وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ بَن۪ينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللّٰهِ هُمْ يَكْفُرُونَۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَاللَّهُ | Allah |
|
2 | جَعَلَ | yarattı |
|
3 | لَكُمْ | size |
|
4 | مِنْ |
|
|
5 | أَنْفُسِكُمْ | kendi nefislerinizden |
|
6 | أَزْوَاجًا | eşler |
|
7 | وَجَعَلَ | ve yarattı |
|
8 | لَكُمْ | size |
|
9 | مِنْ |
|
|
10 | أَزْوَاجِكُمْ | eşlerinizden |
|
11 | بَنِينَ | oğullar |
|
12 | وَحَفَدَةً | ve torunlar |
|
13 | وَرَزَقَكُمْ | ve sizi besledi |
|
14 | مِنَ |
|
|
15 | الطَّيِّبَاتِ | güzel rızıklarla |
|
16 | أَفَبِالْبَاطِلِ | hâlâ batıla mı? |
|
17 | يُؤْمِنُونَ | inanıyorlar |
|
18 | وَبِنِعْمَتِ | ve ni’metine |
|
19 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
20 | هُمْ | onlar |
|
21 | يَكْفُرُونَ | nankörlük ediyorlar |
|
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً
İsim cümlesidir. وَ atıf harfidir. اللّٰهُ lafza-i celâl mübteda olup lafzen merfûdur.
جَعَلَ mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
جَعَلَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Fail müstetir olup takdiri هو ’dir.
لَكُمْ car mecruru جَعَلَ fiiline müteallıktır. مِنْ اَنْفُسِكُمْ car mecruru جَعَلَ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَزْوَاجاً mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur.
وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ بَن۪ينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ
Cümle atıf harfi وَ ’la önceki جَعَلَ fiiline matuftur. جَعَلَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Fail müstetir olup takdiri هو ’dir.
Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşâî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.
Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.
و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَكُمْ car mecruru جَعَلَ fiiline müteallıktır. مِنْ اَزْوَاجِ car mecruru جَعَلَ fiiline müteallıktır.
Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
بَن۪ينَ mef’ûlün bih olup cemi müzekker salim kelimelere mülhak olduğu için nasb alameti ى ’dir.
حَفَدَةً atıf harfi وَ ’la بَن۪ينَ ’e matuftur.
وَ atıf harfidir. رَزَقَكُمْ fetha üzere mebni mazi fiildir. Fail müstetir olup takdiri هو ’dir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مِنَ الطَّيِّبَاتِ car mecruru رَزَقَكُمْ fiiline müteallıktır.
اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللّٰهِ هُمْ يَكْفُرُونَۙ
Hemze istifhâm harfidir. فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
بِالْبَاطِلِ car mecruru يُؤْمِنُونَ fiiline müteallıktır.
يُؤْمِنُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
وَ atıf harfidir. بِنِعْمَتِ car mecrur يَكْفُرُونَ fiiline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır. اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur.
يَكْفُرُونَ mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
يَكْفُرُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
الْبَاطِلِ kelimesi sülâsî mücerred olan بطل fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ بَن۪ينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ
Ayet, …وَاللّٰهُ فَضَّلَ cümlesine matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Mübteda ve haberden müteşekkil ilk cümle وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Cümlede müsnedin mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
مِنْ اَنْفُسِكُمْ ve مِنْ اَزْوَاجِكُمْ ibarelerindeki مِنْ harflerinde tecrîd sanatı vardır.
Bu harflerden ilki teb'iz, ikincisi ibtidaiyye içindir. (Âşûr)
Mef’ûl olan اَزْوَاجاً ’deki tenvin, nev ve tazim ifade eder.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ بَن۪ينَ وَحَفَدَةً cümlesi haber olan önceki …جَعَلَ لَكُمْ cümlesine, hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir.
جَعَلَ لَكُمْ cümlesindeki لِ harf-i ceri tadiye içindir. Muhatap cemi zamiri bütün insanlara yöneliktir. (Âşûr)
بَن۪ينَ ve حَفَدَةً kelimelerindeki tenvin nev ve tazim ifade eder.
وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ cümlesi makabline hükümde ortaklık sebebiyle atfedilmiştir.
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً [Allah Teâlâ sizin için eşler kıldı.] ifadesinden sonra eşlerden de oğullar ve torunlar kıldı şeklinde açıklama yapılması taksim sanatıdır.
بَن۪ينَ - وَحَفَدَةً - اَزْوَاجاً kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
اَزْوَاجاً ve جَعَلَ kelimelerinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
رَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ [Size temiz şeylerden rızık etti] lezzetli şeylerden yahut helallerden demektir. مِنَ de teb'iz içindir, çünkü dünyada rızık olarak verilenler onlardan birer örnektir. (Beyzâvî)
اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللّٰهِ هُمْ يَكْفُرُونَۙ
فَ atıf, hemze inkârî istifham harfidir. Cümle, takdiri أيكفرون بالله الذي هذا شأنه [Durumu bu olan Allah’ı mı inkâr ediyorsunuz?] olan mukadder istînâfa matuftur. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Cümle muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
İnkârî istifham olan bu cümle, kınama ve azarlama manasına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
İnkârî istifham içeren ifadelerdeki belîgî kuvvet, menfi ifadelerde yoktur.
Cümledeki بِالْبَاطِلِ car mecruru, siyaktaki önemine binaen âmili olan يُؤْمِنُونَ ’ye, takdim edilmiştir.
İstifhama dahil olarak makabline atfedilen وَبِنِعْمَتِ اللّٰهِ هُمْ يَكْفُرُونَۙ cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Munfasıl zamir هُمْ mübteda, يَكْفُرُونَۙ haberdir.
Müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Cümledeki بِنِعْمَةِ car mecruru siyaktaki önemine binaen amili olan يَكْفُرُونَۙ ’ye, takdim edilmiştir.
Veciz ifade kastıyla gelen بِنِعْمَةِ اللّٰهِ izafetinde اللّٰهِ ismine muzâf olan نِعْمَةِ , tazim edilmiştir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Kalplerde haşyet duygularını artırmak için, zamir makamında zahir isim zikredilmiştir. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
نِعْمَتِ - رَزَقَكُمْ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr, يُؤْمِنُونَ - يَكْفُرُونَۙ kelimeleri arasında ise tıbâk-ı îcab sanatları vardır.
Ayetin sonundaki istifham inkârîdir. Tevbih manasında mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca cümlede tecâhül-i ârif sanatı vardır.
اَزْوَاجِكُمْ ve رَزَقَكُمْ ile يُؤْمِنُونَ kelimeleri arasında muhataptan gaibe geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır. (Müşerref Ulusu (Ülger), Arap Dili Ve Belâgatı İltifat Sanatı)
71-72 ayetlerde; يَكْفُرُونَۙ ile يَجْحَدُونَ [İnkâr ediyorlar] cümlelerinde lüzum ma la yelzem sanatı vardır.
اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ [Batıla mı iman ediyorlar?] وَبِنِعْمَتِ اللّٰهِ هُمْ يَكْفُرُونَۙ [Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar] nimeti putlara isnad etmekle yahut Allah’ın helal ettiğini haram etmekledir. Sılanın fiilden önce gelmesi ya nimete önem vermek veya mübalağa için tahsisi akla getirmek içindir ya da ayet sonlarının tutması içindir. (Beyzâvî)
يُؤْمِنُونَ ve يَكْفُرُونَ fiillerinin muzari gelmesi teceddüt ve tekrara delalet etmesi içindir. (Âşûr)
يُؤْمِنُونَ ve يَكْفُرُونَ fiilleri arasında bedi sanatlarından tıbâk vardır. (Âşûr)