Sebe' Sûresi 6. Ayet

وَيَرَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ الَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ هُوَ الْحَقَّۙ وَيَهْد۪ٓي اِلٰى صِرَاطِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ  ...

Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilen Kur’an’ın gerçek olduğunu ve onun, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık Allah’ın yoluna ilettiğini görürler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَرَى ve görürler ر ا ي
2 الَّذِينَ kimseler
3 أُوتُوا kendilerine verilen(ler) ا ت ي
4 الْعِلْمَ bilgi ع ل م
5 الَّذِي
6 أُنْزِلَ indirilenin ن ز ل
7 إِلَيْكَ sana
8 مِنْ -nden
9 رَبِّكَ Rabbi- ر ب ب
10 هُوَ
11 الْحَقَّ gerçek olduğunu ح ق ق
12 وَيَهْدِي ve ilettiğini ه د ي
13 إِلَىٰ
14 صِرَاطِ yoluna ص ر ط
15 الْعَزِيزِ mutlak galib ع ز ز
16 الْحَمِيدِ ve hamde layık olanın ح م د
 

Burada sözü edilen “kendilerine bilgi verilenler” ile Abdullah b. Selâm gibi Ehl-i kitap’tan İslâmiyet’i kabul edenlerin veya Hz. Muham­med’in ashabının ya da onun ümmetinden olan herkesin kastedildiği yorumları yapılmıştır (Taberî, XXII, 62; İbn Atıyye, IV, 406).

Bize göre burada “aklını ve bilgisini iyi kullanan” bütün insanlar kastedilmiştir.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Yolu Cilt: 4 Sayfa: 413
 

وَيَرَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ الَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ هُوَ الْحَقَّۙ 

 

وَ  istînâfiyyedir.  يَرَى  elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. 

Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübtedayı ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:

1. Bilmek manasında olanlar.

2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.

3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.

Değiştirme manasına gelen fiiller “etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi” gibi manalara gelir.

Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen  اَنَّ ’li ve  اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir.

Bu ayette يَرَى  fiili bilmek manasına gelen fiillerdendir ve iki mef’ûlünü masdarı müevvel cümlesi olarak almıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ  fail olarak mahallen merf’ûdur. İsm-i mevsûlun sılası اُو۫تُوا dür. Îrabdan mahalli yoktur. 

اُو۫تُوا  fiili mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni meçhul mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.  الْعِلْمَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

الَّـذ۪ٓي  müfred müzekker has ism-i mevsûl amili  يَرَى nın mef’ûlü bihi olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اُنْزِلَ  dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

اُنْزِلَ  fetha üzere mebni meçhul mazi fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هوdir. اِلَيْكَ  car mecruru  اُنْزِلَ  fiiline mütealliktir.  

مِنْ رَبِّ  car mecruru  اُنْزِلَ  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. هُوَ  fasıl zamiridir.  الْحَقَّ  amili  يَرَى nın ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

اُنْزِلَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  نزل ’dir. 

اُو۫تُوا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  أتي ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.  


وَيَهْد۪ٓي اِلٰى صِرَاطِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَهْد۪ٓي  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هوdir. اِلٰى صِرَاطِ  car mecruru  يَهْد۪ٓي  fiiline mütealliktir. الْعَز۪يزِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. الْحَم۪يدِ  kelimesi الْعَز۪يزِ ün sıfatı olup kesra ile mecrurdur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَيَرَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ الَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ هُوَ الْحَقَّۙ 

 

وَ , istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Muzari fiil hudus, istimrâr, teceddüd ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يَرَى  fiilinin faili konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası  اُو۫تُوا الْعِلْمَ şeklinde mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, bilinen kişiler olduklarını belirtmesi yanında, bahsi geçenleri tazim ve teşvik amacına matuftur. 

يَرَى  fiilinin mef’ûl konumundaki has ism-i mevsûl  الَّـذ۪ٓي nin sılası olan  اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ هُوَ الْحَقَّۙ  cümlesi, mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekküne ve istikrara işaret etmiştir. 

اُنْزِلَ  - اُو۫تُوا  fiillerinin meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Ayrıca bu bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Suret-i İbrahim, s. 127)

مِنْ رَبِّكَ  car-mecruru,  اُنْزِلَ  fiiline mütealliktir.

Veciz anlatım kastıyla gelen,  رَبِّكَ  izafetinde  Rabb ismine muzafun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla Hz. Peygamber şan ve şeref kazanmıştır. Ayrıca bu izafet, Allah’ın rububiyet vasfıyla ona destek olduğunun işaretidir.

هُوَ  fasıl zamiri  اِلَيْكَ ’ye aittir.  الْحَقَّۙ  ise  يَرَى  fiilinin ikinci mef’ûludür.

يَرَى  fiili ilim manasında kullanılmıştır. Sebep müsebbep alakası ile mecaz-ı mürsel vardır. Zikredilen ru’yet, kastedilen ise ilim olan müsebbeptir. Şöyle de ifade edilebilir;  aklî ve görülmez olan bir anlatım, gözle görülen, canlı bir şey menziline konulmuştur. (Ruveyni, Meryem Suresi 77)

الَّـذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ هُوَ الْحَقَّۙ  ifadeleri  يَرَى  fiilinin iki mef‘ûlüdur; هُوَ  ise fasıl içindir. الْحَقَّ  diye merfû okuyan ise هُوَ ’yi mübteda,  الْحَقَّۙ ’yu haber ve bu ikisinden oluşan cümleyi ikinci mef‘ûl yapmış olur. يَرَى  kelimesinin mahallen mansub ve  لِيَجْزِيَ  kelimesine matuf olduğu da söylenmiştir. (Keşşâf)

 

 وَيَهْد۪ٓي اِلٰى صِرَاطِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ

 

 

Cümle  يَرَى  fiilinin mef’ûlü olarak  الْحَقَّۙ ’ya matuftur. Cihet-i camia, tezâyüftür. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidâri kelamdır. Muzari fiil hudûs, istimrâr, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

عَز۪يزِ  ismine muzâf olması, sırat için tazim ve teşrif ifade eder. الْحَم۪يدِ  kelimesi الْعَز۪يزِ için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. 

صِرَاطِ الْعَز۪يزِ  [Azîz’in yolu] ibaresinde istiare vardır. Allah’ın dini yola benzetilmiştir. Câmi’, her ikisindeki amaca ulaştırma özelliğidir.