Kehf Sûresi 56. Ayet

وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَل۪ينَ اِلَّا مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَۚ وَيُجَادِلُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ وَاتَّخَذُٓوا اٰيَات۪ي وَمَٓا اُنْذِرُوا هُزُواً  ...

Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. İnkâr edenler ise, hakkı batılla çürütmek için mücadele ederler. Âyetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarıları alaya alırlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا ve
2 نُرْسِلُ biz göndermeyiz ر س ل
3 الْمُرْسَلِينَ elçileri ر س ل
4 إِلَّا (olması) dışında
5 مُبَشِّرِينَ müjdeleyiciler ب ش ر
6 وَمُنْذِرِينَ ve uyarıcılar ن ذ ر
7 وَيُجَادِلُ ve mücadele ediyorlar ج د ل
8 الَّذِينَ kimseler
9 كَفَرُوا inkar eden(ler) ك ف ر
10 بِالْبَاطِلِ batılla ب ط ل
11 لِيُدْحِضُوا gidermek için د ح ض
12 بِهِ onunla
13 الْحَقَّ hakkı ح ق ق
14 وَاتَّخَذُوا ve edindiler ا خ ذ
15 ايَاتِي ayetlerimi ا ي ي
16 وَمَا ve şeyleri
17 أُنْذِرُوا uyarıldıkları ن ذ ر
18 هُزُوًا alay konusu ه ز ا
 

وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَل۪ينَ اِلَّا مُبَشِّر۪ينَ 

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.

و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  نُرْسِلُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

الْمُرْسَل۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar.

اِلَّا  hasr edatıdır.  مُبَشِّر۪ينَ  hal olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar.

مُنْذِر۪ينَ  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  مُبَشِّر۪ينَ ’ye matuftur.

الْمُرْسَل۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i mef’ûludur.

مُنْذِر۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

مُبَشِّر۪ينَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


وَمُنْذِر۪ينَۚ وَيُجَادِلُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ وَاتَّخَذُٓوا اٰيَات۪ي وَمَٓا اُنْذِرُوا هُزُواً

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir. يُجَادِلُ  merfû muzari fiildir. الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl, fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  كَفَرُوا ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.

كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

بِالْبَاطِلِ  car mecruru ism-i mevsulun mahzuf haline müteallıktır. 

لِ  harfi,  يُدْحِضُوا  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.  يُدْحِضُوا  kelimesi  ن ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  يُجَادِلُ  fiiline müteallıktır. بِهِ  car mecruru  يُدْحِضُوا  fiiline müteallıktır.

الْحَقَّ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

وَاتَّخَذُٓوا اٰيَات۪ي  cümlesi قد  takdiriyle hal cümlesidir. 

وَ  haliyyedir. İstînâfiyye olması da caizdir.  اتَّخَذُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اتَّخَذُوا  fiili değiştirme manasına gelen kalp fiillerdendir. Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar,

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller “etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi” gibi manalara gelir.

Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamulü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اٰيَات۪ي  mef’ûlun bih olup mukadder fetha ile mansubdur. Mütekellim zamiri   ي muzafun ileyh olup mahallen mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  مَٓا  müşterek ism-i mevsûl , اٰيَات۪ي  kelimesine matuf olup mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اُنْذِرُوا ‘ dır. Îrabtan mahalli yoktur.

اُنْذِرُوا  damme üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.

هُزُواً  kelimesi  اُنْذِرُوا ‘nin ikinci mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur. 

يُجَادِلُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi  جدل ’dir.

Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.

Müşareket (işteşlik – ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ve mef'ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَلْبَاطِلِ  kelimesi sülasisi olan  بطل  fiilin ismi failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَل۪ينَ اِلَّا مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَۚ

 

Ayet  وَمَا مَنَعَ  cümlesine  وَ  ile atfedilmiştir. Atıf sebebi iki cümle arasındaki manen ve lafzen ittfaktır. Ayetin ilk cümlesi menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber inkarî kelamdır. Azamet zamirine isnad edilen fiil tazim ifade etmiştir.

Cümle nefy harfi  مَا  ve istisna edatı  اِلَّا  ile oluşmuş kasrla tekid edilmiştir. Kasr, zül-hal ile hali arasındadır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır.

وَمُنْذِر۪ينَۚ , hal olan  مُبَشِّر۪ينَ ’ye tezâyüf nedeniyle atfedilmiştir. Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildirmek için kullanılan vasfı ifade eden ıtnâb sanatıdır.

نُرْسِلُ - الْمُرْسَل۪ينَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Gönderilenlerin görevinin uyarıcı ve müjdeleyici olmak şeklinde açıklanması taksim sanatıdır.

مُبَشِّر۪ينَ [Müjdeleyiciler] - مُنْذِر۪ينَۚ  [Uyarıcılar] kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. (Safvetü’t Tefasir)

مَا نُرْسِلُ - الْمُرْسَل۪ينَ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb sanatı vardır.


 وَيُجَادِلُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ وَاتَّخَذُٓوا اٰيَات۪ي وَمَٓا اُنْذِرُوا هُزُواً

 

وَ  istînâfiyyedir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

يُجَادِلُ  fiilinin faili konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ‘nin sılası olan … كَفَرُوا بِالْبَاطِلِ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Hâlidî, Vakafat, S.107)

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi bahsi geçen kişileri tahkir ifade eder.

Sebep bildiren masdar ve cer harfi  لِ ‘nin gizli  أنْ ‘le masdar yaptığı  لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde olup  لِ  harfiyle birlikte  يُجَادِلُ  fiiline müteallıktır.

لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ  ifadesinde istiare vardır. Çünkü  دحض ‘ın asıl anlamı ayak sürçmesi dir. Nitekim  مكان دحيض  ifadesi kaygan zemin anlamındadır. Buna göre Yüce Allah, buradaki  لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ  ifadesiyle sanki yerinde sabit duran hakkın ayağını kaydırıp bulunduğu yerden alarak bertaraf etmek için buyurmuş oluyor ki bu vaziyette hak, sağlam iken kırılmış olan, doğru iken eğrilmiş bulunan bir nesne gibi olmaktadır. (Şerîf er-Râdî, Kur'an Mecazları)

قد  takdiriyle hal konumundaki  وَاتَّخَذُٓوا اٰيَات۪ي وَمَٓا اُنْذِرُوا هُزُواً cümlesi de müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Veciz ifade kastına matuf  اٰيَات۪ي  izafetinde Allah Teâlâya ait ‘ben’ zamirinin ayetlere izafesi, ayetleri tekrim ve tazim içindir.

Ayetin başında cemi mütekellim zamiri kullanılırken,  اٰيَات۪ي ‘de müfred mütekellime iltifat edilmiştir.

اٰيَات۪ي ‘ye matuf olan müşterek ism-i mevsûlün sılası olan  اُنْذِرُوا هُزُواً  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

اُنْذِرُوا  fiili meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef'ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef'ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur. 

Mef’ûl olan  هُزُواً ’deki tenvin kesret, nev ve tahkir ifade eder.

اُنْذِرُوا - مُنْذِر۪ينَۚ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları,    الْبَاطِلِ - الْحَقَّ  kelimeleri arasında ise tıbâk-ı îcab sanatı vardır.