فَلْيُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يَشْرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا بِالْاٰخِرَةِۜ وَمَنْ يُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيُقْتَلْ اَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَلْيُقَاتِلْ | savaşsınlar |
|
2 | فِي |
|
|
3 | سَبِيلِ | yolunda |
|
4 | اللَّهِ | Allah |
|
5 | الَّذِينَ | kimseler |
|
6 | يَشْرُونَ | satan(lar) |
|
7 | الْحَيَاةَ | hayatını |
|
8 | الدُّنْيَا | dünya |
|
9 | بِالْاخِرَةِ | ahireti karşılığında |
|
10 | وَمَنْ | ve kim |
|
11 | يُقَاتِلْ | savaşır da |
|
12 | فِي |
|
|
13 | سَبِيلِ | yolunda |
|
14 | اللَّهِ | Allah |
|
15 | فَيُقْتَلْ | öldürülür |
|
16 | أَوْ | veya |
|
17 | يَغْلِبْ | galib gelirse |
|
18 | فَسَوْفَ | yakında |
|
19 | نُؤْتِيهِ | biz ona vereceğiz |
|
20 | أَجْرًا | bir mükafat |
|
21 | عَظِيمًا | büyük |
|
Allah’a ve âhirete hakkıyla iman etmiş olanların fayda-zarar, kazanç kayıp hesapları dünya hayatıyla sınırlı değildir. Allah rızâsı ve ebedî hayat daima hesaba dahildir, dahil olmanın da ötesinde terazide ağır basmaktadır. Ölçüsünde, tercihinde, değerlendirmesinde Allah rızâsı ve âhiret menfaati ağır basan, âhiretini dünyasına değil, dünyasını –gerektiğinde– âhiretine feda eden müminler, Kur’ân dilinde “dünya hayatını âhiret karşılığında satanlar” yani dünyayı verip âhireti satın alanlardır. Allah emri olan savaş bu ölçüye vurulduğunda çıkacak sonuç âyette şöyle tasvir edilmektedir: Savaşa giren ya zafer kazanır veya yenilir ve şehid olur. Her iki durumda da âhireti tercih eden mümin kazançlıdır. Çünkü Allah savaşıp galip gelenlere de şehid olanlara da büyük mükâfatlar vermektedir. Rağbet edilmesi gereken de işte bu mükâfattır.
Kaynak : Kur’ân Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 94-95
فَلْيُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يَشْرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا بِالْاٰخِرَةِۜ
فَ istînâfiyyedir. ل, emir lam’ıdır. يُقَاتِلْ meczum muzari fiildir.
ف۪ي سَب۪يلِ car mecruru يُقَاتِلْ fiiline müteallıktır. اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ, fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası يَشْرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا ’dır. Îrabtan mahalli yoktur.
يَشْرُونَ fiili نَ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
الْحَيٰوةَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. الدُّنْيَا kelimesi الْحَيٰوةَ’nin sıfatı olup elif üzere mukadder fetha ile mansubtur. بِالْاٰخِرَةِ car mecruru يَشْرُونَ fiiline müteallıktır.
وَمَنْ يُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيُقْتَلْ اَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً
وَ istînâfiyyedir. مَنْ şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur. يُقَاتِلْ şart fiili olup meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. Aynı zamanda مَنْ ’in haberidir.
ف۪ي سَب۪يلِ car mecruru يُقَاتِلْ fiiline müteallıktır. اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
فَ atıf harfidir. يُقْتَلْ şart fiiline matuf olup meçhul meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.
يَغْلِبْ fiili atıf harfi اَوْ ’ile يُقَاتِلْ matuftur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. سَوْفَ gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif -erteleme diye isimlendirmişlerdir. Vaad veya tehdit bulunan yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin başına geldiklerinde tekid/vurgu olurlar.
نُؤْت۪يهِ fiili, ی üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
Muttasıl zamir هِ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. اَجْرًا ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. عَظ۪يمًا ise اَجْرًا’in sıfatıdır.
يُقَاتِلْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi قتل ’dur. Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.فَلْيُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يَشْرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا بِالْاٰخِرَةِۜ
فَ istînâfiyye, لْ gaibe emir içindir. Ayet emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Car mecrur ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ fiilin faili konumundaki has ism-i mevsul الَّذ۪ينَ ’ye takdim edilmiştir. Öne geçene itina göstermek, sonraya alınana da teşvik etmek maksadıyla takdim-tehir sanatı yapılmıştır.
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi, bu kişilerin tanınan, bilinen kişiler olduğuna işaret ederek onlara tazim ifade eder. Faide-i haber ibtidaî kelam olan … يَشْرُونَ cümlesi, mevsûlün sılasıdır. Mevsûlde tevcîh sanatı vardır.
يَشْرُونَ kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)
سَب۪يلِ اللّٰهِ izafetinde lafza-i celâle muzâf olan سَب۪يلِ şeref kazanmıştır.
سَبِیلِ ٱللَّهِ [Allah’ın yolu] ibaresinde tasrihî istiare vardır. سَبِیلِ kelimesi yol demektir. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din yola benzetilmiştir. Müşebbeh (müstear leh) hazfedilmiş, müşebbehün bih (müstear minh) olan yol zikredilmiştir.
فِی سَبِیلِ ٱللَّهِ ibaresinde فِی harfi de إلى harfi yerine istiare edilmiştir. Allah’ın dini, mazruf yerine konmuştur. Bilindiği gibi فِی harfinde zarfiyet manası vardır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.
[Dünyaya karşılık ahireti satın almak] ibaresinde istiare vardır. Satmak, değiştirmek manasındadır.
الدُّنْيَا - الْاٰخِرَةِۜ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab vardır.
Ayetteki, يَشْرُونَ kelimesi, “satın alırlar” manasınadır. Bu görüşte olanlar şöyle derler: Bu ayetin muhatapları, Uhud Savaşı’ndan geri durup katılmayan münafıklardır. Buna göre ayetin manası; “Dünya hayatını ahirete tercih eden o kimseler savaşsınlar.” şeklinde olur. Bu manaya göre ayette şöyle takdir edilmesi gereken bir hazif vardır: “İslam ve iman gerçekleşmeden önce İslam ahkâmının gerektirdiği şeylerin meydana gelmesi imkânsız olduğu için (ey münafıklar) önce iman edin, sonra da savaşın.” (Fahreddin er-Râzî)
شَرى kelimesi اشْتَرى’nın mukabilidir. (Âşûr)
وَمَنْ يُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيُقْتَلْ اَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْراً عَظ۪يماً
وَ istînâfiyye, مَنْ şart ismidir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan يُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ, cümlesi مَنْ ’in haberidir. Cevap cümlesinin haber olması da caizdir.
Müsnedin muzari fiille gelmesi hudûs, teceddüt ve hükmü takviye ifade eder. Ayrıca muzari fiildeki tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesi etkilenir.
فَ karinesiyle gelen, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelam olan فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْرًا عَظ۪يمًا cümlesi, şartın cevabıdır. Müstakbel zaman bildiren سَوْفَ ile tekid edilmiştir.
فَيُقْتَلْ ve اَوْ يَغْلِبْ cümleleri, يُقَاتِلْ cümlesine tezayüf sebebiyle atfedilmiştir.
Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması sebebiyle lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil şart üslubundaki terkip, faide-i haber talebî kelamdır.
يَغْلِبْ - يُقَاتِلْ - لْيُقَاتِلْ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
يُقَاتِلْ - لْيُقَاتِلْ arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ ifadesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ sözünden sonra Allah ismi yerine zamirle نُؤْت۪يهِ gelerek iltifat yapılmıştır.
اَجْرًا ’deki tenvin kesret, tazim ve nev ifade eder.
فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْرًا عَظ۪يمًا [Büyük ecir vereceğiz.] sözünde istiare vardır. Allah yolunda savaşanlar, ücretle çalışan işçilere benzetilmiştir. Câmi’, yaptığının karşılığını kesin alacak olmasıdır.
Ayet-i kerimenin öldürülürse veya öldürürse şeklinde tam mukabele olarak değil de öldürülürse veya galip gelirse şeklinde gelmesi Allah yolunda olsa bile öldürme fiilini kullanmanın hoş görülmemesi dolayısıyladır.