Hûd Sûresi 31. Ayet

وَلَٓا اَقُولُ لَكُمْ عِنْد۪ي خَزَٓائِنُ اللّٰهِ وَلَٓا اَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَٓا اَقُولُ اِنّ۪ي مَلَكٌ وَلَٓا اَقُولُ لِلَّذ۪ينَ تَزْدَر۪ٓي اَعْيُنُكُمْ لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللّٰهُ خَيْراًۜ اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْۚ اِنّ۪ٓي اِذاً لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ  ...

Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez” de diyemem. Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَا
2 أَقُولُ ben demiyorum ق و ل
3 لَكُمْ size
4 عِنْدِي benim yanımdadır ع ن د
5 خَزَائِنُ hazineleri خ ز ن
6 اللَّهِ Allah’ın
7 وَلَا ve
8 أَعْلَمُ bilmiyorum ع ل م
9 الْغَيْبَ gaybı غ ي ب
10 وَلَا ve
11 أَقُولُ demiyorum ق و ل
12 إِنِّي şüphesiz ben
13 مَلَكٌ meleğim (diye) م ل ك
14 وَلَا ve
15 أَقُولُ diyemem ق و ل
16 لِلَّذِينَ kimseler için
17 تَزْدَرِي küçük gördükleri ز ر ي
18 أَعْيُنُكُمْ gözlerinizin ع ي ن
19 لَنْ
20 يُؤْتِيَهُمُ onlara vermeyecektir ا ت ي
21 اللَّهُ Allah
22 خَيْرًا bir hayır خ ي ر
23 اللَّهُ Allah
24 أَعْلَمُ daha iyi bilir ع ل م
25 بِمَا olanı
26 فِي içlerinde
27 أَنْفُسِهِمْ onların kendi ن ف س
28 إِنِّي ben gerçekten
29 إِذًا o zaman
30 لَمِنَ kimselerden olurum
31 الظَّالِمِينَ zulmeden ظ ل م
 

Cahil müşriklerin anlayışına göre bir kimsenin peygamber olabilmesi için zengin olması, gaybı bilmesi, özellikle melek olması gerekir ki beşerin bilemediğini bilsin, yapamadığını da yapsın! Nitekim Hz.Peygamber zamanındaki müşrikler de onda aynı özellikleri aramışlar, bir dağı altın kütlesi haline getirmesini, kayıp şeyleri bulmasını, şifasız hastaları iyileştirmesini ve gökten melek indirip kendileriyle konuşturmasını istemişlerdi (bk. En‘âm 6/50). Bu sûrenin 12. âyetinde de yine Hz. Peygamber’den benzer isteklerde bulundukları ifade buyurulmuştu. İşte binlerce yıl önce Hz. Nûh’un verdiği cevap bir peygamberin aynı zamanda ne kadar dürüst, samimi ve mütevazi olduğunu ifade etmesi bakımından da oldukça önemlidir.

 

 Yukarıda da belirtildiği üzere müşrikler Hz. Nûh’a inanan fakirleri küçümsüyor, onlara Allah tarafından değer verilmesinin mümkün olmadığını iddia ediyor, ayrıca bu kişilerin peygambere iman etmiş olmalarını peygamber ve dini için bir kusur olarak görüyorlardı. Nitekim Câhiliye dönemi müşrikleri de Hz. Peygamber’e inanan fakirler hakkında, “İslâm iyi bir şey olsaydı ona öncelikle fakirler değil kendilerinin inanacağı”nı söylemişlerdi (bk. Ahkaf 46/11).

 Allah’ın müminlere faydalı şey vermesi, “onlarda bir hayır olması, işe yarar kimseler olmaları” mânasına da gelir. Buna göre Hz. Nûh müminlerin işe yarar kimseler olmadıklarını söylemesinin mümkün olmadığını, böyle bir söz söylediği takdirde haksızlık etmiş olacağını ifade ederek müşriklerin iddialarını reddetmiştir.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri

 Cilt: 3 Sayfa: 166-167

 
حزن Hazene : حَزَنٌ ve حُزْنٌ arazide bulunan katılık, sertlik ve/veya gönüldeki üzüntü ve keder nedeniyle ortaya çıkan sertliktir. Zıddı ise ferah ve sevinçdir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 42 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri hazin, hüzün, hazan ve mahzundur. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
 

وَلَٓا اَقُولُ لَكُمْ عِنْد۪ي خَزَٓائِنُ اللّٰهِ وَلَٓا اَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَٓا اَقُولُ اِنّ۪ي مَلَكٌ 

 

و  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

لَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَقُولُ  merfû muzari fiildir. Fail ise müstetir zamir  انا ’dir.

لَكُمْ  car mecruru  اَقُولُ  fiiline müteallıktır.  

Mekulü’l-kavli,  عِنْد۪ي خَزَٓائِنُ dir.  اَقُولُ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. عِنْد۪ي mekân zarfı, mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Mütekellim zamiri  ي  ise muzâfun ileyh olarak  mahallen mecrurdur.

خَزَٓائِنُ  muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.  اللّٰهِ  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  لَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَعْلَمُ  merfû muzari fiildir. Fail müstetir olup takdiri  انا ’dir.

الْغَيْبَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

وَ  atıf harfidir.  لَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَقُولُ  merfû muzari fiildir. Fail ise müstetir zamir  انا ’dir.

Mekulü’l-kavli,  اِنّ۪ي مَلَكٌ ’dir.  اَقُولُ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

Muttasıl zamir olan  ي  harfi  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

مَلَكٌ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.


 وَلَٓا اَقُولُ لِلَّذ۪ينَ تَزْدَر۪ٓي اَعْيُنُكُمْ لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللّٰهُ خَيْراًۜ 

 

وَ  atıf harfidir.  لَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَقُولُ  merfû muzari fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri  انا ’dir.

اَلَّذِينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  اَقُولُ  fiiline müteallıktır. 

İsm-i mevsûlun sılası  تَزْدَر۪ٓي اَعْيُنُكُمْ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

تَزْدَر۪ٓي  fiili  ی  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir.  اَعْيُنُ  fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Mekulü’l-kavli, لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللّٰهُ خَيْراً dir.  اَقُولُ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz müstakbele çeviren harftir. Tekid ifade eder. 

يُؤْتِيَ  mansub muzari fiildir. Muttasıl zamir  هُمُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

اللّٰهُ  lafza-i celâli fail olup lafzen merfûdur. 

خَيْراً  ikinci mef’ûl olup fetha ile mansubdur. 

تَزْدَر۪ٓي  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi  زري ’dır.

İftial babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْۚ اِنّ۪ٓي اِذاً لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ

 

İsim cümlesidir.  اَللّٰهُ  lafza-i celâli, mübteda olup lafzen merfûdur.  اَعْلَمُ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.

مَا  müşterek ism-i mevsûl,  بِ  harf-i ceriyle birlikte ism-i tafdil kalıbında olan  اَعْلَمُ  kelimesine müteallıktır.

ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ  car mecruru mahzuf sılaya müteallıktır.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  ي  muttasıl zamir  اِنَّ ’nin  ismi olarak mahallen mansubdur.

اِذاً  cevap harfidir. 

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzhalakadır.  مِنَ الظَّالِم۪ينَ  car mecruru  اِنَّ ‘nin mahzuf haberine müteallıktır.  الظَّالِم۪ينَ  cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الظَّالِم۪ينَ  kelimesi sülâsîsi mücerred olan  ظلم  fiilinin  ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَلَٓا اَقُولُ لَكُمْ عِنْد۪ي خَزَٓائِنُ اللّٰهِ وَلَٓا اَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَٓا اَقُولُ اِنّ۪ي مَلَكٌ 

 

Atıfla gelen ayetin ilk cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mekulü’l-kavl olan  عِنْد۪ي خَزَٓائِنُ اللّٰهِ  cümlesinde takdim-tehir ve icâz-ı hazif sanatı vardır.  عِنْد۪ي  mahzuf mukaddem habere müteallıktır.

Muahhar mübteda olan  خَزَٓائِنُ اللّٰهِ  izafetinde  خَزَٓائِنُ  kelimesi lafza-i celâle muzâf olduğu için şan ve şeref kazanmıştır.

Aynı üsluptaki  وَلَٓا اَعْلَمُ الْغَيْبَ  cümlesi ile  وَلَٓا اَقُولُ اِنّ۪ي مَلَكٌ  cümlesi  …لَٓا اَقُولُ لَكُمْ عِنْد۪ي  cümlesine matuftur. İkinci  لَٓا اَقُولُ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اِنّ۪ي مَلَكٌۚ  faide-i haber inkârî kelam olan isim cümlesidir.

Çünkü peygamberlik, dünyevî imkânlarla elde edilemeyecek kadar azizdir ve nübüvvet davası, mal, mevki ve makam iddiası değildir. (Ebüssuûd)

Cümlelerin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.

اَعْلَمُ - الْغَيْبَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

 

وَلَٓا اَقُولُ لِلَّذ۪ينَ تَزْدَر۪ٓي اَعْيُنُكُمْ لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللّٰهُ خَيْراًۜ 

 

Önceki …لَٓا اَقُولُ  cümlesine matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mecrur mahaldeki has ism-i mevsul  الَّذ۪ينَ nin sılası olan  تَزْدَر۪ٓي اَعْيُنُكُمْ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  

Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelam olan  لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللّٰهُ خَيْراًۜ  cümlesi de mekulü’l-kavldir. 

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle  marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.

خَيْراً ’deki tenvin kesret, nev ve tazim ifade eder.

تَزْدَر۪ٓي اَعْيُنُكُمْ  ifadesi istiare olup, bir kimse başka birinin gözüne hilkaten çirkin görünüp de çirkinliği dolayısıyla aşağılandığında, onu görenin  اقتحمت فلانا عيني و احتقره طرفي  (Falancayı gözüm hor gördü; onu bakışım küçümsedi) demesine benzer. Gerçekte burada (bizzat) gözün hakir görmesi veya onun küçümsemesi diye bir şey söz konusu değildir. (Şerîf er-Radî, Kur’an Mecazları) 

Âşûr bu ifadenin aklî mecaz olduğunu söylemiştir. Çoğunlukla gözler bu kişilerin böyle görülmesi için sebeptir. 


 اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْۚ 

 

İtiraziyye olan cümle fasılla gelmiştir. İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. İsim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede müsnedün ileyhin tüm esma-i hüsnaya şamil Allah ismiyle gelmesi tazim ve haşyet duyguları uyandırma gayesine matuftur.

Başındaki harf-i cerle birlikte  اَعْلَمُ  kelimesine müteallık olan mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَا nın sılası mahzuftur.  ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْۚ , bu mahzuf sılaya müteallıktır. 

 

اِنّ۪ٓي اِذاً لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

اِنَّٓ ’nin dahil olduğu cümlede cevap harfi  اِذًا , amel etmemiştir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  مِنَ الظَّالِم۪ينَ  mahzuf habere müteallıktır.  اِنَّٓ  ve lam-ı muzahlaka olmak üzere iki unsurla tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı [devamlılığı] ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

وَلَٓا اَقُولُ - اَعْلَمُ - اَللّٰهُ - اِنّ۪ٓي  lafızlarının tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.