رَبَّنَٓا اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ
خزي Hızyun: خَزِيَ الرَّجُلُ deyimi bir kişiye ilişen kırgınlık (utanma, mahcubiyet, zor durumda kalma, şerefine leke sürülme) hâlidir. Bunun sebebi kişinin kendiyse (kendi nefsinden kaynaklanıyorsa) utanma ve aşırı mahcubiyettir. Mastarı da utanma demek olan خَزِيٌ dür. Bu kırgınlık bir dış etkenden kaynaklanıyorsa bu bir çeşit hafife alma ve hor görme şeklinde kendini gösterir. Bunun mastarı ise خِزْيٌ sözcüğüdür ki rezil rüsva olmak demektir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de 26 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan bir türevi bulunmamakla birlikte Kuran-ı Kerim’de 10’dan fazla geçmesi sebebiyle kitabın Arapça kelimeler sözlüğü bölümüne alınmıştır.(Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
رَبَّنَٓا اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُۜ
Nida harfi mahzuftur. Münada olan رَبَّ muzâftır. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Nidanın cevabı اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ’dır. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. كَ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.
مَنْ şart ismi iki fiili cezmeder. Mukaddem mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. تُدْخِلِ şart fiili olup meczum muzari fiildir. مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ şeklinde başlayan cümle اِنَّ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. تُدْخِلِ fiilinin faili müstetir olup takdiri أنت’dir. النَّارَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. اَخْزَيْتَهُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
اَخْزَيْتَهُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
İf’al babındandır. Sülâsîsi خزي’dir. İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ
وَ istînâfiyyedir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. لِلظَّـٰلِمِینَ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. مِنۡ zaiddir.
أَنصَارٍ lafzen mecrur mahallen muahhar mübtedadır.
اَلظَّالِم۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan ظلم fiilinin ism-i failidir.رَبَّنَٓا اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُۜ
İstînâf cümlesi olarak fasılla gelmiştir. İtiraziyye olduğu da söylenmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnad olan cümle, takdiri يقولون olan fiilin mekulü’l-kavlidir. Nida harfi mahzuftur. Bu hazif mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işaret eder. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.
Nidanın cevabı اِنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. اِنَّ ’nin haberi şart üslubunda haberî isnad olan مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُۜ cümlesidir. Şartın cevabı ف karinesiyle gelmiş فَقَدْ اَخْزَيْتَهُۜ cümlesi müspet mazi fiil sıygasında lâzım-ı faide-i haber talebî kelamdır.
Tahir b. Âşûr اِنَّ’nin tekid ve tahkikin dışında bazı ayetler bağlamında ihtimam ifade ettiğini söylemiştir. اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُ [Rabbimiz, Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu şüphesiz rezil etmiş olursun. (Âli İmran Suresi, 192)] bu ayetin tefsirinde اِنَّ ateşten korunma talebi için ta’lil bildirmek üzere sevk edildiğini, aynı şekilde ihtimam isteğiyle bunu ifade etmek için kullanıldığını; zira burada tekidin gerekmediğini söylemiştir. (Aboubacar Mohamadou, İbn Âşûr’un et-Tahrîr ve’t-Tenvîr Adlı Eserinde Sarf Ve Nahiv Merkezli Tercihler, Doktora Tezi)
Hal olan “ateş” söylenmiş, mahal olan cehennem kastedilmiştir. Ateş; cehennemden tağlîb yapılmıştır. Cehennemde başka azaplar da vardır. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)
اَلْخِزْىُ kelimesi Arapçada telef olmak, hüccetsiz kalmak veyahut da bir belaya düşmek suretiyle helak ve yok olmak manasındadır. اَلْاِخْزَاءُ Hor ve hakir kılmak, helak etmek, utandırmak, küçük düşürmektir. (Fahreddin er-Râzî)
Cümlenin başındaki nida (ey Rabbimiz), yalvarış ve yakarışın (tazarru) kuvvetini ifade içindir.
Cümlenin tekidli olması, onun mazmununa olan yakınlığının kemâlini izhar ve korkularının şiddetini ilan içindir.
النَّارَ kelimesinın zamir kullanılmayıp zahir olarak zikredilmesi, onun korkunçluğunu ifade içindir.
Azabı yermek için تُدْخِلِ fiilinin kullanılması, azabın keyfiyetini tayin ve ne kadar kerih ve utanç verici olduğunu beyan içindir. (Ebüssuûd)
وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ
Ayetin son cümlesinde وَ istînâfiyyedir. Sübut ifade eden menfi isim cümlesi lâzım-ı faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.
لِلظَّالِم۪ينَ mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Bu takdim kasr ifade eder. Yardımcı olamaması, zalimlere kasredilmiştir. Kasr-ı sıfat ale’l mevsuftur.
Muahhar mübteda olan مِنْ اَنْصَارٍ ’deki مِنْ harfi zaiddir, tekid ifade eder.
اَنْصَارٍ ’in nekre gelişi nev ve kesret içindir. Nefy siyakta nekre, selbin umumuna işarettir.
Zalimler kelimesi zamir makamında gelmiş açık isimdir, zem ve nâra giriş sebeplerini bildirir.
Rabblerinden, kendilerini cehennem azabından kurtarmasını istedikleri zaman bunun peşi sıra isteme makamı çok büyük olsun diye bu ikâbın büyüklüğüne ve şiddetine delalet eden şeyi yani bu azabın hor ve hakir kılıcı, alçaltıcı bir azap olduğunu zikretmişlerdir. Çünkü Rabbinden bir şeyi yapmasını veya yapmamasını isteyen kimse bu istediği şeyin büyüklüğünü ve önemini açıkladığı zaman, onu bu duaya sevk eden şey daha mükemmel ve talebindeki ihlası daha yoğun olmuş olur. Dua ise ancak ihlas ile yapıldığı zaman müstecab olup kabule mazhar olur. İşte bu, Allah’ın kullarına nasıl dua edeceklerini öğretmesidir. (Fahreddin er-Râzî)
Yardımcılardan maksat, savunarak ve zor kullanarak onlara yardım edecek kimseler demektir. (Ebüssuûd)