Âl-i İmrân Sûresi 21. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَيَقْتُلُونَ الَّذ۪ينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ  ...

Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 الَّذِينَ kimseler
3 يَكْفُرُونَ inkar eden(ler) ك ف ر
4 بِايَاتِ ayetlerini ا ي ي
5 اللَّهِ Allah’ın
6 وَيَقْتُلُونَ ve öldürenler ق ت ل
7 النَّبِيِّينَ peygamberleri ن ب ا
8 بِغَيْرِ olmaksızın غ ي ر
9 حَقٍّ hak ح ق ق
10 وَيَقْتُلُونَ ve öldürenler (var ya) ق ت ل
11 الَّذِينَ kimseleri
12 يَأْمُرُونَ emreden ا م ر
13 بِالْقِسْطِ adaletle ق س ط
14 مِنَ arasında
15 النَّاسِ insanlar ن و س
16 فَبَشِّرْهُمْ onlara müjdele ب ش ر
17 بِعَذَابٍ bir azabı ع ذ ب
18 أَلِيمٍ acı ا ل م
 

Peygamberimizin “ulemau ümmeti ke enbiya beniisrail”; “Ümmetimin alimleri, İsrâiloğullarının peygamberleri gibidir." şeklinde bir hadisi vardır. Bu hadise hem İslam dini alim ve ulemalarının çok bilgili olacağı şeklinde hem de çok trajik bir bakış açısıyla bakabiliriz. Beni israil’in kendi peygamberlerini haksız yere öldürmesi gibi, islam dünyasında da pek çok alim, ulema maalesef müslüman olduklarını iddia edenler tarafından öldürülmüştür.

 

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ


İsim cümlesidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

 الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl, اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  يَكْفُرُونَ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

يَكْفُرُونَ  fiili  نَ  sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  بِاٰيَاتِ  car mecruru  يَكْفُرُونَ  fiiline müteallıktır.  اللّٰهِ  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 يَقْتُلُونَ  fiili atıf harfi  وَ ’la sılaya atfedilmiştir. يَقْتُلُونَ  fiili نَ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  النَّبِيّ۪نَ  mef’ûlun bihtir. Nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar. بِغَيْرِ  car mecruru  يَقْتُلُونَ  fiilinin failinin müekked haline müteallıktır.  حَقّ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 


وَيَقْتُلُونَ الَّذ۪ينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ


Cümle atıf harfi  وَ ’la sılaya atfedilmiştir.  يَقْتُلُونَ  fiili  نَ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  يَأْمُرُونَ ’dir. يَأْمُرُونَ  fiili  نَ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

بِالْقِسْطِ  car mecruru  يَأْمُرُونَ  fiiline müteallıktır.

مِنَ النَّاس  car mecruru  يَأْمُرُونَ  fiilinin failinin mahzuf haline müteallıktır. 


 فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ


Cümle  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  فَ  zaiddir. بَشِّرْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Fail müstetir olup takdiri  أنت’dir. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

بِعَذَابٍ  car mecruru  بَشِّرْهُمْ  fiiline müteallıktır.  اَل۪يمٍ  kelimesi ise  عَذَابٍ  kelimesinin sıfatıdır.


 

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ وَيَقْتُلُونَ الَّذ۪ينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. اِنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesinde ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin müsnedün ileyh olması bahsi geçen kişileri tahkir ifade eder. Sıla cümlesi  يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ  müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

بِاٰيَاتِ اللّٰهِ  izafetinde  اٰيَاتِ , lafza-i  celâle muzâf olması nedeniyle şeref kazanmıştır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesinde tecrîd sanatı vardır.

النَّبِيّ۪نَ  kelimesinin başındaki harf-i tarif, istiğrak manasına değil, ahd manasına hamledilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  يَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ حَقٍّۙ cümlesi, sıla cümlesine matuftur.

Aynı üslupta gelen ikinci  يَقْتُلُونَ  cümlesi de sıla cümlesine matuftur.

İkinci mevsûlün sılası da faide-i haber ibtidaî kelam olan fiil cümlesidir.

Sıla cümlelerinde fiillerin muzari sıygada gelmeleri, hudûs ve teceddüt ifade eder. Ayrıca  muzari fiilin tecessüm özelliğiyle olay muhatabın muhayyilesinde canlanarak daha iyi anlaşılır. 

Allah’ın ayetlerine küfredenlerin, öldürdükleri kişilerin nebiler ve doğruluğu emredenler olarak açıklanması taksim sanatıdır.

حَقٍّۙ - الْقِسْطِ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Allah lafzında tecrîd, ism-i mevsûllerde tevcih vardır.

الَّذ۪ينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ [Adaleti emreden insanları öldürenler] Yani peygamberlere inananları ve onlara iyiliği emreden tâbilerini de öldürmüşlerdir. Bu; (peygamberleri) öldürmeleri, kendilerini bu hususta uyaranları dinlememeleri ve bu kişileri de öldürmeleri sebebiyle onları kınamadır. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr) 

وَيَقْتُلُونَ الَّذ۪ينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِۙ [İnsanlardan adaleti emredenleri de öldürenler] buyrulmak suretiyle öldürmek fiilinin tekrar edilmesi, ya iki öldürmenin birbirinden farklı olduğunu ya da ayrı ayrı zamanlarda vuku bulduğunu bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

Hasan el-Basri şöyle demiştir: “Bu ayet, korku ve tehlike zamanlarında emr-i maruf nehy-i münker (iyiyi yayma, kötülükten sakındırma) yapan kimselerin mertebelerinin, yücelik bakımından peygamberlerin mertebelerinin hemen peşinden geldiğine delalet etmektedir.” (Fahreddin er-Râzî)

 

 فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ


فَ  zaiddir.  اِنَّ ’nin haberi olan bu cümle, emir üslubunda gelmiş talebî inşâi isnaddır. Azabın sıfatı olan  اَل۪يمٍ  dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

“Azap müjdelemek” tabirinde tehekkümî istiare veya kinaye vardır. (Safvetü't Tefasir - Fahreddin er-Râzî, Âşûr)

Uyarmak, ikaz etmek; müjdelemeye benzetilmiştir. Tehekküm ve alay maksadıyla bu istiare yapılmıştır. Câmi’; her ikisinde de surûra kavuşmak olmasıdır. İnzâr masdarı tebşîr masdarına benzetilmiş, sonra bu masdarlardan fiil türetilmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Beyan İlmi ve Safvetü't Tefasir)

 فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍ  cümlesi uyarı ve korkutma manasında mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

يَقْتُلُونَ - الَّذ۪ينَ  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

عَذَابٍ’deki tenkir, tahayyül edilemeyecek derecede korkunç ve çok manası için olabilir.