اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ وَفَرِحُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | اللَّهُ | Allah |
|
2 | يَبْسُطُ | bollaştırır |
|
3 | الرِّزْقَ | rızkı |
|
4 | لِمَنْ | kimse için |
|
5 | يَشَاءُ | dilediği |
|
6 | وَيَقْدِرُ | ve kısar |
|
7 | وَفَرِحُوا | ve sevindiler |
|
8 | بِالْحَيَاةِ | hayatıyle |
|
9 | الدُّنْيَا | dünya |
|
10 | وَمَا | oysa |
|
11 | الْحَيَاةُ | hayatı |
|
12 | الدُّنْيَا | dünya |
|
13 | فِي |
|
|
14 | الْاخِرَةِ | ahiretin yanında |
|
15 | إِلَّا | ancak |
|
16 | مَتَاعٌ | bir geçimdir |
|
Riyazus Salihin, 464 Nolu Hadis
Müstevrid İbni Şeddâd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âhirete göre dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. O kişi parmağının ne kadarcık bir su ile döndüğüne baksın.”
(Müslim, Cennet 55)
اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ
İsim cümlesidir. للّٰهُ lafza-i celâli, mübteda olup lafzen merfûdur. يَبْسُطُ fiili, mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
يَبْسُطُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. الرِّزْقَ mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur.
مَنْ müşterek ism-i mevsûl, لِ harf-i ceriyle يَبْسُطُ fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlün sılası يَشَٓاءُ ’dur. Îradan mahalli yoktur.
يَشَٓاءُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
يَقْدِرُ fiili atıf harfi وَ ‘la يَبْسُطُ fiiline matuftur.
وَفَرِحُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. فَرِحُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِالْحَيٰوةِ car mecruru فَرِحُوا fiiline müteallıktır. الدُّنْيَا kelimesi الْحَيٰوةِ ‘nin sıfatı olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur.
وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ۟
وَ haliyyedir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. الْحَيٰوةُ mübteda olup lafzen merfûdur. الدُّنْيَٓا kelimesi الْحَيٰوةُ ‘nun sıfatı olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur.
فِي الْاٰخِرَةِ car mecruru الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا ‘nın mahzuf haline müteallıktır. Takdiri; مقيسة في جنب الآخرة (Ahiret tarafından mukayese edildiğinde) şeklindedir.
اِلَّا hasr edatıdır. مَتَاعُ mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.
اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ
İstînafiyye olarak fasılla gelen ayette ilk cümle sübut ifade eden isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidâî kelamdır. Lafza-i celâl mübteda, müspet muzari fiil sıygasındaki يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ cümlesi haberdir.
Haberin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, teceddüt ve istimrar ifade eder.
Haberde muzari fiil tercih edilmesi, olayın zihinde daha kolay canlandırılması için de olabilir. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl başındaki harfi cerle birlikte يَبْسُطُ fiiline müteallıktır. Sılası يَشَٓاءُ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Aynı üslupta gelen وَيَقْدِرُۜ cümlesi, يَبْسُطُ ’ya tezat nedeniyle atfedilmiştir.
اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ ifadesinde istiare vardır. يَبْسُطُ kelimesi devam ve kesret için müsteardır. يَقْدِرُۜ ise kılletten kinayedir. (Âşûr)
اَللّٰهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ cümlesiyle, وَيَقْدِرُۜ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
يَبْسُطُ - يَقْدِرُ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
Vahidi şöyle demiştir: قْدِرُ "Kadr Arapça'da, bir şeyi fazla ve noksan olmaksızın eşit parçalara bölmek anlamındadır." Müfessirler ise "ayetteki يَقْدِرُ fiili için, daraltmak anlamında olduğunu söylemiştir. Bunun bir benzeri de, ["Kimin de rızkı daraltılırsa" (Talak/7) ayetidir"] demişlerdir. Buna göre ayetin manası, "Allah Teâlâ dilediğine yetecek kadar rızık verir, bundan geriye birşey kalmaz, artmaz" şeklindedir. (Fahreddin er-Râzî)
وَفَرِحُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ
وَ istînâfiyyedir. Cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Anlamadıkları bol rızık sebebini beyan için müstenefe cümlesi gelmiştir.
Dünya hayatı ile sevinmek ifadesi dünya hayatının nimeti ile sevinmek anlamında hal-mahal alakasıyla mecaz-ı mürseldir.
وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ۟
وَ , haliyyedir. Menfi isim cümlesi formunda gelmiş faide-i haber inkâri kelamdır.
Nefy harfi مَا ve istisna edatı اِلَّا ile oluşan kasr, mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır. الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا mevsuf/maksûr, مَتَاعٌ sıfat/maksûrun aleyhtir. Dünya hayatının bir aldanış vasıtasından başka birşey olmadığı, kasr üslubuyla etkili bir şekilde ifade edilmiştir.
فِي الْاٰخِرَةِ , mahzuf hale müteallıktır.
الْحَيٰوةُ - الدُّنْيَا kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
الدُّنْيَا - الْاٰخِرَةِ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab, الدُّنْيَا - الْحَيٰوةُ - الرِّزْقَ - فَرِحُوا - مَتَاعٌ۟ kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
اِلَّا مَتَاعٌ۟ [Ancak bir metadır], yani, insanın, geçici ihtiyaçları için kendisinden faydalandığı bir eşya gibidir. Burada teşbih edatı ile vech-i şebeh hazf edildiği için teşbih-i beliğ sanatı vardır. (Safvetü't Tefasir)