Âl-i İmrân Sûresi 71. Ayet

يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ۟  ...

Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَا أَهْلَ ehli ا ه ل
2 الْكِتَابِ Kitap ك ت ب
3 لِمَ niçin
4 تَلْبِسُونَ karıştırıyorsunuz ل ب س
5 الْحَقَّ hakkı ح ق ق
6 بِالْبَاطِلِ batılla ب ط ل
7 وَتَكْتُمُونَ ve gizliyorsunuz ك ت م
8 الْحَقَّ gerçeği ح ق ق
9 وَأَنْتُمْ ve siz
10 تَعْلَمُونَ bildiğiniz halde ع ل م
 

يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ۟


يَٓا  nida harfidir.  اَهْلَ  münadadır.  الْكِتَابِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

Nidanın cevabı  لِمَ تَلْبِسُونَ ‘dir.  مَ  istifham ismindeki elif harfi ism-i mevsûl olduğu zannedilmesin diye hazfedilmiştir,  لِ  harf-i ceriyle  تَلْبِسُونَ  fiiline müteallıktır. 

 تَلْبِسُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  الْحَقَّ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  بِالْبَاطِلِ  car mecruru  تَلْبِسُونَ  fiiline müteallıktır. 

تَكْتُمُونَ الْحَقَّ  cümlesi atıf harfi  وَ ’la makablindeki nidanın cevabına matuftur. Nidanın cevabının irabdan mahalli olmadığı için buradaki matuf cümlenin de irabdan mahalli yoktur.

وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ۟  hal cümlesidir.  و  haliyyedir. Munfasıl zamir  اَنْتُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  تَعْلَمُونَ  fiili haber olarak mahallen merfûdur.  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  
 

يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ۟


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nidanın cevabı …  لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ  ise istifham üslubunda talebî  inşâî isnaddır. 

Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen gerçek manada soru olmayıp, kınama, tehekküm ve azarlama manasındadır. Vaz edildiği anlamın dışında mana ifade ettiği için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır. Çünkü, Allah Teâlâ’nın soru sorup cevap beklemesi muhaldir.

Ayet 65 ve 70. ayetler gibi başladığı için bu ayetler arasında tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Ayetin lügavi tercümesi [niçin hakkın üzerine batıl elbisesi giydiriyorsunuz] şeklindedir. Bu ifadede istiare vardır. Batılın, insanı her yönden kuşatıcı etkisiyle sarması elbiseye benzetilmiştir. Elbisenin insanları gözlerden gizlediği gibi batıl da gerçeği insanlardan gizler. Vech-i şebeh örtmektir. 

وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ [Hakkı gizliyorsunuz] cümlesi وَ ’la nidanın cevabına atfedilmiştir. Önceki  manayı tekid eder. Fiilin muzari oluşu bunun defalarca yapıldığını ifade eder. 

بِالْبَاطِلِ - الْحَقَّ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

تَلْبِسُونَ - تَكْتُمُونَ  kelimeleri  arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

الْحَقَّ  kelimesi ayette önemine binaen tekrarlanmıştır, bu tekrarda  reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Hal  vavıyla gelen  وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ۟  cümlesi, isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Hal cümlesi olduğu için tetmim ıtnâbına girer.

Hal cümlesi isim cümlesi olduğunda ve mübtedası da hal sahibine ait bir zamir olduğunda başına  و   harfinin gelmesi vaciptir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meani İlmi)

Müsnedin muzari fiil olması hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve (zem makamı olduğu için) istimrar ifade eder. Ayrıca muzari fiildeki tecessüm özelliği muhatabın dikkatini uyararak onu canlı tutar. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. 

تَعْلَمُونَ۟  fiilinin mef’ûlü muhatabın serbestçe düşünebilmesi ve faydayı çoğaltmak için hazf olmuştur.

وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ۟  [Bildiğiniz halde.] Halbuki Hz. Muhammed’in sizi davet ettiği dinin hak olduğunu ve onun peygamber olduğunu biliyorsunuz. Bir görüşe göre ayetin anlamı şöyledir: ‘’Siz neden Tevrat’ı ellerinizle yazdıklarınızla karıştıyorsunuz ve Tevrat’ı tahrif ettiğiniz gerçeğini saklıyorsunuz. Oysa siz bunların Tevrat’tan olmadığını gayet iyi bilmektesiniz.’’ Başka bir görüş ise şöyledir: ‘’Sizler işleri gayet iyi aklediyor, hak ile batılı ayırt edebiliyorsunuz. Elinde hiçbir delili olmayan kişi gibi değilsiniz ki mazur görülesiniz.’’ Bir görüşe göre ise ayet-i kerîme şöyle açıklanabilir: ‘’Siz İslam’ı neden Yahudilik veya Hrsitiyanlıkla karıştırıyor ve “O da İslam gibi haktır.” diyorsunuz? Allah Teâlâ nezdindeki hak dinin İslam olduğunu bilmektesiniz.’’ (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr)