Âl-i İmrân Sûresi 27. Ayet

تُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۘ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ  ...

“Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 تُولِجُ sokarsın و ل ج
2 اللَّيْلَ geceyi ل ي ل
3 فِي
4 النَّهَارِ gündüze ن ه ر
5 وَتُولِجُ ve sokarsın و ل ج
6 النَّهَارَ gündüzü ن ه ر
7 فِي
8 اللَّيْلِ geceye ل ي ل
9 وَتُخْرِجُ ve çıkarırsın خ ر ج
10 الْحَيَّ diriyi ح ي ي
11 مِنَ -den
12 الْمَيِّتِ ölü- م و ت
13 وَتُخْرِجُ ve çıkarırsın خ ر ج
14 الْمَيِّتَ ölüyü م و ت
15 مِنَ -den
16 الْحَيِّ diri- ح ي ي
17 وَتَرْزُقُ ve rızıklandırırsın ر ز ق
18 مَنْ kimseyi
19 تَشَاءُ dilediğin ش ي ا
20 بِغَيْرِ olmaksızın غ ي ر
21 حِسَابٍ hesap ح س ب
 

ولج Velece :

  وَلَجَ – وُلُوجٌ dar bir yere girmek demektir. وَلِيجَةٌ insanın ailesinden olmayıp kendisine dayanmak için edindiği her gizli dosttur ve Kuran-ı Kerim’de sadece bu ayette geçmektedir. يُولِجُ – تُولِجُ şeklindeki if’al babı kullanımı her defasında gece/gündüzle ilgili ayetlerde geçmiştir ve mana -güneşin doğuş ve batış zamanlarına göre- gecenin gündüz içindeki artışına ve gündüzün de gece içindeki artışına dikkatleri çekmektedir. (Müfredat)

  Kuran’ı Kerim’de 14 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres)

  Türkçede kullanılan bir türevi bulunmamakla birlikte Kuran-ı Kerim’de 10’dan fazla geçmesi sebebiyle kitabın Arapça kelimeler sözlüğü bölümüne alınmıştır.(Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

تُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۘ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ


Fiil cümlesidir.  تُولِجُ  merfû muzari fiildir. Fail ise müstetir zamir  أنت’dir. الَّيْلَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  فِي النَّهَارِ  car mecruru  تُولِجُ  fiiline müteallıktır.

تُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۘ  cümlesi atıf harfi  وَ’la makabline matuftur.

وَ  atıf harfidir.  تُخْرِجُ  merfû muzari fiildir. Fail ise müstetir zamir  أنت ‘dir.  الْحَيَّ mef’ûlun bihtir.  مِنَ الْمَيِّتِ  car mecruru  تُخْرِجُ  fiiline müteallıktır.

تُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ  cümlesi atıf harfi  وَ’la makabline matuftur. 

وَ  atıf harfidir.  تَرْزُقُ  merfû muzari fiildir. Fail ise müstetir zamir  أنت’dir. Müşterek ism-i mevsûl  مَنْ, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  تَشَٓاءُ’dur. بِغَيْرِ  car mecruru  تَشَٓاءُ ’nun failinin mahzuf haline müteallıktır.  حِسَابٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 الْحَيَّ  sıfat-ı müşebbehedir.


 

تُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۘ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ


İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  وَ ’la bu cümleye atfedilen diğer cümleler de faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Son cümledeki mef’ûl konumundaki ism-i mevsûlün sılası muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûldeki müphem yapı, tevcih sanatıdır.

حِسَابٍ ’deki tenvin tazim, kesret ve nev ifade eder.

فِي النَّهَارِ  ve  فِي الَّيْلِۘ  ibarelerindeki  ف۪ي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır. Bu  harfteki zarfiyet manası dolayısıyla gece ve gündüz içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü gece ve gündüz hakiki manada zarfiyyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. 

النَّهَارِ - الَّيْلِۘ  ve  الْحَيَّ - الْمَيِّتِ  ve  تُولِجُ - تُخْرِجُ  kelime grupları arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır.

تُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ  cümlesi ile  وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۘ  cümlesi arasında ve  وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ cümlesi ile  وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.   

تُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَار  ile  تُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۘ  ifadelerinde reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. (Safvetü’t Tefasir)

تُولِجُ  fiiliyle önce geceyi gündüze katma ifade edilmiş; sonraki cümlede ise gece ve gündüz kelimelerinin yerleri değiştirilerek gündüzü geceye katma anlamı verilmiştir. Böylelikle burada aksu’t-taalluk sanatı gerçekleşmiştir. Ayetin devamında aynı aks türü bu defa fiili  تُخْرِجُ  ile karşımıza çıkar. İlk cümlede mef’ûlün bih  الحي ّ kelimesi iken diğer cümlede  الميت  kelimesidir. (Muhammet Vehbi Dereli, Bedî’ İlminde Aks Sanatı ve Kur’an’dan Örnekler)

Gecenin gündüze sokulması; istiare ve tecessümdür. Aslında gece ve gündüz dünyanın güneş ışığına maruz kalmasıyla oluşur. Ama burada iki farklı varlığın birbiri içine girmesi şeklinde ifade edilmiştir. Gece ve gündüz hüzünlü ve mutlu zamanları da hatırlatır.

Ayette geçen الج fiili, دخل fiilinden daha beliğdir. Çünkü الاج; gece ile gündüzden birini diğerine kuvvetli ve güzel bir şekilde mecz ederek sokmak demektir. (Safvetü’t Tefasir)

Geceyi gündüze, gündüzü geceye sokar; ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarır. İnsanlar, kimin izzeti veya zelilliği hakettiğini mukayese ile anlayamazlar. Dikkat edilirse önceki ayette kudret, galebe, kahr ve müheymin (gözetmek) şeklinde bir sıralama mevcuttur. Yeterince mal, mevki ve yetki sahibi bir insan da önceki ayette zikredilen fiilleri yapabilir. Ama Allahu Teâlâ bu ayetteki zıt fiillerde yegânedir. O halde kim Allahu Teâlâ’nın bu kudretini inkâr edebilir? Tıbâkın sadece kelamı süslemek ya da şeklî bir zevk için gelmediği, bunların ötesinde daha yüce hedefler için geldiği açıktır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

تُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ  ifadesinde  الْحَيَّ  ve  الْمَيِّتَ  kelimeleri, mümin ve kâfirden mecaz olarak kullanılmış, mümin diriye kafir ise ölüye benzetilmiştir.(Safvetü’t Tefasir)

Ebu Abbas Ahmed el-Makarrî’ye göre  حساب  kelimesi Kur’an’da üç manada kullanılmıştır:

1- Yorgunluk, meşakkat manasında; Âl-i İmran Suresinin 27. ayeti: “Dilediğini hesapsız (yormadan, meşakketsiz) rızıklandırırsın.”

2- Adet manasında; Zümer Suresinin 10. ayeti: “Yalnız sabredenlere mükâfatları hesapsız (saymadan) ödenecektir.”

3- Talep manasında; Sâd Suresinin 39. ayeti: “İşte bu bizim insanımızdır. İster ver, ister elinde tut; hesapsızdır (dedik).” (Ebüssuûd)