قَالَ فَاذْهَبْ فَاِنَّ لَكَ فِي الْحَيٰوةِ اَنْ تَقُولَ لَا مِسَاسَۖ وَاِنَّ لَكَ مَوْعِداً لَنْ تُخْلَفَهُۚ وَانْظُرْ اِلٰٓى اِلٰهِكَ الَّذ۪ي ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفاًۜ لَنُحَرِّقَنَّهُ ثُمَّ لَنَنْسِفَنَّهُ فِي الْيَمِّ نَسْفاً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | (Musa) dedi |
|
2 | فَاذْهَبْ | git (defol) |
|
3 | فَإِنَّ | artık |
|
4 | لَكَ | sen |
|
5 | فِي |
|
|
6 | الْحَيَاةِ | hayat boyunca |
|
7 | أَنْ |
|
|
8 | تَقُولَ | diyeceksin |
|
9 | لَا |
|
|
10 | مِسَاسَ | bana dokunmayın! |
|
11 | وَإِنَّ | ve şüphesiz |
|
12 | لَكَ | sana |
|
13 | مَوْعِدًا | va’dedilenden (cezadan) |
|
14 | لَنْ | asla |
|
15 | تُخْلَفَهُ | kurtulamayacaksın |
|
16 | وَانْظُرْ | şimdi bak |
|
17 | إِلَىٰ |
|
|
18 | إِلَٰهِكَ | tanrına |
|
19 | الَّذِي |
|
|
20 | ظَلْتَ | durup ısrarla |
|
21 | عَلَيْهِ | ona |
|
22 | عَاكِفًا | taptığın |
|
23 | لَنُحَرِّقَنَّهُ | biz onu yakacağız |
|
24 | ثُمَّ | sonra |
|
25 | لَنَنْسِفَنَّهُ | onu savuracağız |
|
26 | فِي |
|
|
27 | الْيَمِّ | denize |
|
28 | نَسْفًا | ufalayıp |
|
قَالَ فَاذْهَبْ فَاِنَّ لَكَ فِي الْحَيٰوةِ اَنْ تَقُولَ لَا مِسَاسَۖ
Fiil cümlesidir. فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Mekulü’l-kavli, mukadder şart ve cevabıdır. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri; إن تكفر بالله فاذهب (Allah’ı inkâr ediyorsan git) şeklindedir.
اذْهَبْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
فَ ta’liliyyedir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. لَكَ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.
فِي الْحَيٰوةِ car mecruru لَكَ ’deki hitap zamirinin mahzuf haline müteallıktır.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, اِنَّ ’nin muahhar ismi olarak mahallen mansubdur. تَقُولَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
Mekulü’l-kavli لَا مِسَاسَ ’dır. تَقُولَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
لَا cinsi nefyeden olumsuzluk harfidir. مِسَاسَۖ kelimesi لَا ’nın ismi olup lafzen mansubdur.
لَا ‘nın haberi mahzuftur. Takdiri; بيننا (bizim aramızda) şeklindedir.
وَاِنَّ لَكَ مَوْعِداً لَنْ تُخْلَفَهُۚ
اِنَّ لَكَ atıf harfi وَ ’la makabline matuftur. İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. لَك car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.
مَوْعِداً kelimesi اِنَّ ’nin muahhar ismi olarak mahallen mansubdur. لَنْ تُخْلَفَهُ cümlesi مَوْعِداً ’nin sıfatı olarak mahallen mansubdur.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir.
تُخْلَفَهُ mansub, meçhul muzari fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
تُخْلَفَهُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi خلف ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَانْظُرْ اِلٰٓى اِلٰهِكَ الَّذ۪ي ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفاًۜ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. انْظُرْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir.
اِلٰٓى اِلٰهِكَ car mecruru انْظُرْ fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
الَّذ۪ي müfred müzekker has ism-i mevsûl اِلٰهِكَ ’nin mahzuf sıfatına müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası ظَلْتَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
ظَلْتَ mebni, nakıs fiildir. كَانَ gibi ismini ref haberini nasb eder. تَ muttasıl zamir ظَلْتَ ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. عَلَيْهِ car mecruru ظَلْتَ fiiline müteallıktır.
عَاكِفاً kelimesi ظَلْتَ ’nin haberi olarak mahallen mansubdur. عَاكِفاً sülasi mücerredi olan عكف fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَنُحَرِّقَنَّهُ ثُمَّ لَنَنْسِفَنَّهُ فِي الْيَمِّ نَسْفاً
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattie harfidir. نُحَرِّقَنَّهُ fetha üzere mebni muzari fiildir. Fiilin sonundaki نَ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
ثُمَّ hem zaman açısından hem de rütbe (bir mertebeden bir mertebeye geçiş) açısından terahi ifade eder. (Âşûr)
ثُمَّ edatı mertebe açısından terahi manasınadır. Yani aralıklarla, zaman içinde serpiştirilerek peyderpey olabilecek durumları bildirmektedir.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattie harfidir.
نَنْسِفَنَّهُ fetha üzere mebni muzari fiildir. Fiilin sonundaki نَ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)
فِي الْيَمِّ car mecruru لَنَنْسِفَنَّ fiiline müteallıktır. نَسْفاً mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.
Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:
1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.
2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.
3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak فَعْلَةً vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.
مَرَّةً kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نُحَرِّقَنَّ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi حرق ’dır.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
قَالَ فَاذْهَبْ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayetin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Mekulü’l-kavl olan فَاذْهَبْ cümlesindeki فَ , rabıtadır. Bu; cümleden önce mahzuf bir şart olduğunun işaretidir. Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan فَاذْهَبْ cümlesi, mahzuf şartın cevabıdır.
Takdiri …إن تكفر بالله (Eğer Allah’ı inkâr ediyorsan) olan mahzuf şart ve mezkûr cevabından oluşan terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
فَاِنَّ لَكَ فِي الْحَيٰوةِ اَنْ تَقُولَ لَا مِسَاسَۖ وَاِنَّ لَكَ مَوْعِداً لَنْ تُخْلَفَهُۚ
Cümleye dahil olan فَ ta’liliyedir. Ta’lil hükmündeki فَاِنَّ لَكَ فِي الْحَيٰوةِ اَنْ تَقُولَ لَا مِسَاس cümlesi, اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
Hz. Musa, Sâmirî’ye ikinci cümleyi, birden fazla unsurla tekid ederek, inkârî kelam formunda söylemiştir. Cümlede, takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.
لَكَ car mecruru, اِنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki تَقُولَ لَا مِسَاسَۖ cümlesi, masdar teviliyle اِنَّ ’nin muahhar ismidir.
Müspet muzari fiil sıygasındaki cümlede تَقُولَ fiilinin mekulü’l-kavli olan لَا مِسَاسَۖ , cinsini nefyeden لَا ’nın dahil olduğu isim cümlesidir. مِسَاسَۖ , cinsini nefyeden لَا ’nın ismidir. Takdiri, بيننا (aramızda) olan haberi mahzuftur.
Ayetteki ikinci ta’lil cümlesi وَاِنَّ لَكَ مَوْعِداً لَنْ تُخْلَفَهُۚ , ilk ta’lil cümlesine وَ ile atfedilmiştir.
اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. لَكَ car-mecruru, اِنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.
Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelam olan لَنْ تُخْلَفَهُۚ cümlesi اِنَّ ’nin muahhar ismi olan مَوْعِداً için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
وَانْظُرْ اِلٰٓى اِلٰهِكَ الَّذ۪ي ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفاًۜ
Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan cümle, فَاذْهَبْ cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
الَّذ۪ي has ism-i mevsûlu, اِلٰهِكَ kelimesinin sıfatı olarak cer mahallindedir. Sılası istimrar ifade eden, nakıs fiil ظَلْتَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
عَلَيْهِ عَاكِفاً ifadesinde mecrurun takdimi tahsis ifade eder. Yani “ İşte bu, başkalarını, O’nun dışındakileri bırakıp kendisine ibadet için seçtiğin Allah Teâlâ’dır’’ demektir. (Âşûr)
Sıfatın ism-i mevsûlle ifade edilmesi tahkir amaçlıdır.
Emir sıygasıyla gelen bu cümlede Hz. Musa’nın kastı, emir vermek değildir. Asıl amacı, Sâmirî’ye kızgınlığını belirtmek, onu aşağılamaktır. Vaz edildiği anlamın dışında mana kazanan cümle, mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
لَنُحَرِّقَنَّهُ ثُمَّ لَنَنْسِفَنَّهُ فِي الْيَمِّ نَسْفاً
Cümleye dahil olan لَ mahzuf kasemin cevabına gelen harftir. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkâri kelam olan لَنُحَرِّقَنَّهُ cümlesi, mahzuf kasemin cevabıdır. İstînâfiyye olan mukadder kasemle birlikte terkip, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Fiilin sonundaki نَّ , tekid ifade eden nûn-u sakîledir. Aynı üsluptaki لَنَنْسِفَنَّهُ cümlesi de kasemin cevabına ثُمَّ harfiyle atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
نَسْفاً , mef’ûlü mutlak olarak tekid ifade eder.
“Hele şu ibadet edip durduğun ilâha bak! Biz onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız.” sözü; Sen ne kadar akılsızsın daha kendine bile faydası olmayan bir şeye ilâh deyip tapıyorsun anlamındadır.
الْيَمُّ Musa’nın (as) kavminin dilinde deniz demektir.
قَالَ - تَقُولَ ve لَنَنْسِفَنَّهُ - نَسْفاً gruplarındaki kelimeler arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Bu ayetin sonundaki نَسْفاً kelimesiyle, önceki ayetin sonundaki نَفْس۪ي kelimesi arasında seci, kalb cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.