كَيْفَ يَهْدِي اللّٰهُ قَوْماً كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ وَشَهِدُٓوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | كَيْفَ | nasıl |
|
2 | يَهْدِي | yol gösterir |
|
3 | اللَّهُ | Allah |
|
4 | قَوْمًا | bir topluma |
|
5 | كَفَرُوا | inkar eden |
|
6 | بَعْدَ | sonra |
|
7 | إِيمَانِهِمْ | İman ettikten |
|
8 | وَشَهِدُوا | ve gördükten |
|
9 | أَنَّ | gerçekten |
|
10 | الرَّسُولَ | Resul’ün |
|
11 | حَقٌّ | hak olduğunu |
|
12 | وَجَاءَهُمُ | ve kendilerine geldikten |
|
13 | الْبَيِّنَاتُ | açık deliller |
|
14 | وَاللَّهُ | Allah |
|
15 | لَا |
|
|
16 | يَهْدِي | doğru yola iletmez |
|
17 | الْقَوْمَ | toplumu |
|
18 | الظَّالِمِينَ | zalim |
|
Bu, korkunç bir uyarıdır; içinde zerre kadar iman taşıyan, işin hem dünyada hem de ahiretteki önemini kavrayan her kalbi titretir. Bu, kendisine kurtuluş imkanı tanındığı halde ondan bu şekilde yüz çevirenlere gerçekten uygun bir cezadır.
Fakat İslâm, bununla beraber tevbe kapılarını açık bırakıp, tevbe etmek isteyen sapıkların yüzüne bu kapıyı kapamıyor. Gelip bu kapıyı çalmasından başka bir yükümlülük de getirmiyor. Kişi O’na doğru yönelip yaklaşmaya çalıştığında, önünde hiçbir engel bulunmadığını görecektir. Yeter ki güven veren sığınağa gelsin ve güzel işler yapmaya koyulsun. Ve böylece, tevbenin, gerçekten pişmanlık duyan bir gönülden kaynaklandığını göstersin. (Fizilal’il Kur’ân)
كَيْفَ يَهْدِي اللّٰهُ قَوْماً كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ وَشَهِدُٓوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ
كَيْفَ istifham harfi olup hal olarak mahallen mansubtur. يَهْدِي fiili, ی üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâli fail olup lafzen merfûdur. قَوْمًا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
Âşûr’a göre bu istinaf cümlesidir. كَيْفَ inkârî istifhamdır.
كَفَرُوا fiili قَوْمًا kelimesinin sıfatı olarak mahallen mansubtur. كَفَرُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بَعْدَ zaman zarfı, كَفَرُوا fiiline müteallıktır. ا۪يمَانِهِمْ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. شَهِدُٓوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اَنَّ harfi, اِنَّ gibi ismini nasb haberini ref eder. İsim cümlesinin manasını masdara çevirir ve tekid eder. اَنَّ ve masdar-ı müevvel, mahzuf بِ harf-i ceriyle birlikte شَهِدُٓوا fiiline müteallıktır. الرَّسُولَ kelimesi اَنَّ ’nin ismi olup mansubtur. حَقٌّ ise اَنَّ ’nin haberi olup merfûdur.
وَ atıf harfidir. جَٓاءَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir هُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. الْبَيِّنَاتُ faildir.
وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. اللّٰهُ lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur. لَا يَهْدِي haber olarak mahallen merfûdur.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَهْدِي fiili, ی üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. الْقَوْمَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
الظَّالِم۪ينَ kelimesi الْقَوْمَ ’nin sıfatıdır. Cemi müzekker salim الظَّالِم۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan ظلم fiilinin ism-i failidir. Cer alameti ي’dir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
كَيْفَ يَهْدِي اللّٰهُ قَوْماً كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Nefy ve zem manasındaki bu istifham cümlesi asıl vaz edildiği anlamdan çıktığı için mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır. Allah Teâlâ’nın soru sorup cevap beklemesi muhaldir.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsna ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi tazim ve haşyet hissettirmek içindir.
Allah Teâlâ’nın mütekellim olduğu ayette Allah isminin zikrinde tecrîd sanatı vardır.
كَفَرُوا cümlesi قَوْمًا için sıfattır dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
قَوْمًا ’deki tenkir tahkir içindir.
وَشَهِدُٓوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ
Sıfat cümlesine matuf olan bu cümle mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Masdar ve tekid harfi اَنَّ ’yi takip eden isim cümlesi ise faide-i haber talebî kelamdır. Takdir edilen بَ harfi ile beraber masdar tevilinde, شَهِدُٓوا fiiline müteallıktır.
Müspet mazi fiil sıygasındaki وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ cümlesi شَهِدُٓوا’ya matuftur.
كَفَرُوا - ا۪يمَانِهِمْ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. ا۪يمَانِهِمْ - يَهْدِي - الرَّسُولَ kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
وَ istînâfiyyedir. İsim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin bütün esmayı bünyesinde toplayan اللّٰهَ ismiyle marife oluşu ve zamir gelebilecekken zahir ismin zikri, kalbe korku salmak ve haşyet duyguları uyandırmak içindir. Bu tekrarda reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
Menfi fiil cümlesi formunda gelen müsned, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede nefy harfinin müsnedün ileyhden sonra gelmesi ve müsnedin de muzari fiil olması hükmü takviye ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Cümle, mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır.
Son cümlede “Allah zalim kavme hidayet etmez” sözünden, peygamber’in gerçekten peygamber olduğuna tanıklık ettikten sonra; kendilerine tanıklar yani peygamberliği ispat eden Kur’an gibi mucizeler geldikten sonra hâlâ nankörce inkâr eden kimselerin zalim oldukları anlaşılmaktadır.
ٱلظَّـٰلِمِینَ - كَفَرَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
الظَّالِم۪ينَ - حَقٌّ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
يَهْدِي - لَا يَهْدِي arasında tıbâk-ı selb, cinas, reddü’l-acüz ale’s-sadr vardır.
Ayette tecrîd ihtiva eden lafzatullah tekrar edilmiştir. Bu tekrarda reddü’l-acüz ale’s-sadr vardır.