Bakara Sûresi 201. Ayet

وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ  ...

Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمِنْهُمْ ve onlardan
2 مَنْ kimi de
3 يَقُولُ derki ق و ل
4 رَبَّنَا Rabbimiz ر ب ب
5 اتِنَا bize ver ا ت ي
6 فِي
7 الدُّنْيَا dünyada da د ن و
8 حَسَنَةً güzellik ح س ن
9 وَفِي
10 الْاخِرَةِ ahirette de ا خ ر
11 حَسَنَةً güzellik ح س ن
12 وَقِنَا ve bizi koru و ق ي
13 عَذَابَ azabından ع ذ ب
14 النَّارِ ateş ن و ر
 

Cemal dış güzelliktir.

Hüsn, hem iç hem dış güzelliği ifade eder ..Yani bana hem dünyamı hem ahiretimi inşa edecek, ahiretimi güzelleştirecek şeyleri ver anlamındadır buradaki dua. En kısa ve kapsamlı dua ayetidir.

Önceki ayetle arasında mukabele vardır. Hasene, nekre gelmiş, burada çokluk ifade etmiş olabilir.

 

  Cemal dış güzelliktir. Hüsn, hem iç hem dış güzelliği ifade eder. Dolayısıyla ayetteki dua 'Bana hem dünyamı hem ahiretimi inşa edecek, ahiretimi güzelleştirecek şeyleri ver' anlamındadır.

  Qınâ kelimesi kı (قِ) ve nâ (نَا) kelimelerinden oluşmuş olup قِ ‘koru’, نَا 'bizi' demektir. قِ kelimesinin kökü veqâ (وقى) dır. Mastarı olan viqâye, bir şeyi, onu rahatsız edecek ve ona zarar verecek şeylerden korumak demektir. Takva da insanın kendi canını korkulan şeylerden sakındırmasıdır. Gerçek anlamı budur.

 

وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ


وَ atıf harfidir. مِنَ النَّاسِ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Müşterek ism-i mevsûl مَنْ, muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası يَقُولُ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

Mekulü’l-kavl cümlesi رَبَّنَاۤ ءَاتِنَا فِی ٱلدُّنۡیَا ‘dir. Nida harfi mahzuftur. Münada olan رَبَّ, muzâftır. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  یَقُولُ fiilinin mef’ûlu olarak mahallen mansubtur.

Nidanın cevabı ءَاتِنَا فِی ٱلدُّنۡیَا ‘dır. ءَاتِنَا illet harfinin hazfiyle mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. Mütekellim zamiri نَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. فِی ٱلدُّنۡیَا car mecruru fiilini mef’ûlun mahzuf haline müteallıktır. Takdiri آتنا نصيبنا حاصلا في الدنيا (dünyada hasıl olan nasibimizi bize ver) şeklindedir. حَسَنَةࣰ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. فِی ٱلۡـَٔاخِرَةِ cümlesi  فِی ٱلدُّنۡیَا’ya atfedilmiştir. 

قِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ  cümlesi atıf harfi  وَ’la ءَاتِنَا’ya atfedilmiştir. قِ illet harfinin hazfiyle mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. Mütekellim zamiri نَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. عَذَابَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. ٱلنَّارِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
 

وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ


Ayet, öncesine tezayüf sebebiyle atfedilmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. مِنۡهُم mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Müşterek ism-i mevsûl مَن , cümlenin muahhar mübtedasıdır. 

Mevsûlün sılası ... یَقُولُ  müsbet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mekulü’l-kavl cümlesi ise, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nida harfi, nida  edilene yakınlık arzusuna binaen hazfedilmiştir . 

Nidanın cevabı olan ...ءَاتِنَا cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümle emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen, dua maksadıyla söylenmiş olması hasebiyle vaz edildiği anlamın dışına çıkmıştır. Bu nedenle mecâz-ı mürsel mürekkeptir.

فِی ٱلدُّنۡیَا car mecrur ءَاتِنَا fiilinin mef’ûlünün mahzuf haline müteallıktır. 

Mef’ûl olan حَسَنَةࣰ önemine binaen tekrarlanmıştır. Reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. Kelimede tenvin, kesret ve nev ifade eder.

ٱلدُّنۡیَا - ٱلۡـَٔاخِرَةِ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

Son cümle olan وَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ , makabline matuftur. Cümleler arasında inşâî olma bakımından ittifak vardır.

Ayette, inananların Rablerinden istediklerini dünyada ve ahirette olmak üzere açıklamaları taksim sanatıdır.

Önceki ayetteki فَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن یَقُولُ رَبَّنَاۤ ءَاتِنَا فِی ٱلدُّنۡیَا  cümlesi ile  وَمِنۡهُم مَّن یَقُولُ رَبَّنَاۤ ءَاتِنَا فِی ٱلدُّنۡیَا حَسَنَةࣰ cümlesi arasında latif bir mukabele sanatı vardır. (Safvetü't Tefâsir)

[Bizi ateşin azabından koru.] Yani ‘’bizi cehennem azabından koru.’’ Burada geçen وقي (koruma) fiili iki mef‘ûl alır. عَذَابَ kelimesi ikinci mef‘ûldür. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr) 

جمل dış güzelliktir. حَسَنَ , hem iç hem dış güzelliği ifade eder. Yani bu dua: ‘’bana hem dünyamı hem ahiretimi inşa edecek, ahiretimi güzelleştirecek şeyleri ver’’ anlamındadır. En kısa ve kapsamlı dua ayetidir.

Önceki ayetle arasında mukabele vardır. Hasene nekre gelmiş, tazim ve kesret ifade etmiştir.