülüklerde direnen eski inkârcı topluluklara verdiği cezaların, belâ ve musibetlerin benzerlerini İslâm’a karşı direnip düşmanlık gösterenlere de er geç dünyada veya âhirette vereceği uyarısında bulunulmuştur. 

 Âyetin ilk cümlesinde Nûh’un “resul” yani elçi olduğu belirtilmekte (Hz. Nûh hakkında bilgi için bk. Hûd 11/25-35); Hz. Nûh’un burada aktarılan ifadesinin ilk cümlesinde onun kavmini Allah’a ibadet etmeye çağırdığı, ikinci cümlesinde bu ibadetin gerekçesi olarak Allah’tan başka ilâh bulunmadığını, yani tevhid akîdesini tebliğ ettiği, son cümlesinde de inkârcıları “büyük bir günün azabı” ile tehdit ederek âhiretin gerçek olduğuna işaret ettiği bildirilmektedir. Bu son cümledeki “azap” ile Nûh tûfanının kastedildiği de düşünülebilir.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 541-542

 

لَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ 

 

لَ  mukadder kasemin cevabına gelen muvattie harfidir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder. 

اَرْسَلْـنَٓا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَٓا  fail olarak mahallen merfûdur.

نُوحاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  اِلٰى قَوْمِه۪  car mecruru  اَرْسَلْنَا  fiiline müteallıktır.

فَ  atıf harfidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir. 

Mekulü’l-kavli,  يَا قَوْمِ ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

يَا  nidadır.  قَوْمِ  münadadır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim  ي ’sı mahzuftur.

Nidanın cevabı  اعْبُدُوا اللّٰهَ ‘dır.  اعْبُدُوا  fiili  نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اللّٰهَ  lafza-i celâli, mef’ûlun bih olup fetha ile masubtur.

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  لَكُمْ  car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. 

مِنْ  harf-i ceri zaiddir.  اِلٰهٍ  lafzen mecrur, muahhar mübteda olarak mahallen  merfûdur.

غَيْرُهُ  kelimesi  اِلٰهٍ  kelimesinin sıfatıdır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

 

اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ

 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

Muttasıl zamir olan  ي  harfi  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.

اَخَافُ  fiili  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  اَخَافُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdir  انا ’dir.

Muzari fiillerin zamirlerinden bazıları  ( أَنَا – أَنْتَ – نَخْنُ ... ) fail (özne) konumunda olduklarında zorunlu olarak müstetir olurlar, yani bariz zamir olarak açık şekilde yazılmaları mümkün olmadığı gibi bunların yerine açık bir isim söylenmesi de mümkün değildir. ( هُوَ - هِيَ) zamirlerinin müstetir oluşu ise mazi fiilde de muzari fiilde de vücûben değil cevazendir, yani bunların müstetir zamir olarak kullanılmaları zorunlu olmayıp bu zamirlerin yerine istenildiği takdirde açık isim getirilmesi de mümkündür. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

عَلَيْكُمْ  car mecruru  اَخَافُ  fiiline müteallıktır.

عَذَابَ  kelimesi  اَخَافُ  fiilinin mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubtur.  يَوْمٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  عَظ۪يمٍ  kelimesi  يَوْمٍ ‘in sıfatıdır.

 

لَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ 

 

لَ  ; mahzuf kasemin cevabına gelen harftir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzuf kasem ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, gayrı talebî inşâî isnaddır.

قَدْ  tahkik harfiyle tekid edilmiş  اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪  cümlesi kasemin cevabıdır. Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır.

Aynı üslupta gelen  … فَقَالَ يَا قَوْمِ  cümlesi, kasemin cevabına matuftur. Vasıl sebebi tezâyüftür. 

يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ [Ey kavmim! Allah’a ibadet edin.] Burada "yalnız" kaydının zikredilmemesi, gerçek ibadetin ancak bu olduğunu zımnen bildirmek içindir. (Ebüssuûd) 

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan cümle nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Münada olan  قَوْمِ ’deki mütekellim zamirinin hazfi nida edenin münadaya yakın olma isteğine işarettir.

Nidanın cevap cümlesi olan  اعْبُدُوا اللّٰهَ  ise, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

اعْبُدُوا اللّٰهَ [Allah’a kulluk edin] ifadesinin ardından gelen  ilk cümle, kulluğun Allah’a özgü olmasının sebebini açıklarken, ikinci cümle Allah’a kulluğun gerekçesini açıklamaktadır. Zira onların Allah’tan başka tapındıkları şeylerin aksine, vereceği cezadan sakınılacak olan, sadece O’dur. (Keşşâf, Fahreddin er-Râzî)

قَوْمِ  kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

قَوْمِ ; birbirini destekleyen topluluk demektir. Kıyam kelimesi de bu kökten gelir.

Eğer bir peygamber hitap ettiği topluluğa “ey kavmim” demediyse, o peygamber o kavimden olmayabilir.


 مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldır. Sübut ifade eden menfi isim cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır. 

Cümlede îcaz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.  مَا  nafiyedir.  لَكُمْ  mahzuf mukaddem habere müteallıktır. 

Muahhar mübteda olan  اِلٰهٍ , zaid  مِنْ  sebebiyle lafzen mecrur, mahallen merfûdur. 

اِلٰهٍ , غَيْرُهُۜ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

غَيْرُهُۜ  izafeti, gayrının tahkiri içindir.

اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. (Âşûr)

Müstenefe cümlesidir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. 

اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümleleri zamandan bağımsız sübut ifade ederler.

Müsnedin muzari fiil cümlesi formunda gelmesi, hudûs ve hükmü takviye ifade eder.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ  ve isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadr/1)

عَظ۪يمٍ  sıfatının  عَذَابَ yerine  يَوْمٍ  kelimesini vasıflaması hal-mahal alakasıyla mecaz-ı mürseldir. 

يَوْمٍ عَظ۪يمٍ  [Büyük gün]den maksat kıyamet günü ya da başlarına azabın indiği tufan günüdür. (Keşşâf)