اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلاًۙ
Firdevs فردوس : Kelime İbranice, Süryanice ve Ârâmice'den Arapçaya alınmıştır. İçinde ağaçlar ve meyveler bulunan cennet manasındadır. Bu kökün فرد köküyle bir uyumu söz konusudur. Zira kelimeye vav ve sîn harfinin ilavesi genişlik ve uzunluğa delalet ederken aslında bu cennet muâdili olmayan münferid bir yerdir. Firdevs cennetine girenler iman, salih ameller, huşû, boş sözden yüz çevirme, emanete ve verdiği sözlere riayet, namazlara devamlılık sıfatlarıyla vasıflanmışlardır. (Tahqiq)
Kuran’ı Kerim’de isim olarak 2 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli Firdevs'dir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلاًۙ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
الَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûl, اِنَّ ‘nin ismi olup mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اٰمَنُوا ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur.
اٰمَنُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
عَمِلُوا atıf harfi وَ ‘la sılaya matuftur. عَمِلُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
الصَّالِحَاتِ mef’ûlun bih olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır. الصَّالِحَاتِ kelimesi sülâsî mücerred olan صلح fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَانَتْ fiili, اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur. كَانَتْ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. تْ te’nis alametidir.
لَهُمْ car mecruru كَانَتْ ‘in haberi olan نُزُلاً ‘e müteallıktır.
لِ harf-i ceri mecruruna tahsis, sahiplik, istihkak, sebep gibi manalar kazandırabilir. Burada istihkak ifade eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
جَنَّاتُ kelimesi كَانَتْ ‘in ismi olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. الْفِرْدَوْسِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
نُزُلاً kelimesi كَانَتْ ‘in haberi olup lafzen mansubdur.
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلاًۙ
Ayet, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. اِنَّ ile tekid edilmiş, faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümlesi formunda geldiği için sübut, medih makamında olması sebebiyle de istimrar (devamlılık) ifade eder.
اِنَّ ‘nin isminin ism-i mevsûlle gelmesi, habere dikkat çekmek ve bahsi geçenleri tazim amacına matuftur.
Müsnedün ileyhin ismi mevsulle gelmesi, sılada ifade edilen amellere dikkat çekmek içindir. (Âşûr)
Has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ , müspet mazi fiil siygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلاً cümlesi, اِنَّ ’nin haberidir. كَانَ ’nin dahil olduğu bu isim cümlesinde takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur لَهُمْ , nakıs fiil كَانَ ’nin haberi olan نُزُلاًۙ ’e takdim edilmiştir. Bu takdim ihtimam içindir.
İmanları ve amellerinden dolayı cennete girmeyi hak ettikleri için tekrimen istihkak ifade eden لِ harf-i getirilmiştir. (Âşûr)
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ ve isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı)
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
جَنَّاتُ kelimesinin الْفِرْدَوْسِ ‘e izafe edilmesi beyan (açıklama) içindir. Yani cennetlerden Firdevs cinsi demektir. (Âşûr)
اٰمَنُوا - الصَّالِحَاتِ ve جَنَّاتُ - الْفِرْدَوْسِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
نُزُلاًۙ kelimesi 102. ayetteki kâfirlere hitabı hatırlatmaktadır. Bu ayette de bu kelimenin seçilmesi reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatına güzel bir örnektir.
Bu ayet işaret ediyor ki iman ve iyi işler sahiplerine ilâhi rahmetin eseri, Allah'ın (cc) ezeli şefkatinin gereği olarak erişir; Cehennemin kâfirlere konak kılınması ise böyle olmayıp, onların kötü tercihlerinin gereğidir. (Ebüssuûd)
Katade, الْفِرْدَوْسِ ’in cennetin merkezi ve en üstün yeri olduğunu söylerken, Kâ’b "Cennetler içinde, الْفِرْدَوْسِ ’den daha üstün ve yücesi yoktur. Orada, emr-i bi’l maruf nehy-i ani’l-münker (iyiyi emir, kötüyü nehyeden) kimseler bulunacaklardır" demiştir. Mücahid “ الْفِرْدَوْسِ , Rumca ‘bahçe’ manasındadır" der. (Fahreddin er-Râzî)
Bir görüşe göre ise Firdevs, bazı özel bitkileri olan bahçedir. Diğer bir görüşe göre ise özellikle üzüm bağları için kullanılmaktadır. Müberred diyor ki: "Araplardan duyduğuma göre birbirlerine dolanan ağaçlar ve genellikle de bu tür üzüm ağaçları için kullanılmaktadır. Ebu Resûlullah'tan (sav) rivayet olunduğuna göre şöyle buyurmuştur:
"Cennette yüz derece vardır. Her iki derece arasında yüz yıllık mesafe vardır. Firdevs, en yüksek derecedir. Dört nehir de bu cennettedir. Siz de Allah'tan cennet dilerken O'ndan Firdevsi dileyin. Firdevsin üstünde de Rahman’ın arşı vardır. Cennet ırmakları da buradan fışkırmaktadır." (Ebüssuûd)
Amel-i salih, iman kelimesine atfedilmiştir. Birbirine atfedilenler, birbirinden farklı şeylerdir. Binaenaleyh bu, salih amelin imandan başka olduğunu gösterir. (Fahreddin er-Râzî)
اٰمَنُوا - عَمِلُوا kelimelerinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)