وَكَذٰلِكَ بَعَثْنَاهُمْ لِيَتَسَٓاءَلُوا بَيْنَهُمْۜ قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْۜ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْماً اَوْ بَعْضَ يَوْمٍۜ قَالُوا رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ فَابْعَثُٓوا اَحَدَكُمْ بِوَرِقِكُمْ هٰذِه۪ٓ اِلَى الْمَد۪ينَةِ فَلْيَنْظُرْ اَيُّهَٓا اَزْكٰى طَعَاماً فَلْيَأْتِكُمْ بِرِزْقٍ مِنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ اَحَداً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَكَذَٰلِكَ | yine böyle |
|
2 | بَعَثْنَاهُمْ | onları dirilttik |
|
3 | لِيَتَسَاءَلُوا | sormaları için |
|
4 | بَيْنَهُمْ | kendi aralarında |
|
5 | قَالَ | dedi ki |
|
6 | قَائِلٌ | konuşan biri |
|
7 | مِنْهُمْ | içlerinden |
|
8 | كَمْ | ne kadar? |
|
9 | لَبِثْتُمْ | kaldınız |
|
10 | قَالُوا | dediler |
|
11 | لَبِثْنَا | kaldık |
|
12 | يَوْمًا | bir gün |
|
13 | أَوْ | ya da |
|
14 | بَعْضَ | bir parçası (kadar) |
|
15 | يَوْمٍ | günün |
|
16 | قَالُوا | dediler |
|
17 | رَبُّكُمْ | Rabbiniz |
|
18 | أَعْلَمُ | daha iyi bilir |
|
19 | بِمَا | ne kadar |
|
20 | لَبِثْتُمْ | kaldığınızı |
|
21 | فَابْعَثُوا | gönderin |
|
22 | أَحَدَكُمْ | birinizi |
|
23 | بِوَرِقِكُمْ | gümüş (para) ile |
|
24 | هَٰذِهِ | şu |
|
25 | إِلَى |
|
|
26 | الْمَدِينَةِ | şehre |
|
27 | فَلْيَنْظُرْ | baksın |
|
28 | أَيُّهَا | hangi |
|
29 | أَزْكَىٰ | daha temiz ise |
|
30 | طَعَامًا | yiyecek |
|
31 | فَلْيَأْتِكُمْ | size getirsin |
|
32 | بِرِزْقٍ | bir azık |
|
33 | مِنْهُ | ondan |
|
34 | وَلْيَتَلَطَّفْ | ve dikkatli davransın |
|
35 | وَلَا | sakın |
|
36 | يُشْعِرَنَّ | sezdirmesin |
|
37 | بِكُمْ | sizi |
|
38 | أَحَدًا | birisine |
|
Letafe لطف : Bir cisim lâtif لَطِيف sözcüğüyle nitelendirildiğinde onun katı, sert ve ağır anlamlarının zıddı bir özellikte olduğunu gösterir. Öte yandan nezaket, hafif hareket ve ince işlerle uğraşma lâtif لَطِيف ve letâfet لَطافَة kelimeleriyle ifade edilir. Yine duygunun algılayamadığı şeyler için de bazen lâtif sözcüğüyle kullanılabilir. Yüce Allah'ın bu sıfatla isimlendirilmesinin nedeni ise bu sebep veya işlerin inceliklerini bilmesi ya da kullarını hidayete erdirme noktasında onlara rıfkla muamele etmesi olabilir denmiştir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 8 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri lütuf, lâtif, letafet, taltif, lütfen, Abdullatif, Lütfü ve Lâtife'dir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَكَذٰلِكَ بَعَثْنَاهُمْ لِيَتَسَٓاءَلُوا بَيْنَهُمْۜ
وَ istînâfiyyedir. كَ harf-i cerdir. مثل ; “gibi” demektir. Bu ibare amili بَعَثْنَاهُمْ olan mahzuf mef’ûlu mutlaka müteallıktır.
ذا işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harftir. ك hitap zamiridir.
بَعَثْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
لِ harfi, يَتَسَٓاءَلُوا fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte بَعَثْنَاهُمْ fiiline müteallıktır.
يَتَسَٓاءَلُوا fiili ن ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
بَيْنَ mekân zarfı, يَتَسَٓاءَلُوا fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَتَسَٓاءَلُوا fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفاعَلَ babındadır. Sülâsîsi سأل ’dir.
Bu bab fiile müşareket (ortaklık/işteşlik), tekellüf ve tezâhür( görünmek ve zorlanmak), tedrîc (bir işin aşamalı olarak ,aralıklarla ve yavaş yavaş meydana gelmesi), mutavaat fâale (mufaale babına ait bir fıilin dönüşlülüğü için kullanılması) ve mücerred mana (türemiş olduğu mücerred fiille aynı anlamda kullanılması) anlamları katar.
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْۜ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. قَٓائِلٌ fail olup lafzen merfûdur. مِنْهُمْ car mecruru قَٓائِلٌ ’un mahzuf sıfatına müteallıktır.
Mekulü’l-kavl كَمْ لَبِثْتُمْ ’dir. قَالَ fiilinin mef‘ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
كَمۡ soru harfi, لَبِثْتُمْ fiiline müteallıktır. Mümeyyizi mahzuftur. Takdiri, كم يوما (Ne kadar gün ) şeklindedir.
لَبِثْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olup mahallen merfûdur.
قَٓائِلٌ kelimesi sülâsî mücerred olan قول fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالُوا لَبِثْنَا يَوْماً اَوْ بَعْضَ يَوْمٍۜ
Fiil cümlesidir. قَالُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli لَبِثْنَا يَوْماً ’dir. قَالَ fiilinin mef‘ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
لَبِثْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olup mahallen merfûdur. یَوۡمًا zaman zarfı, لَبِثْنَا fiiline müteallıktır.
أَوۡ atıf harfi tahyir / tercih ifade eder. Türkçedeki karşılığı “veya, yahut, yoksa” olan bu edat iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
بَعۡضَ kelimesi یَوۡمًا ’e müteallıktır. یَوۡم muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
قَالُوا رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ
Fiil cümlesidir. قَالُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavl رَبُّكُمْ اَعْلَمُ ’dur. قَالُوا fiilinin mef‘ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
رَبُّ mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَعْلَمُ haber olup lafzen merfûdur. مَا müşterek ism-i mevsûl, بِ harf-i ceriyle birlikte اَعْلَمُ ’ya müteallıktır. İsmi-i mevsûlun sılası لَبِثْتُمْ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
لَبِثْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olup mahallen merfûdur.
فَابْعَثُٓوا اَحَدَكُمْ بِوَرِقِكُمْ هٰذِه۪ٓ اِلَى الْمَد۪ينَةِ
Fiil cümlesidir. Cümle, takdiri اهتمّوا بأمر طعامكم [Yediğinize dikkat edin.] olan mukadder istînâfa matuftur.
ابْعَثُٓوا damme üzere mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
اَحَدَكُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
بِوَرِقِكُمْ car mecruru اَحَدَكُمْ ’un mahzuf haline müteallıktır. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
هٰذِه۪ ism-i işaret وَرِقِكُمْ ’den bedel veya atfı beyan olarak mahallen mecrurdur.
اِلَى الْمَد۪ينَةِ car mecruru ابْعَثُٓوا fiiline müteallıktır.
فَلْيَنْظُرْ اَيُّهَٓا اَزْكٰى طَعَاماً فَلْيَأْتِكُمْ بِرِزْقٍ مِنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ اَحَداً
Fiil cümlesidir. فَ atıf harfidir. ل emir lamıdır. لْيَنْظُرْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
Müşterek ism-i mevsûl اَيُّ , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. Muttasıl zamir هَٓا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası اَزْكٰى طَعَاماً ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
اَزْكٰى mahzuf mübtedanın haberi olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur. Takdiri; هو şeklindedir. طَعَاماً temyiz olup fetha ile mansubdur.
Temyiz; kendisinden önce geçen mübhem (manası açık olmayan) bir ismin manasına açıklık getiren camid, nekre bir isimdir. Yani çeşitli manalar kastedilmeye elverişli önceki isim veya cümleden asıl maksadın ne olduğunu açıklamak üzere zikredilen camid (türememiş), mansub ve nekre isme temyiz denir. Temyizin manasını açıkladığı önceki isme veya cümleye de mümeyyez denir. Temyiz harf-i cerli ve izafetle gelmediği müddetçe mansubdur. Mümeyyezin îrabı ise cümledeki yerine göredir. Temyiz Türkçeye “bakımından, …yönünden” şeklinde tercüme edilebilir. Temyizi bulmak için “ne bakımdan, hangi açıdan?” soruları sorulur.
Temyiz ikiye ayrılır:
1. Melfûz mümeyyez: Söylenmiş, cümlede görülen mümeyyez.
2. Melhûz mümeyyez: Düşünülen, cümlede açık olarak görülmeyen mümeyyez.
(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَ atıf harfidir. ل emir lamıdır. لْيَأْتِكُمْ illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
بِرِزْقٍ car mecruru يَأْتِكُمْ fiiline müteallıktır. مِنْهُ car mecruru بِرِزْقٍ ’in mahzuf haline müteallıktır.
وَ atıf harfidir. ل emir lamıdır. يَتَلَطَّفْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو’dir.
وَ atıf harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuz emir manasındadır. يُشْعِرَنَّ fetha üzere mebni muzari fiildir. Fiilin sonundaki ن , tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur'an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)
بِكُمْ car mecruru يُشْعِرَنَّ fiiline müteallıktır. اَحَداً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
يَتَلَطَّفْ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi لطف ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
يُشْعِرَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi شعر ’dir.
İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
وَكَذٰلِكَ بَعَثْنَاهُمْ لِيَتَسَٓاءَلُوا بَيْنَهُمْۜ
Mütekellim Allah Teâlâ’dır. Ayette Ashab-ı Kehf’in konuşmaları aktarılmaktadır.
Ayet istînâf cümlesiyle başlamıştır.
كَذٰلِكَ , amili بَعَثْنَاهُمْ olan mahzuf mef’ûlü mutlaka müteallıktır.
كَ , harfi mahzuf bir masdarın sıfatıdır. Yani bu ibare كما أنمناهم هذه النومة الطويلة كذلك (Onları bu uzun uykuyla uyuttuğumuz gibi uyuttuk) manasındadır. (İrab, Muhyiddin Derviş)
كَذٰلِكَ burada ‘böylece’ manasındadır. (Beyzâvî)
كَذٰلِكَ kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem كَ hem de ذٰ işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi, s. 101)
كَذٰلِكَ (İşte böyle), aslında uzaktaki bir nesneye işaret için kullanılır. Buradaki istimali (kullanımı), işaret edilen nimetin fazilet mertebesinin yüksekliğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
بَعَثْنَاهُمْ لِيَتَسَٓاءَلُوا بَيْنَهُمْ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Azamet zamirine isnad edilmiş بَعَثْنَاهُمْ fiili tazim ifade eder.
Sebep bildiren masdar ve cer harfi لِ ’nin gizli أنْ ’le masdar yaptığı لِيَتَسَٓاءَلُوا بَيْنَهُمْ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, başındaki harf-i cerle birlikte بَعَثْنَاهُمْ fiiline müteallıktır.
لِيَتَسَٓاءَلُوا fiili, تفاعل babındadır. Bu bab fiile müşareket, tekellüf, tedrîc, mutavaat anlamları katar.
لِيَتَسَٓاءَلُوا بَيْنَهُمْ [Aralarında soruşsunlar diye…] Anlatılan konunun aklî bir şekilde açıklanmasının yerine içinde bulunulan ruh halinin etkisi altında hayalî bir izah tarzıdır. Muhatabın bu sebebe inanması aynı duyguları paylaşması sebebiyle olur. Bu üslup hüsn-i ta’lil sanatıdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)
Daha önce onların uyandırılmalarının gayesinin onları denemek olduğu belirtildiği halde burada onların birbirlerine soru sormalarının buna gaye kılınması, denemenin soruşmalarına terettüp eden hükümlerden olması itibarıyladır. Bununla iktifa edilmesi, diğer sonuçlarını da gerektirmesinden dolayıdır. (Ebüssuûd)
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْۜ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan كَمْ لَبِثْتُمْ cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Soru harfi كَمْ , zarfiyye ve mümeyyiz olmak üzere لَبِثْتُمْ fiiline müteallıktır. كَمْ ’in temyizi mahzuftur. Takdiri; يوما (gün) şeklindedir. Temyizin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Kendi durumunu bilmek her şeyden önce geldiği için uyandırılmalarının ilk hikmeti kendi durumlarını anlamak için şu şekilde birbirlerine sormaları oldu: قَالَ قَاۤئِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ [Bunun için içlerinden biri: “Ne kadar durdunuz?” dedi.] “Bir gün veya daha az bir zaman kaldık.” dediler. Kimi öyle dedi kimi de öyle. Nasıl ki kıyamette uyandırılarak haşre gönderilecek olanlar hep böyle sanacaklar. Bu karşılıklı konuşma esnasında kimi de fazla durulduğunu sezerek anlaşmazlığa son vermek için ne kadar kaldığımızı Rabbimiz daha iyi bilir, dediler. (Elmalılı Hamdi Yazır)
قَالُوا لَبِثْنَا يَوْماً اَوْ بَعْضَ يَوْمٍۜ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
قَالُوا fiilinin mekulü’l-kavli olan لَبِثْنَا يَوْماً cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالَ - قَٓائِلٌ - قَالُوا ve لَبِثْتُمْ - لَبِثْنَا kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
قَالُوا رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
قَالُوا fiilinin mekulü’l-kavli olan رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber, ibtidaî kelamdır.
Veciz anlatım kastıyla gelen رَبُّكُمْ izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla muhataplar şan ve şeref kazanmıştır. Ayrıca müsnedün ileyh konumundaki bu izafet, Allah’ın rububiyet vasfıyla onlara destek olduğunun işaretidir. Müsned olan اَعْلَمُ , ism-i tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir.
بِمَا car mecruru اَعْلَمُ ’ya müteallıktır. Masdar harfi مَا ’nin sılası olan لَبِثْتُمْ , mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)
يَوْمٍۜ - لَبِثْتُمْ - قَالُوا kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
فَابْعَثُٓوا اَحَدَكُمْ بِوَرِقِكُمْ هٰذِه۪ٓ اِلَى الْمَد۪ينَةِ
Cümle, takdiri …اهتمّوا بأمر طعامكم [Yediğinize dikkat edin] olan mukadder istînâfa matuftur. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İzafet formundaki بِوَرِقِكُمْ car mecruru, اَحَدَكُمْ ’un mahzuf haline müteallıktır.
Cümlede, mahzuf unsurlar nedeniyle îcâz-ı hazif sanatı vardır.
İşaret ismi هٰذِه۪ٓ ’nin mevsufu olan بِوَرِقِكُمْ ’a dahil olan بِ harfi mülabeset içindir.
بَعَثْنَاهُمْ - ابْعَثُٓوا kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır
Onların bunu söylemeleri, konunun derinliğine dalmayıp o anda kendileri için en önemli olan konuya yönelmek içindir. “Şu paranızla…” denilmesi, konuşanın, o günkü yiyeceklerini almaları için parayı bazı arkadaşlarına uzattığını zımnen bildirmektedir. Onların yanlarında para taşımaları, azık için hazırlık yapmanın, Allah'a tevekkül etmeye ters düşmediğine delildir. (Ebüssuûd)
فَلْيَنْظُرْ اَيُّهَٓا اَزْكٰى طَعَاماً فَلْيَأْتِكُمْ بِرِزْقٍ مِنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ اَحَداً
Cümle فَ ile …فَابْعَثُٓوا cümlesine atfedilmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
فَلْيَنْظُرْ fiilinin mef’ûlü konumundaki ism-i mevsûl اَيُّهَٓا ’nın sıla cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır. اَزْكٰى , takdiri هو olan mahzuf mübtedanın haberidir. İsm-i tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir. طَعَاماً temyizdir.
اَيُّهَٓا ’nın ism-i istifham olması da caizdir. O takdirde اَزْكٰى , onun haberi ve istifham üslubundaki cümle takdir edilen إلى harfiyle birlikte فَلْيَنْظُرْ fiilinin mamulü olur.
Yine emir üslubunda gelerek makabline hükümde ortaklık nedeniyle atfedilen فَلْيَأْتِكُمْ بِرِزْقٍ cümlesinde, بِرِزْقٍ ’daki tenvin, nev ve tazim ifade eder.
أتى , gelmek manasındadır. بِ harf-i ceriyle kullanıldığında getirmek manasına gelir. Fiiillerin harflerle yeni anlam kazanması, tazmin sanatıdır.
Aynı üslupta gelen وَلْيَتَلَطَّفْ cümlesi, …فَلْيَنْظُرْ cümlesine, hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir.
وَلْيَتَلَطَّفْ fiili, تفعّل babındadır. Bu babın fiile kattığı anlamlar: Dönüşlülük, tekellüf, ittihaz, tedrîc ve taleptir.
Nehiy üslubunda talebî inşâî isnad olan وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ اَحَداً cümlesi, makabline matuftur. اِفعال babındaki fiil, şeddeli nunla tekid edilmiştir.
Mef’ûl olan اَحَداً ’deki tenvin kıllet ve nev ifade eder. Menfî siyakta tenkir, umuma işarettir.
Birbirine atfedilen ve talep ifade eden cümleler inşâî olmak bakımından mutabıktır.
لَا يُشْعِرَنَّ - اَعْلَمُ kelimeleri arasında tıbak-ı hafî sanatı vardır.
طَعَاماً - بِرِزْقٍ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
[Şimdi siz içinizden birini şu paranızla şehre gönderin de kimin yemeği daha temiz, baksın ve ondan size erzak getirsin. Bir de dikkatli davransın ve sakın kimseye sezdirmesin.] şeklindeki sözleri, konunun derinliğine dalmayıp o anda kendileri için en önemli olan konuya yönelmek içindir.
Şu paranızla... denilmesi, konuşanın, o günkü yiyeceklerini almaları için parayı bazı arkadaşlarına uzattığını zımnen bildirmektedir. Onların yanlarında para taşımaları, azık için hazırlık yapmanın, Allah'a tevekkül etmeye ters düşmediğine delildir. (Ebüssuûd)
فَلْيَأْتِكم ve لِيَتَلَطَّفْ emir sıygaları; vekil olacak belirsiz bir kişiye yöneliktir. (Âşûr)