هٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا ف۪ي رَبِّهِمْۘ فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍۜ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُؤُ۫سِهِمُ الْحَم۪يمُۚ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | هَٰذَانِ | işte şunlar |
|
2 | خَصْمَانِ | iki hasım taraf |
|
3 | اخْتَصَمُوا | çekişen |
|
4 | فِي | hakkında |
|
5 | رَبِّهِمْ | Rableri |
|
6 | فَالَّذِينَ | kimselere |
|
7 | كَفَرُوا | inkar eden(lere) |
|
8 | قُطِّعَتْ | biçildi |
|
9 | لَهُمْ | onlara |
|
10 | ثِيَابٌ | giysi |
|
11 | مِنْ | -ten |
|
12 | نَارٍ | ateş- |
|
13 | يُصَبُّ | dökülüyor |
|
14 | مِنْ | -nden |
|
15 | فَوْقِ | üstü- |
|
16 | رُءُوسِهِمُ | başlarının |
|
17 | الْحَمِيمُ | kaynar su |
|
هٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا ف۪ي رَبِّهِمْۘ
İsim cümlesidir. İşaret ism-i هٰذَانِ mübteda olarak mahallen merfûdur.
خَصْمَانِ haber olup müsenna olduğu için elif ile merfûdur. اخْتَصَمُوا fiili خَصْمَانِ ’nin sıfatı olarak mahallen merfûdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَتُ)”dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اخْتَصَمُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. ف۪ي رَبِّهِمْۘ car mecruru اخْتَصَمُوا fiiline müteallıktır. Muzâf mahzuftur. Takdiri, في دين ربّهم (Rabblerinin dini hakkında) şeklindedir. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اخْتَصَمُوا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi خصم ’dir.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
Burada اخْتَصَمُوا fiili iftiâl babından geldiği için müşareket manasındadır. Müşareket (işteşlik-ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile meful aynı işi yapmıştır. Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur.
İlgili Tefsir Yorumu: Bu ikisi, insanlardan secde eden kısım ile secde etmeyen kısım, müminlerle kâfirler iki hasımdırlar ki kendilerinin Rabbi (olan Allah) hakkında tartışmaktadırlar. Rabbleri hakkında birbirlerine karşı dava açtıkları mahkemede duruşma halindedirler. (Bk: Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, c. 5, s. 538) (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍۜ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُؤُ۫سِهِمُ الْحَم۪يمُۚ
İsim cümlesidir. فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ , mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası كَفَرُوا ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
كَفَرُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
قُطِّعَتْ لَهُمْ cümlesi, الَّذ۪ينَ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. قُطِّعَتْ fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. لَهُمْ car mecruru قُطِّعَتْ fiiline müteallıktır.
ثِيَابٌ naib-i fail olup lafzen merfûdur.
Naib-i fail aklı olmayan varlıkların çoğulu bir isim ise meçhul fiil müfred müennes kipte gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مِنْ نَارٍ car mecruru ثِيَابٌ ‘un mahzuf sıfatına mütealliktir.
يُصَبُّ merfû meçhul muzari fiildir. مِنْ فَوْقِ car mecruru يُصَبُّ fiiline müteallıktır. رُؤُ۫سِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır.
Muttasıl zamir هِمُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. الْحَم۪يمُ naib-i fail olup lafzen merfûdur.
يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُؤُ۫سِهِمُ الْحَم۪يمُ cümlesi لَهُمْ ‘deki zamirin hali olarak mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “Nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır:
1. Müfred olan hal (Müştak veya camid),
2. Cümle olan hal (İsim veya fiil),
3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قُطِّعَتْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi قطع ’dir.
Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
هٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا ف۪ي رَبِّهِمْۘ
Beyânî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
هٰذَانِ cümlesi faide-i haber ibtidaî ikelam olan isim cümlesidir. Cümlenin haberi خَصْمَانِ kelimesidir.
اخْتَصَمُوا ف۪ي رَبِّهِمْۘ şeklindeki fiil cümlesi haber için sıfattır.
Bu sıfatın mazi fiil cümlesi olması hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade eder.
Muzâfı hazf edilmiş ف۪ي رَبِّهِمْۘ ibaresinin mutealliki اخْتَصَمُوا fiilidir. Bu ibarede muzâf hazf edilmiştir, yani, في دين ربّهم (Rabblerinin dini hakkında) dir.
خَصْمَانِ - اخْتَصَمُوا kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ayette خصمان kelimesi tesniye iken اختصموا kelimesi cemi zamir almış fiildir. Ayette bu iki grubun müminler ve kâfirler olduğu ve bu gruplardaki insanların hasımlıkları anlatıldığı için tesniyeden cemiye iltifat yapılmıştır. (Zemahşerî)
Hikmetini tam olarak tespit edemeyeceğimiz bu vb. ayetlerde müfessirler bir takım yorumlara gitmişlerdir. Burada da cemiye geçiş sebebini ayette ifade olunan tartışmanın her iki tarafta da pek çok sayıda insan olmasına bağlamışlardır. Fakat asıl muradı ancak Allah bilir. (Zemaḫşerî, Keşşâf, III, 146)
اخْتَصَمُوا İftiâl babındandır. Bu bab fiile, mutavaat (dönüşlülük), edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak, müşareket (ortaklık), göstermek, ortaya çıkarmak manalarını katar.
اخْتَصَمُوا kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)
İkrime şöyle demektedir: İki hasımdan kasıt cennet ile cehennemdir. Bunlar birbirleriyle davalaştılar. Cehennem; O beni cezasını vermek maksadıyla yaratmıştır, dedi. Cennet de: Beni rahmetini ihsan etmek için yaratmıştır, demiştir.
el-Ferrâ iki hasmı, iki ayrı din mensubu iki kesim olarak yorumlamış ve bir hasmın Müslümanlar, diğerlerinin ise Yahudilerle Hristiyanlar olduklarını iddia etmiştir. Bunlar Rabbleri hakkında davalaşmalardır. Yüce Allah'ın اخْتَصَمُوا lafzının çoğul olarak gelmesi, cemi olmalarından dolayıdır. Eğer: “İkisi davalaştılar” diye kullanılmış olsaydı yine caiz olurdu. (Kurtubî)
خَصْمَانِ kelimesi ilk görüşe göre hakiki manadadır. İkinci bir görüşe göre ise tartışma manasında mecâz-ı mürsel olarak kullanılmıştır. Çünkü dinde düşmanlık tartışmanın sebebidir. (Âşûr)
فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍۜ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُؤُ۫سِهِمُ الْحَم۪يمُۚ
Cümle istînâfa atfedilmiştir. ف۪ atıf harfi tefri’ içindir. Mübteda konumundaki müşterek ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan كَفَرُوا, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍۜ cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan haberdir. Cümlede car mecrurun fail olan ثِيَابٌ ’a siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir.
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması arkadan gelen habere dikkat çekmek ve tahkir kastına matuftur.
قُطِّعَتْ mazi sıygasıyla getirilmiştir. Çünkü, ahirete dair şeyler, olmuş bitmiş şeyler mesabesindedir. (Fahreddin er-Râzî)
İsim cümlesinde müsnedin mazi fiil cümlesi olması hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)
ثِيَابٌ ’daki tenvin nev, نَارٍۜ ’deki ise kesret ve nev ifade eder.
نَارٍ için sıfat olan يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُؤُ۫سِهِمُ الْحَم۪يمُۚ cümlesi fasılla gelmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
الْحَم۪يمُۚ, car mecrur لَهُمْ ’daki zamirden haldir. Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildirmek için kullanılan vasfı ifade eden ıtnâb sanatıdır.
قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍ [Onlara, ateşten elbiseler biçilmiştir] cümlesinde istiare vardır. Bu ifade, elbisenin, giyeni kuşatması gibi ateşin onları çepeçevre kuşatmasından istiaredir. (Safvetu’t Tefasir)
Ayetin sonundaki …يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ cümlesi hal olarak mansub mahaldedir. Hal cümleleri ıtnâb babındandır.
نَارٍۜ - حَم۪يمُۚ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
كَفَرُوا kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)